EBÜ’L-BEREKÂT EL-ASKALÂNÎ (Ahmed bin İbrâhim)

Hanbelî mezhebi fıkıh âlimi ve tarihçi. İsmi, Ahmed bin İbrâhim bin Nasrullah bin Ahmed bin Muhammed bin Ebü’l-Feth bin Hâşim bin İsmâil el-Kenânî el-Askalânî el-Mısrî’dir. Lakabı “İzzeddîn” ve künyesi de “Ebü’l-Berekât” idi. Aslen Askalân beldesindendir. 800 (m. 1398) senesi Zilka’de ayında Kâhire’de doğdu ve bu şehirde yetişti. Fıkıh âlimi ve tarihçi idi. Mısır’da Sâlihiyye Medresesinde Hanbelî mezhebi reîsliği onunla nihâyet buldu. Kadirî tarikatına mensûb idi. Kâhire’de Kâdılık vazîfesine ta’yin edildi. Yaşayışı, herkes tarafından medhedildi, övüldü. Vefâtına kadar bu vazîfede kaldı. Çok ilim sahibi olup, kıymetli eserleri vardır. 876 (m. 1471) senesi Cemâzil-evvel ayında Kâhire’de vefât etti.

Ebü’l-Berekât Askalânî, yeni doğduğu sırada babası vefât etmişti. Onu, annesi büyütüp yetiştirdi. Küçük yaşta Kur’ân-ı kerîmi ezberleyip, tecvidini ve “Muhtasar-ı Hırakî’yi” Zerâtîtî’den okudu. Bu eserin tamâmını, Kâdı Mecdüddîn Sâlim’e, ba’zı bölümlerini de âdeti üzere Şemseddîn-i Şâmî’ye, sonunu da Ebü’l-Fadl bin İmâm-ı Magribî’ye arz edip dinletti. Ayrıca İbn-i Mâlik’in “Elfiye”si, “Tûfî”, Beydâvî’nin “Tavâlî”si, Şüzûr-iz-zeheb” ve “Milha” adındaki eserleri de Ebü’l-Fadl’a arz etmişti. “Milha”nın yarısını bir gecede ezberlemişti.

Fıkıh ilmini, Mecdüddîn-i Sâlim’den, Alâüddîn bin Muglî’den, Muhib bin Nasrullah’dan ve daha birçok âlimden okuyup öğrendi. Arab dili ve edebiyatına âit ilimleri de, Şemseddîn Busayrî’den ve birazını da Şatnûfî ve başka âlimlerden öğrendi. Tefsîr ilmini, Şemseddîn bin Dîrî’den okudu. Ba’zı mes’eleleri, Burhâneddîn-i Beycûrî’den sorup öğrendi. Bisâtî’nin ilim meclislerinde tek başına bile hazır bulunuyordu. İbn-i Mezrûkî’nin, Abdüsî’nin, Celâleddîn Belkînî’nin derslerinde onların yardımcılığını yapardı. Bunlarla birlikte, Mecdüddîn, Şemseddîn-i Bermâvîyîn, Bedreddîn bin Demâminî, Takıyyüddîn-i Fâsî, İzzeddîn bin Cemâ’a gibi daha birçok âlimden istifâde etti. İzzeddîn bin Cemâ’a’nın; me’âni, beyân, hadîs ve daha başka derslerine çok gidip ta’kib etti. Şemseddîn-i Irâkî’nin ferâiz ve başka derslerinde hazır bulundu. İlm-i vakt, târih ve diğer ilimleri de Şihâbüddîn-i Berdînî’den, Makrîzî’den ve Aynî’den aldı. İzzeddîn Abdüsselâm el-Bağdâdî’den de; tefsîr, Arabîyyât, usûl-i fıkıh, kelâm, me’ânî, beyân, mantık, hikmet ve diğer ilimleri okudu. Bu zâttan istifâdesi çok yüksek oldu. İbn-i Sâig’den de yazarak çok şey aldı. Zeyneddîn Ebû Bekr el-Hâfî’nin zikir telkini ile beraber tasavvuf yoluna meyledip, hırka giydi. Burhâneddîn-i el-Kâvî’nin sohbetlerinde bulundu. O da, dayısı Cemâleddîn Abdullah’dan ve annesi Âişe’den bu hırkayı giymişti. Keza Şemseddîn Zerâtîtî, Şemseddîn-i Şâmî, İbn-i Mısrî, İbn-i Baytar, Şeref İbni Küveyk ve Şeref Yûnus Vâhî, Şihâbüddîn-i Vâsıtî, Tarrâyînî gibi âlimlerden de hadîs-i şerîf dinledi. Sehâvî’nin hocasından da hadîs-i şerîf dinledi. Veliyy-ül-Irâkî, Halîl-ül-Kuraşî, Zeyn-üz-Zirkeşî, Cemâleddîn bin Fadlullah, Kemâleddîn bin Hayreddîn, Muhib bin Nasrullah el-Fâkûsî, Tâceddîn-i Şerâbîsî ve daha birçok âlimden de hadîs-i şerîf dinleyip ilim öğrendi. Zeyn-ül-Irâkî ve Ebû Bekr Merâgî, Cemâleddîn bin Zâhire, İbn-i Cezerî ve daha birçok âlim, ona icâzet verdiler.

Hocası Mecdüddîn Sâlim’in kadılığında ona yardım ederdi. Bu sırada daha 17 yaşında idi. Orada, kadı yardımcılığına kadar yükseldi. Hocası ona, yardımcılık elbisesini giydirdi. Hocasına Cemâliyye ve Hasîniyye medreselerinde de yardım ederdi. Hattâ bu derslerde, şehrin vâlisi de bulunurdu. Ondan daha büyük âlimlerin orada hazır bulunmasına rağmen, vâli onu hep önde tutardı. Yine, Hasîniyye’deki Câmi-i Melik’deki hutbeleri, İbn-i Baba Câmii’ndeki hadîs derslerini ve bundan sonra da Eşrefiyye (Barsbay) Medresesi’ndeki fıkıh derslerini buna okuturdu. Bunlardan başka, daha birçok dersleri okutmak işini ona havale etmişti. Sefer için kadılık vazîfesinden ayrıldığında, bu vazîfeyi ona verirdi. Ayrıca o, İbn-i Muglî’nin de kadılık vazîfesinde yardımcılığını yaptı.

Askalânî, ilk defa 815 (m. 1412) senesinde hacca gitti. Sonra 853 (m. 1449) senesinde tekrar hac yaptı. O sene, Medîne-i münevverede Seyyid Afîfüddîn el-Îcî ile buluştu. Ondan, Ravda-i mutahheranın yanında söylediği “Kasîde”sini dinledi. O da Askalânî’nin burada yazdığı “Kaside”yi ondan dinledi. İki haccı arasında ve bundan sonra pekçok kerreler Beyt-ül-mukaddesi (Mescid-i Aksâ’yı) ve Halîlürrahmân Mescidi’ni ziyâret etti.

Bu ziyâretleri sırasında, Kubâbî ile de karşılaştı. O, kendisine icâzet verdi. Remle’de Şihâbüddîn İbni Rislân ile bir araya geldi. Ondan “Zühd” manzûmesini okuyup öğrendi ve onun düzeltilmesi husûsunda kendisine izin verildi. Ona hürmet ve saygıda çok rağbet gösterdi, iki kerre Şam’a gitti. Birincisinde, o beldenin hâfızı İbn-i Nâsıruddîn ile karşılaştı. Çok ikramlarda bulundu. İkincisinde, Burhâneddîn Bâ’ânî ile karşılaşıp, nesir olarak yazdığı eserlerini, kendi lafzından ona dinletti. Câmi-i Benî Umeyye’nin İmâmı, Zeyneddîn Abdürrahmân bin Şeyh Halîl el-Kâbûnî ile de buluştu. Yine Dimyat ve Mahille’ye gelince de, bu beldelerin ve köylerinin birçok büyük âlimi ile karşılaşıp, birbirlerinden istifâde ettiler. Şâirleri ile müzâkerelerde bulundu. Onların topladığı, te’lîf ve tasnif ettiği eserlerinden çok faydalandı. Onlardan nazım veya nesir olarak çok eser hazırladı. Onun bu hali kendisini meşhûr etmişti. Bu şöhretinden sonra, evi âlim ve fâzıllarla dolup taşmaya başladı.

Bedreddîn Bağdâdî’den sonra, Kâhire’de Hanbelî kadılığına ta’yin edildi. Bu vazîfelerine ilâveten Sâlihiyye, Eşrefiyye-i Kadime, Nâsıriyye, Câmi-i İbn-i Tûlûn, Şeyhûniyye ve Câmi-i Ezher gibi medreselerdeki derslerini de yürüttü. Talebelerine ve kendisine gelip gidenlere karşı tevâzu ve ünsiyette o kadar çok ileri gitmişti ki, bunda kendisini geçen olmadı. Eserlerinin çokluğu ile beraber, iffetine, asâletine ve güzel huylarına dâir çok şey bildirildi. Ayrıca o, Mısır’da ve başka yerlerde kadılık yaptı. Çok hadîs-i şerîf rivâyet etti. Kendinden büyük âlimler de, ondan hadîs-i şerîf dinlediler.

Askalânî; mescid, medrese, sebîl, sarnıç ve her türlü hayır ve hasenat cinsinden daha birçok şeyler yaptırdı. Onun evinde, muhtaçlardan pekçok kimseler toplanır, o da onların ihtiyâcını gidermeye çalışırdı.

Eserlerinin başlıcaları şunlardır: 1-Nazmü usûl-i İbn-ü-Hâcib ve tavdîhihî, 2-Muhtasar-ül-muharrer fil-fıkıh, 3-Tavdîh-ül-Elfiye ve şerhuhâ, 4-Tenbîh-ül-ahyârı mâkile fil-menâmî minel-eş’âr.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Ed-Dav-ül-lâmi’ cild-1, sh. 205, 206, 207

2) Mu’cem-ül-müellifîn cild-1, sh. 144

3) Şezerât-üz-zeheb cild-7, sh. 321

4) El-A’lâm cild-1, sh. 88