BÂÛNÎ

Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerinden. İsmi, İbrâhim bin Ahmed bin Nasır bin Halîfe bin Ferah bin Abdullah bin Yahyâ bin Abdürrahmân olup, künyesi Ebü’l-Abbâs’dır. Lakabı ise Burhânüddîn’dir. Bâûnî nisbetiyle tanınır. Bâûn, Aclun yakınlarında bulunan Havran köylerinden birisidir. 777 (m. 1375) senesinde Safd’da doğdu. 870 (m. 1465) senesinde Dımeşk’da vefât etti. Vasıyyeti üzerine Kâsiyûn dağı eteğinde bir bahçeye defnedildi. Cenâze namazında devlet ricalinden çok kimseler bulundu.

Bâûnî, doğduğu yer olan Safd’da büyüdü, orada Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Şihâbüddîn Ahmed bin Hasen el-Ferînî’den kırâat ilmini okudu ve ondan Minhâc’ın bir kısmını ezberledi. Bülûğ çağına yaklaştığı zaman, babasıyla birlikte Şam’a gitti. Orada Şerîf el-Gazzî ve başka âlimlerden fıkıh okudu. En-Nûr el-Enbârî’den fıkıh, Arabca, lügat ve edebi ilimleri tahsil etti.

Bâûnî, 804 (m. 1401) senesinde Mısır’a gitti. Es-Serrâc el-Belkînî’den bir sene ilim tahsil etti. Kemâlüddîn ed-Demîrî’den onun eserlerini okudu. Bu sırada el-Irâkî ve Heysemî’nin derslerini dinledi. Mısır’da birçok âlim ve faziletli kimselerin derslerinde ve sohbetlerinde bulundu. Daha sonra memleketi olan Safd’a döndü. Burada vakûr ve temiz bir hâlde ömrünü geçirdi. Cemâlüddîn Şerâihî, Takıyyüddîn Sâlih bin Halîl bin Sâlim, Âişe binti İbni Abdülhâdi, Şemsüddîn Ebû Abdullah bin Muhammed Ali’nin yanında ilim öğrendi.

Bâûnî, babası görevden ayrılınca, onun yerine kadılık vazîfesini yürüttü. Benî Umeyye Câmi hatîbliğini ve Şemisatiyye Medresesi’nde başmüderrislik vazîfesini yaptı. Ona, mahkeme sır kâtipliği teklif edildiği hâlde kabûl etmedi. Bütün vezirler ve emirler ısrar etmesine rağmen, bu görevi kabûl etmedi. Yerine kardeşinin ta’yin edilmesini sağladı. Bu vazîfelerden başka, birçok devlet kademelerinde çalıştı.

El-Bâûnî; sûreti güzel, uzun boylu, heybetli, fesahat ve belagat sahibi, güzel ahlâklı, mütevâzi, nesir ve şiirde çok kabiliyetli, güzel yazı yazan bir zât idi. Asrında Şam beldesinde yetişen ediblerin sultânı idi. Şiir yazmada ve edebî san’atları yerine getirmede son derece mehâret sahibi idi.

Makrizî onun hakkında şöyle demektedir. “O, kulağa hitâb eden, edebiyatın bütün dallarında son derece yüksek ve şiiri güzel söyleyen ve yazan bir zât idi.”

Ömrü boyunca birçok eserler yazmıştır. Bunların en başta geleni Cevherî’nin “Es-Sıhhâ” adlı eserine yazdığı muhtasardır. Bunun yanında Dîvân-ı Hutab ve Resâil, Dîvân-ı şiir, el-Gays-ül-hatîn fî vasf-i âzâr-il-fatin, Ukuden li-Ebkâr min benât-il-Efkâr, Minhât-ül-lebîb fî Sîret il-Habîb ve Yenâbî-ül-ahzân adlı eserleri vardır.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-1, sh. 10

2) El-A’lâm cild-1, sh. 30

3) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh. 20

4) Ed-Dav-ül-Lâmi’ cild-1, sh. 26