Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerinden. İsmi, Ahmed bin Abdullah bin Bedr el-Âmirî olup, künyesi Ebû Nuaym’dir. Lakabı ise Şihâbüddîn’dir. El-Gazzî nisbetiyle meşhûr olmuştur. 770 (m. 1368) senesinde Filistin bölgesinde bulunan Gazze’de doğdu, 822 (m. 1419) senesinde Mekke-i mükerremede vefât etti. Mekke-i mükerremede Muallâ kabristanına defnedildi.
Gazzî, Gazze’de büyüdü. Küçük yaşında Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Biraz büyüyünce, “Tenbîh” ve “Hâvî” adlı eserleri de ezberledi. Kâdı Alâüddîn Ali bin Halef bin Kâmil’den ders aldı. Ondan Sahîh-i Buhârî’yi dinledi. Sonra Dımeşk’a gitti. İbn-üş-Şüreyşî ve Kâdı Şihâbüddîn ez-Zührî’den usûl-i fıkıh ve fıkıh ilmini tahsil etti. Bu esnada diğer ilimleri de öğrendi. Burhânüddîn es-Senhacî’den de çeşitli ilimleri tahsil etti. Daha sonra bir müddet Kudüs’e gidip, orada Takıyyüddîn el-Kalkaşendî’den de fıkıh ilmini öğrenip, fıkıh ilmînde yüksek derece sahibi oldu. Hadîs ilminde de, hasen hadîs-i şerîfler ve bununla ilgili mes’eleler husûsunda ilim tahsil etti.
Daha sonra tekrar Dımeşk’a gelen Gazzî, Şemsüddîn Ahnâî’den boşalan kadılığa ta’yin edildi. Bir müddet en-Nûri bimârhânesinde idârecilik yaptı. Eskiden ders okuduğu birçok medreselerde müderrislik yaptı. Yaşı ilerleyince, câmide oturup insanlara ders vermekle meşgûl oldu. Dımeşk’da fetvâ verme husûsunda o derece yükseldi ki, onun derecesinde fetvâ verecek bir kimse yoktu. Ömrünün sonuna doğru, İbn-i Nişvân’dan başka, fetvâ vermede onun yüksek derecesine yakın olan bir kimse kalmadı. Usûl-i fıkıh ve fıkıh ilminde, Dımeşk beldesinin iftihar vesilesi olmuştur.
Gazzî, Dımeşk’dan birçok kerre hacca gitti. Değişik zamanlarda, üç sene Mekke’de mücavir olarak kaldı. Ondan birçok kimseler ilim tahsil etti. Birçok talebelerine fetvâ verme husûsunda icâzet verdi. Mekke’de iken birçok kimselere Muhtasar okuttu. İbn-i Mûsâ, onun yetiştirdiği talebelerin en tanınmışıdır.
El-Gazzî; borcuna çok sâdık, küçüklere karşı çok merhametli, ondan bir isteği olana mürüvvet ve geniş himmet sahibi bir zât idi. Yumuşak huylu ve merhametli olduğu kadar, hayırlı bir işde acele eder, kötü bir iş gördüğü zaman, Allahü teâlânın rızâsı için çabuk gazâblanırdı. Akidesi düzgün olup, kalbinde kötülük bulunmazdı.
İbn-i Hacer-i Askalânî onun hakkında; “Arkadaşımız Mercânî, Gazzî’yi çok övdü ve medhetti. O, oğlu Muhammed’e fetvâ verme husûsunda icâzet verdi. Dımeşk’da fetvâ verme husûsunda ondan daha yüksek bir kişi yoktur” demek sûretiyle onu medh etmiştir.
İzzüddîn Abdüsselâm onun hakkında; “Melkâvî’nin dersine gidiyorduk. Gazzî ve el-Kebâbî gelmediği zaman, kömürü olmayan demirci gibi oluyorduk” demektedir.
Alâüddîn el-Buhârî ise, onun hakkında şöyle demiştir: “Acem diyarının ötesinde olan Mâverâünnehr’de bile onun şöhreti yaygınlaştı.”
Takıyyüddîn bin Kâdı onun hakkında; “O, çok fasîh konuşan, zekî, cesâretli, görünüşü güzel, yolu güzel olan, hayırlı işde acele eden, Allah rızâsı için çabuk kızan bir zât idi” demektedir.
Gazzî, ömrü boyunca kıymetli eserler yazmıştır. Bu eserlerinin en kıymetlileri; İmâm-ı Sübkî’nin usûl-i fıkha dâir yazdığı “Cem’ul-Cevâmî” adlı eserine yaptığı şerhin yanında, “Telhîs-ül-Mühimmât alâ er-Ravdati fî fürû’ul-fıkh eş-Şâfii, Şerhu Minhâc el-Vüsûl ilâ ilm-il-usûl, Muhtasar-ı Vefeyât-ül-a’yân li-İbn-i Hillikân, Şerhu Umdet-ül-Ahkâm an Seyyid-il-Enâm, Şerhu el-Hâvî es-sagîr adlı eserleridir.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-1, sh. 285
2) Ed-Dav-ül-lâmi’ cild-1, sh. 356
3) Şezerât-üz-zeheb cild-7, sh. 153
4) El-A’lâm cild-1 sh. 159
5) Keşf-üz-zünûn cild-1, sh. 596, 626 cild-2, sh. 1832, 1835, 1879, 1915, 2018