BÜRZÜLÎ (Ahmed bin Muhammed)

Kırâat, hadîs, tasavvuf ve Mâlikî mezhebi fıkıh âlimi. İsmi, Ahmed bin Muhammed bin Mu’tel’dir. Doğum yeri ve târihi bilinmemektedir. Ebü’l-Fadl ve Ebü’l-Kâsım künyelerini aldı. Beluvî, Kayrevnî, Bürzülî nisbet edildi. Şeyhülislâm lakabı verildi. 844 (m. 1440) yılında yüz yaşını geçmiş olarak vefât etti. Mezarı Tunus’tadır.

Küçük yaştan i’tibâren temel din bilgilerini ve âlet ilimlerini öğrenen Şeyhülislâm Bürzülî, zamanının en meşhûr âlimlerinden ilim öğrendi. Şemseddîn Muhammed bin Merzûk’tan fıkıh ve hadîs ilmini, hadîs râvîleri ve kırâat rivâyetlerini öğrendi. Sâlih ve zâhid olan Ebü’l-Hasen Batrinî’den birçok ilimleri, Kur’ân-ı kerîmin yedi türlü okunuşunu öğrendi. Ebü’l-Hasen Batrinî’nin (r.a.) yanında kaldığı zaman zarfında tasavvufta yetişip, olgunlaştı. Hocası, Mâdî bin Sultan vasıtasıyla, Ebü’l-Hasen Şâzilî hazretlerine ulaşan tarikat silsilesine istinaden, ona, öğrettiği ilimlerde ve tasavvufta icâzet verdi. Kendi el yazısı ile yazıp, tasdik eyledi. Fakîh Ebû Abdullah bin Arefe’nin yanında otuz sene kaldı. Ondan; hadîs, fıkıh usûl ve mantık ilimlerini öğrenip icâzet aldı. İbn-i Hâce diye tanınan Ahmed bin Mes’ûd Belensî’den hadîs ve kırâat ilimlerini öğrenip, onun huzûrunda Kur’ân-ı kerîmi baştan sora yedi kırâat şekline göre okudu. Din ve Fen ilimlerinde mütehassıs Ebû Muhammed Abdullah Beluvî’den hadîs ve kırâat ilimlerini öğrendi. Bu zâtın yanında on sene kalıp; ferâiz ve matematik ilimlerinde mütehassıs oldu. Reîs-ül-Hâfız ve Kâdı Ahmed bin Haydere Tevzerî’den, Ebü’l-Abbâs Mûminânî ve kardeşi Ebû Zeyd Abdürrahmân’dan, Burhâneddîn Şamî Şafiî ve Ebû İshak İbni Sadîk Ressâm’dan ilim öğrenip, değişik ilimlerde icâzet aldı. Yaklaşık kırk sene ilim tahsili ile uğraştı. İbn-i Arefe’nin ilminin ve yolunun vârisi oldu. Hadîs fıkıh, kırâat ve diğer ilimlerde zamanının ileri gelen âlimleri arasına katıldı. Zamanında Kuzey-batı Afrika müslümanlarının fıkıhta İmâmı oldu. Çok uzak yerlerden gelip, ondan fetvâ alırlardı. Mâlikî mezhebine göre fetvâ verir, insanların müşkillerini hâllederdi. İnsanlara sık sık nasihatlerde, bulunur, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını öğrenmelerini ve öğrendiklerine göre amel etmelerini söylerdi.

Tilmsan (Batı Cezayir), Magrib (Fas) ve Tunus’ta birçok kimseye ilim öğretip feyz verdi. Nice günahkârların tövbe etmesine, kâfirlerin müslüman olmasına vesile oldu. Güzel ahlâkı, Selef-i sâlihînin gidişatına uygun doğru yolu, Allahü teâlânın yaratıklarına olan merhameti, derin ilmi ile insanlara örnek oldu. Çok Kur’ân-ı kerîm okur, çok ibâdet ederdi. İnsanlara, Resûl-i ekremin (s.a.v.) parlak yoluna tâbi olmaları için durup dinlenmeden emr-i ma’rûf yapar, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını öğretirdi. İnsanlara olan merhametinin çokluğundan, onları Cehennem ateşinden kurtarmak, Cennet ni’metlerine kavuşmalarına vesile olmak için çırpınırdı. Tunus’ta İbn-i Tafracîn Medresesi’nin müderris ve idâreciliğine ta’yin edildi. 815 (m. 1412)’de Ebû Mehdî Îsâ Gabrînî’nin vefâtından sonra Zeytûne Câmii’nin İmâm-hatîbliğine getirildi. Bu câmide Cum’a namazından sonra insanlara fetvâ verirdi. Hac için Mekke-i mükerremeye giderken Kâhire’ye uğradı. 806 (m. 1403) senesinde Kâhire’de, Ahmed bin Yûnus ve daha birçok âlime ilim öğretip, icâzet verdi. Ondan ilim öğrenenler arasında Hâfız İbn-i Hacer-i Askalânî, İbn-i Nâcî, Abdürrahmân Seâlebî, Muhammed bin Ahmed Azûm Kayrevânî ve hocası İbn-i Merzûk’un torunu gibi âlimler vardı.

Birçok kıymetli eserin müellifi olan Bürzülî’nin en meşhûr eseri, Mâlikî mezhebi fıkıh bilgilerinde kaynak kitaplardan sayılan ve “Dîvân-ı Bürzülî” adıyla tanınan “Câmi-i mesâil-il-ahkâm fimâ nüzile bil-müftîn vel-hukkâm” ismindeki eseridir. “Nevâzil-ül-Bürzülî” adı verilen “El-Hâvî fil-fetâvâ”sı ve hocalarının hayatını ve hâllerini anlattığı altı risale halindeki “Fihrist” adlı kitaplar, onun eserleri arasındadır.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Dürret-ül-hicâl cildi sh. 282

2) Ed-Dav-ül-lâmi’ cild-6, sh. 286

3) Zeyl-ül-ibtihâc sh. 225

4) Terâcim-ül-müellifîn-it-Tûnusiyyîn cild-1, sh. 115

5) El-Bustân fî zikr-il-evliyâ ve ulemâ bi-Tilmsan sh. 150

6) Mu’cem-ül-müellifîn cild-2, sh. 158