Şâfiî mezhebi fıkıh, tefsîr ve kırâat âlimlerinden. İsmi, Abdürrahmân bin Muhammed bin Muhammed bin Sa’düddîn el-Kazvînî el-Cezîrî’dir.
Lakabı Zeynüddîn olup, Hallâlî veya İbn-i Hallâl diye meşhûrdur. 773 (m. 1371) senesinde doğdu. 836 (m. 1433) senesinde Cezire’de vefât etti.
Bağdad’da yetişen büyük âlimlerdendir. Bağdad’da babasından ve daha başka âlimlerden ilim öğrendi. İlim öğrenmek maksadıyla daha başka şehirlere de giderek, oralarda bulunan âlimlerden ilim aldı. Bağdad kadısı olan dayısı Nizâm Mahmûd es-Sedîdâi’den fıkıh ilmi tahsil etti. Uzun yıllar ilim öğrenmekle meşgûl oldu. Fıkıh, tefsîr ve kırâat ilminde büyük âlim oldu. Hac ibâdetini yapmak maksadıyla Mekke’ye gitti. Medine’de Peygamber efendimizi (s.a.v.) ziyâret etti. Hac ibâdetini yerine getirdikten sonra, Kudüs’ü ve Beyt-ül-makdîs’i ziyâret etmek için gitti. Ziyâret işi bittikten sonra Haleb’e döndü. Bu sırada artık yaş i’tibâriyle olgunluk çağında idi. İlmi ve faziletleri her tarafa yayıldı. 834 (m. 1430) senesinde Kâhire’ye gitti. Orada birçok kimse ondan ilim öğrendiler. Sonra memleketine döndü. Az bir müddet sonra da vefât etti.
Alâüddîn bin Hatîb Nâsriyye der ki: “Dayısından ve başka âlimlerden ilim öğrendi. Kâdı Adûd’un babasına yönelttiği suâllere babası cevap verir, müşkil mes’eleleri hallederdi. Bunun için İbn-i Hallâl (müşkil mes’eleleri halledenin oğlu) diye meşhûr oldu. Fıkıh, meânî, beyân ve Arabî ilimlerde büyük âlim idi. Memleketinin âlimi olup, orada meşhûr olmuştu.” Medine kadısından ve Muhaddis Şemsüddîn Muhammed el-Fenekî’den Sahîh-i Buhârî’yi rivâyet etti. Şihâbüddîn Kûrânî, Cemâlüddîn Muhammed bin İbrâhîm el-Mürşidî ondan ilim öğrendiler. Aklî ilimlerde de çok büyük âlim idi. Müşkil mes’eleleri halleder ve açıklardı. Beyt-ül-makdîs’e geldiğinde, burada dört ay kaldı. Şihâbüddîn Kûrânî’ye Keşşâf tefsîrinin ba’zı zor kısımlarını açıkladı. Kâsım Hayrânî ondan ilim aldı. Ebü’l-Lutf el-Haskefi el-Makdisî, Seyfî Ebü’s-Sefâ bin Ebi’l-Vefâ da ondan kırâat ilmini öğrendiler. Bunlardan başka, daha birçok âlim ondan ilim aldı. Hûrânî, İbn-i Hallâlî’yi Alâüddîn Buhârî’ye tercih ederdi. “Alâüddîn, onun talebesi gibidir” derdi. Beyt-ül-makdîs’de, ikisi bir cenâze namazında bir araya geldiler. Ebü’l-Kâsım Nevîri çeşitli ilimlere âit sorularla geldi. Bu suâlleri sormak istiyordu. Kûrânî, Ebü’l-Kâsım’a;
“Ben İbn-i Hallâlî’nin en küçük talebesiyim. O sorulara ben cevap vereyim” dedi ve onları cevapladı. Nâsıruddîn Ömer el-Mârînûsî de ondan ilim öğrenen âlimlerdendir. Nâsıruddîn Mârinûsî, ilimde yüksek derecelere çıkmış bir âlimdi. Anadolu’ya gitmişti.
Yazdığı kıymetli eserlerden ba’zıları şunlardır:
1) Şerh-ut-Tavâlî lil-Beydâvî 2) Kitâbün fil-kırâat.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-5, sh. 174
2) Ed-Dav-ül-lâmi’ cild-4 sh. 154
3) İzâh-ül-meknûn cild-2, sh. 87