TÂCÜDDÎN İBN-İ HINNÂ (Muhammed bin Muhammed)

Hadîs âlimlerinden. İsmi, Muhammed bin Muhammed bin Ali bin Muhammed bin Süleym (Selîm) el-Mısrî olup, lakabı Sâhib Tâcüddîn ve künyesi Ebû Abdullah’dır. İbn-i Hınnâ diye tanınır. 640 (m. 1243) senesi Şa’bân ayında doğdu. 707 (m. 1307) senesinde Cemâzil-âhır ayında vefât etti. Mısır’ın ileri gelen kabilelerinden Âli Hınnâ’ya mensûbtur. Beyt-i Mecd denilen yerde yetişti. İlim öğrenmekle meşgûl oldu. Mısır’da ilim öğrendiği gibi, Şam’a gidip orada da ilim öğrendi. Meşhûr hadîs âlimi Hâfız Silefî’nin torunundan, Şerefüddîn el-Mürsî’den, Şam’da; İbn-i Abdüddâim ve İbn-i Ebi’l-Yüsr’den ve daha başka âlimlerden ilim öğrendi. Hadîs âlimlerinden oldu. Çok rivâyetlerde bulundu. Karâfe’de bir medrese yaptırdı. Orada ders verirdi. Kendisinden çok kimseler istifâde etmişlerdir. Başta sevgili Peygamberimiz olmak üzere, O’nun yolunda bulunanlara, olan muhabbeti, bağlılığı pek fazla idi. Bir defasında Resûlullah (s.a.v.) efendimize âit olan ba’zı eşyaları, altmışbin dirhem gümüş vererek satın aldı. Bu mukaddes emânetler için, husûsî bir yer yaptırdı. Ma’şûk diye bilinen bir bahçeyi ve daha başka yerleri bu emânetler için vakfetti.

Ayıb ve çirkin hâllerden uzak, şan, şeref, i’tibâr sahibi ve efendi bir zât olan İbn-i Hınnâ’nın ahlâkı gibi, görünüşü de çok güzel idi. Yüzünde, İslâmiyet ahkâmına uygun yaşıyanlarda bulunan nûr vardı. Sâlihleri, fakirleri severdi. İhtiyâcı olanlara yemek yedirmekten, onları giydirmekten çok hoşlanırdı. Çok sadaka verirdi. Bununla beraber, bu iyilikleri ile hiç övünmez, kibirlenmez, kat’iyyen kendini beğenmezdi. Çok mütevâzî idi. Belki de sultanların dahi yapamayacağı iyilik, ihsân ve ikramlarda bulunduğu hâlde, kendisi gayet sâde bir hayat yaşar, gösterişten övünmekten uzak dururdu.

Ebû Hayyân diyor ki: “Tâcüddîn İbni Hınnâ, fakirleri sever, çok sadaka verirdi. Kendisi ise, yemekte, giyinmekte ve meskende devamlı olarak mütevâzî olmayı tercih ederdi. Övünmekten çok sakınırdı. Nesirde (düz yazıda) ve nazmda (şiirde) kabiliyeti çok fazla idi.”

Bir ara vezirlik vazîfesi alan İbn-i Hınnâ, bir müddet bu vazîfeye devam etti. Vezir olması, ilim ile meşgûl olmasına mâni olmadı. Vezîr olduğu zaman, yanına ilim adamlarını alarak, ilmî çalışmalarda bulunurdu. Yapılan gazâlarda bir er gibi hizmete koşardı.

Tâcüddîn Sâhib İbni Hınnâ (r.a.) yüksek himmet sahibi, İslâmiyetin emirlerine tam uyan, başkalarının da böyle olması için çok gayret eden, kıymetli bir zât idi. Hep tefekkür ederdi. Bunun için, bütün işlerini yaparken, Allahü teâlânın rızâsına uygun olmasına dikkat ederdi. Ba’zan hep ibâdetle meşgûl olup, günlerce dışarı çıkmadığı olurdu.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Ed-Dürer-ül-kâmine cild-4, sh. 201

2) Fevât-ül-vefeyât cild-3, sh. 255

3) El-A’lâm cild-7, sh. 32

4) Şezerât-üz-zeheb cild-6, sh. 14