AHMED CEZERÎ (Ebû Bekr Ahmed bin Muhammed)

Büyük kırâat âlimi, İbn-i Cezerî’nin oğullarından olup, kırâat âlimlerinin meşhûrlarındandır. İsmi, Ahmed bin Muhammed bin Muhammed bin Muhammed bin Yûsuf el-Cezerî’dir. Künyesi Ebû Bekr’dir. Babası Muhammed Cezerî olup, “İbn-i Cezerî” ve “Şeyh Cezerî” lakabları ile meşhûr olmuştu. 780 (m. 1378) senesinde, Ramazan ayının onyedinci Cum’a gecesi, Şam’da dünyâya geldi. Kırâat ilminde yüksek derecelere erişmiş olup, Şam’daki asrının âlimleri ona icâzet vermişlerdir. 790 (m. 1388) senesinde, Kur’ân-ı kerîmin tamâmını ezberledi. 791 senesinde de hatim ile namaz kıldı. Kırâat ilmine dâir “Şâtıbiyye” ve “Râıyye” adındaki eserler ile babasının “Kırâat-ı aşere”ye dâir olan “Kasîde”sini tamamen ezberledi. Sonra “Kırâat-ı isnâ aşer”i, ağabeyi Ebü’l-Feth Muhammed kırâati ile öğrendi. Babasının “Tayyibe” ve “Neşr” adındaki eserlerini, bizzat ondan okuyup, çok defa da dinledi. Çok kitapları ezberledi. Şeyh Hâfız-ı Irâkî’den ve başka âlimlerden yazarak Sahîh-i Buhârî’yi dinledi. Salâh bin Ebî Ömer, Hâfız Ebû Bekr bin Muhib, İbn-i Kâdı Şühbe, İbn-i Mahbûb, İbn-i Avd, Abdülvehhâb bin Sellâr, amcasının oğlu İbrâhim ve daha birçok kırâat âliminden, kırâat husûsunda icâzet aldı. İmâm-ı Askalânî’den de kırâat öğrendi. Salâh-ı Belbîsî’den de birçok eserleri okudu. Süveydî’den de, “Teysîr” ve başka kitapları okudu. Tenûhî’den “Şâtıbiyye”yi okudu. Daha birçok kitapları ezberleyip, kırâat ilminde büyük bir âlim olarak yetişti. Anadolu’da ve Mısır’da çok talebe okutup yetiştirdi. Kâhire’de de, Zeyneddîn Abdüddâim el-Ezheri ve İbn-i Esed ondan kırâat öğrendiler. İbn-i Esed, ayrıca ondan, babasının “Tayyibe”sine yaptığı şerhi de okudu.

Babası İbn-i Cezerî, “Tabakât-ül-kurrâ” adındaki eserinde, oğlu Ahmed Cezerî hakkında şöyle der: “.... Bursa’ya geldiğim zaman, çok sayıda kitaplarım ile arkamdan benim yanıma geldi. Yanımda kalıp, benden istifâde etmeğe ve başkalarına öğretmeğe devam etti. Hattâ Yıldırım Bâyezîd Hân’ın oğulları Mehmed Çelebi, Sa’îd Mustafa ve Mûsâ Çelebi, ondan çok istifâde ettiler. Bursa’da Yıldırım Bâyezîd’in yaptırdığı Câmi-i Kebîr’de (ya’nî şimdiki Ulu Câmi’de), mütevelli olup, dindar ve iffet sahibi olarak yaşadı. Timur Hân ile Sultan Yıldırım Bâyezîd’in yaptıkları Ankara Savaşı’ndan sonra, Timur Hân onu, Mısır Sultânı Nasır Ferrûh bin Berkûk’a elçi olarak gönderdi Beni de diyâr-ı Acem’e (İran’a) götürdü. Yirmi yıl kadar ayrı kaldık. O Anadolu’da, ben Acem vilâyetlerinde kalmıştım. 827 (m. 1424) senesinde, Allahü teâlâ bana hacca gitmeyi nasîb edince, tekrar buluşmak mümkün oldu. Ona mektûp yazdım. Bana gelmesini istedim, Mısır’da 16 gün birlikte kaldık. Sonra ben hacca gittim. Birkaç sene Mekke ve Medine’de kaldım. O da Mısır’da, bir sene kadar kaldı. 828 (m. 1425) yılında yine benimle beraber hac yaptı. Sonra hepimiz Mısır’a döndük. Çoluk-çocuğumu almak için Bursa’ya gitmek üzere, 829 (m. 1426) senesi Cemâzil-âhır ayında birbirimizden ayrıldık. Ben, Mekke’de mücavir iken ve orada ikâmet ederken, o da Mısır’da oturuyordu. O zaman, benim “Tayyibet-ün-neşr” adındaki eserimi şerh edip, aynı üslûp üzere güzel bir şerh yapmıştı. Hâlbuki yanında, bu kitap üzerine yazdığım haşiyeler yoktu. Bundan önce, benim nazmımdan “Mukaddime-i Tecvîd”i ve “Mukaddime-i ilm-i hadîs”i de, gayet güzel şekilde şerh edip, Sultan Eşref Barsbay’a takdim etti. Sultan, ağabeyi merhum Ebü’l-Feth Muhammed’in maaşını ona bağlayıp, onun yerine meşihata getirip, kırâat ve ders için faydalı olma, okutma görevini ona verdi. Bunun üzerine, o da çoluk-çocuğunu almak için Anadolu’ya, ya’nî Bursa’ya gitti. Ben de aynı niyetle Acemistan’a (iran’a) yöneldim. Allahü teâlâ yardımcımız olsun ve bizi hayırlısı ile bir arada bulundursun!” Bu yolculuk 829 (m. 1426) senesinde idi. Ahmed Cezerî, babasından az sonra, 833 (m. 1430) yılında vefât etti.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Ed-Dav-ül-lâmi’ cild-1, sh. 193

2) Şakâyık-ı Nu’mâniyye zeyli sh. 63

3) Şakâyık-ı Nu’mâniyye (Arabca Vefeyât kenarı) cild-1, sh. 44

4) Miftâh-üs-se’âde cild-1, sh. 58-59