EBÜ’L-FADL HATÎB (Muhammed Kemâl)

Hadîs ve Şafiî mezhebi âlimlerinden. İsmi, Muhammed bin Muhammed bin Ahmed bin Muhammed bin Ahmed bin Abdülazîz bin Kâsım bin Abdürrahmân el-Kemâl en-Nevîrî’dir. Hâşimoğulları sülâlesine mensûptur. Nisbeti Mekkî, künyesi Ebü’l-Fadl olup, Ebü’l-Fadl el-Hatîb diye meşhûr olmuştur. 827 (m. 1424) senesi Rebî’ul-evvel ayında Mekke’de doğdu. 873 (m. 1469) senesi Ramazan ayında Kâhire’de vefât etti.

O doğmadan sekiz gün önce, babası vefât etti. Büyük kardeşinin yanında büyüdü, önce Kur’ân-ı kerîmi okumasını öğrendi. Daha sonra ezberledi. Ebû Amr’ın huzûrunda ders dinledi. Mûsâ el-Megrâvî’den “Minhâc” kitabını okudu. Mekke’de Cemâleddîn bin Ebû Yezîd Semerkandî Hanefî’nin Cemâlüddîn Bengâlî Hindî ve Burhânüddîn Bengâlî Hindî’nin yanında nahiv ve fıkıh usûlü dersleri aldı. Ebû Sa’r Hanbelî, Ebü’l-Meâlî Sâlihî, Ebü’l-Feth Merâgî, Takıyyüddîn bin Fehd ve daha başka âlimlerden hadîs-i şerîf dinledi, ilim öğrendi. Yirmidokuz yaşında iken Tedmerî, Kabâbî, Necmeddîn bin Hacî, İbn-i Nâzır es-Sâhibe, Tâcüddîn bin Berdes ve kardeşi Alâüddîn, Kılvetâti, Şemseddîn Şâmî ve ba’zı âlimlerden icâzet aldı.

844 (m. 1440) senesinde ilim öğrenmesi için, kardeşi onu Kâhire’ye götürmüştü. Daha sonraları kendisi yalnız olarak gitti. Kâhire’de Kâyâtî, Venâî ve bunlar gibi büyük âlimlerden; fıkıh nahiv, hadîs dersleri aldı. Seyyid Fahreddîn Şîrâzî’den akâid ilmi öğrendi. İzzeddîn Hanbelî, Şemseddîn Muhammed bin Ebi’l-Hayr Menüfî’den de ilim öğrendi. Medîne-i münevverede Muhib Mutrî, Şihâbüddîn Cerîrî. Ebü’l-Kâsım Nevîrî’den usûl-i fıkıh, nahiv, sarf, mantık, dersleri aldı. Hattâ, Nevîrî’den çok istifâde etti ve onun fıkıh derslerinde bulundu. Sirâcüddîn Ömer Bilbîsî ile berâber, İbn-i Cemâ’a’nın “El-Mensek-ül-Kebîr” adlı eserini ve şerhini İzzeddîn Abdüsselâm Bağdadî, Kemâleddîn bin Hümâm, Selâmullah, Nûreddîn el-Bûşî gibi büyük âlimlerden okudu. Hâfızası çok kuvvetli ve çok zekî idi. Ders okutmak ve fetvâ vermek husûsunda çok âlimlerden icâzet aldı. Şeyh Midyen, Seyyid Safiyyüddîn îcî ve Seyyid Afifüddîn Îcî ile arkadaşlık yaptı. 849 (m. 1445) senesinde üçüncü defa Kâhire’ye geldi. Bu gelişinde ekseriya Kemâleddîn bin Barizî ve Bedreddîn Bağdâdî’nin derslerine devam ederdi. Ba’zı yerlerde hatîblik vazîfesinde de bulundu.

Ebü’l-Fadl’ın kardeşleri de âlim kişilerdi. Fakat Ebü’l-Fadl onlardan daha meşhûr oldu. Efdâliyye Medresesi’nde müderrislik yaptı. Mekke’den Kâhire’ye gelişinde çok rahat etti. Devlet adamlarından çok i’tibâr gördü. Makam sahiblerinden gelen hediyelerin yanında, her günlüğüne bir dirhem maaş tahsis edildi. Sultan da ayrıca hediyeler verdi. Ezher’de vâ’izlik yaptı. Çok güzel ve te’sîrli konuştuğundan, va’zları çok kalabalık olurdu. Derslerine ve sohbetlerine, âlimler ve devlet büyükleri katılırdı. Burada Ünü fazlalaştı, makamı, yükseldi. Sâlihlerle, faziletli kimselerle, âlimlerle beraber olmak onun âdeti idi. Şemseddîn Sehâvî diyor ki: “Beni çok sever ve yakınlık gösterirdi. Çok tevâzu sahibi idi. Beni, kardeşi Ebü’l-Kâsım gibi severdi. Mü’minleri çok sever, münâfıklara çok fazla kızardı. Çok hayır işlerdi.”

Birkaç defa Beyt-ül-makdîs’i ziyâret etti. Buradan Şam’a ve başka şehirlere de gitti. Her gittiği yerde büyüklüğünü takdîr eder, saygı gösterirlerdi. Gittiği yerlerde hadîs-i şerîf rivâyet eder, va’z eder, ders okutur, fetvâ verirdi. Her mecliste konuşur, Sahîh-i Buhârî’den ba’zı hadîs-i şerîfleri açıklardı. Zamanının büyük âlimlerindendi. Hâfızası çok kuvvetli olup, aynı zamanda çok zekî idi. Çok güzel yazı yazar, güzel konuşurdu. Konuşmalarında çok serbest ve rahat olup, hiç tutulmazdı. Âlimler ve halk tarafından hürmet edilir ve sevilirdi. Heybetli olmakla beraber, mütevâzi idi. Çok cömert idi. Herkesin hatırını sorar, gönlünü alır, insanlarla dost olurdu. Yanına gelenlere, makamı ile de yardımcı olurdu. Talebelerinin iyi yetişmesi için çok çalışırdı.

Ona Mısır diyarının kadılığı teklif edildiyse de, kabûl etmedi. Zâten buradaki şöhreti kadılıktan daha yüksek idi. İbn-i Mulakkîn’den sonra Şâfiîlerin müderrisliğinde bulundu. Rûhu çıkacak âna gelinceye kadar şuurunu kaybetmedi. Vefât edinceye kadar herkese nasihat ederdi. Vefât edince, çok kalabalık bir topluluk cenâze namazını kıldılar. İmâm-ı Şafiî’nin yakınına defnettiler. Sahîh-i Buhârî’ye şerh yazmıştır. Bunun yanında, hutbe kitabı ve daha başka eserleri vardır.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Ed-Dav-ül-lâmi’ cild-1, sh. 32