EBÜ’L-ABBÂS KUDSÎ (Ahmed bin Abdullah)

Kudüs’de yetişen Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerinden. İsmi, Ahmed bin Abdullah bin Muhammed bin Dâvûd bin Amr bin Ali bin Abdüddâim el-Kenânî’dir. Aslen Kenan diyârından olup, Kenânî, Makdisî ve Mecdelî nisbetleriyle tanınırdı. Nesebi, İmâm-ı Mâlik hazretlerine kadar ulaşmaktadır. Ebü’l-Abbâs Kudsî diye meşhûr oldu. Lakabı Şihâbüddîn’dir. 809 (m. 1406) senesinde Mecdel’de dünyâya gelip, orada yetişti. 870 (m. 1465) senesi Cemâzil-âhır ayının onaltıncı günü Mısır’da vefât etti. Karâfet-i Sugrâ kabristanına defnedildi.

Memleketinde, Abdullah bin Huld’un yanında Kur’ân-ı kerîmi ezberledi, Kur’ân-ı kerîmin tecvidini, “İbn-i Ebî Beyd” diye meşhûr olan Şemseddîn Muhammed bin Mûsâ’dan ve Mecdel kadısı Cemâleddîn Mahmûd bin Harûn’dan okuyup öğrendi. “Minhâc” kitabını ezberledi. Ayrıca; hadîs, sarf, nahiv, mantık ve hesâb (matematik) ilimlerine dâir çok kitabı okuyup ezberledi. Ezberlediği bu eserleri birçok âlime arzedip dinletti. İlim tahsili için, ilk önce memleketinden Gazze’ye, sonra Rumeli’ye, sonra Beyt-i Makdis’e (Kudüs’e), sonra Kâhire’ye ve daha sonra da Mekke’ye geldi. 844 (m. 1440) senesinde Mekke’de kaldı. Bu şehirlerin herbirinde; fıkıh, usûl, kelâm, Arab edebiyatı, ferâiz, hesâb, arûz ilimleriyle meşgûl oldu. Şihâbüddîn Ahmed bin Âmir (Kettânî lakabı ile meşhûr), İbn-i Ebî Beyd, Burhâneddîn İbrâhim bin Ramadan el-Basîr gibi birçok âlim ona icâzet verdiler. Dımeşk’da Alâüddîn-i Buhârî ile karşılaştı. Onun derslerini dinledi. Dâima, onun ders halkasının en arkasında otururdu.

Ebü’l-Kâsım Nüveyri’den de çok çeşitli ilimleri öğrendi. Bundan ve Alâüddîn-i Kâbûnî ile Hanefî âlimi Nâsıruddîn-i lyâsî’den de Arabîyât bilgilerini okudu. Fıkıh, usûl-i fıkıh, nahiv, lügat ve hadîs ilimlerinde, Rislân’dan çok istifâde etti. Ayrıca o zât, ona çok va’z ve nasihat ederek Allahü teâlânın emirlerini bildirirdi. İzzeddîn-i Kudsî, İbn-i Kâdı Şühbe Harîrî, Şihâbüddîn bin Âyid, Şemseddîn el-Mahmerâ, Bulkînî, Şerefüddîn-i Sübkî, Cemâleddîn-i Emşâtî gibi âlimlerden çeşitli ilimleri aldı. Emşâtî’den; arûz bilgilerini öğrendi. Kayâtî ve Vanâî’den de; fıkıh, Arab edebiyatı, usûl-i fıkıh, kelâm ve daha başka ilimleri tahsil etti. “Kırâat-ı erba’a-i aşere” hakkında yazılmış ba’zı kitapları, Şemseddîn-i Kabâkâbî’den dinleyip öğrendi. Abbâdî, Ebü’l-Esbât Remli, Şemseddîn-i Mekkînî ve Ammâd bin Şeref gibi âlimlerden de çeşitli ilimleri okuyup öğrendi.

Tâceddîn bin Garâbîlî’den hadîs ilmini öğrendi. Şeyh İbn-i Hacer ile uzun zaman kalıp, hadîs ilmine dâir çok mes’eleyi okudu. Onun imlâ (yazdırma) derslerinde de bulundu. Mekke’de Zeyneddîn bin lyâs’dan da hadîs-i şerîf dinledi. Ayrıca ondan, Ebî Amr’ın kırâatini da okumuştu. Ebü’l-Feth Merâgî, Muhib bin Nasrullah Bağdadî, Bisâtî, Zeyneddîn-i Zerkeşî, Kubâbî, Tedmirî, İzzedîn-i Kudsî, Sa’d bin Dîrî, Âişe-i Hanbelî gibi âlimlerden de çok hadîs-i şerîf dinledi.

Velhâsılı o Mısır’da, Şam’da, Mekke’de ve daha başka şehirlerde bulunan asrının âlimlerinin çoğundan ilim aldı. Buralara nice kerreler gidip geldi.

İzzeddîn bin Furât ve daha birçok âlim, ona icâzet verdiler.

Mekke’de, kırâat âlimlerinden Şeyh Muhammed Geylânî ile karşılaştı. Ondan da çok ilim tahsil etti. Bu ilimde çok yükseldi. Kâyâtî, Vanâî, İbn-i Kâdı Şühbe, Bulkînî, Abbâdî ve daha birçok âlim, ders ve fetvâ vermek husûsunda ona izin verdiler. Onun; tefsîr, hadîs, fıkıh, usûl, edebiyat ilimlerine dâir ezberlediği birçok kitaplar ve bölümler vardır. Hadîs-i şerîfleri bilmekte, sahih ve zayıf olduklarını ayırmakta pek mahirdi. Okuduklarını hemen ezberlerdi. Bunun için birçok meclislerde va’z ve nasihat verirdi. Her ilimde zamanının bir tanesiydi.

İzzeddîn-i Kudsî diyor ki “Onun va’z ve nasihat vermedeki derecesi o kadar yükseldi ki, Zeyneddîn-i Kureşi’den sonra benim va’z kürsüme, onun gibisi çıkıp va’z etmemişti.”

İbn-i Ebî Azibe diyor ki: “Onun ezberledikleri, Zeyneddîn-i Kureşî’den daha çoktu.”

Şeyh İbn-i Hacer diyor ki: “O, Kudüs’de ilimle çok meşgûl oldu. Çok zekî olup, okuduklarını ve işittiklerini hemen ezberlerdi. Sözleri herkes tarafından beğenilip kabûl edildi. Va’z ve nasihat vermekte pek mahirdi. Yanına çok kimseler toplanırdı. O, Hanefî âlimlerinden Ebü’l-Bekâ’ bin Ziyâ’dan çok nakillerde bulunurdu, İnsanların ondan istifâdesi çok oldu. Birçok talebesi oldu. Fetvâlarını, yazıp verirdi. Mescidde va’z ettiği için, halk ve ba’zı âlimler, yanında toplanırdı.”

Herkes tarafından sevilir ve medhedilirdi. Şam halkının çoğu onu tanır, hürmet ve saygı gösterirlerdi. Kendisine ba’zı memleketlerin kadılığı teklif edilmesine rağmen kabûl etmedi.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-1, sh. 300

2) Ed-Dav-ül-lâmi’ cild-1, sh. 363, 366