SÜLEYMÂN BİN HAMZA EL-MAKDİSÎ

Hanbelî mezhebi fıkıh âlimlerinden. İsmi, Süleymân bin Hamza bin Ahmed bin Ömer el-Makdisî ed-Dımeşkî olup, lakabı Takıyyüddîn’dir. İbn-i Kudâme diye tanınır. Kâdı’l-kudât idi. 628 (m. 1231) senesinde, Receb ayı ortalarında Dımeşk’da doğdu.

Ailesi tarafından çok güzel bir şekilde yetiştirilen İbn-i Kudâme, ilim tahsiline, İbn-i Zebîdî’nin huzûrunda Sahîh-i Buhârî’yi okumakla başladı. Erbilî, İbn-ül-Mukîr, İbn-ül-Lettî, Ca’fer el-Hemedânî, İbn-ül-Cümeyzî, İsmâil bin Zafer, Hâfız Ziyâüddîn, İbn-i Kamîre ve daha başka âlimlerden ilim öğrendi. Bunlardan başka, Mısır’da; İbn-ül-İrhâd, Îsâ bin Abdülazîz ve İbn-i Bâkâ’dan, İsfehân da; Muhammed bin Abdülvâhid el-Medînî, Muhammed bin Zübeyr Şa’râne, Sabit bin Muhammed el-Hucendî, Mahmûd bin Mende ve diğer âlimlerden ilim öğrenip, icâzet aldı. Âlimlerin önde gelenlerinden oldu. Bilhassa, fıkıh, hadîs, ferâiz ve hesap ilimlerinde ve Arabî ilimlerde bilgisi çok fazla idi.

Üstün gayretiyle, daha genç denecek, yaşta ilim tahsilini tamamlayıp, ders vermeye başlayan Takıyyüddîn İbni Kudâme hazretleri, ilim öğrenmek için çok yerlere gittiği gibi, öğretmek için de çeşitli yerlerde bulundu. Ders anlatması çok hoş idi. Hadîs ilmi öğretti. Yirmi sene kadılık yaptı. Bütün işlerinde adâletli hareket etmekte, iffet sahibi olmakta çok tanınıp, meşhûr oldu. Çok ibâdet ederdi. Geceleri devamlı teheccüd namazı kılardı. Gündüzleri umûmiyetle oruçlu olurdu. Kendisinin ihtiyâcı olan şeyi başka ihtiyâç sahiplerine verir, başkalarını kendisine tercih ederdi. Mütevâzî, olgun heybetli, beyaz tenli, mavi gözlü, kumral saçlı bir zât idi. Gayet yumuşak huylu idi. İnsanların ihtiyâçlarını gidermek husûsunda eli açık idi. Çok ihsân sahibi idi. Başkalarının sıkıntılarını giderip, onları sevindirmekten lezzet alırdı.

Berzâlî diyor ki: “Süleymân bin Hamza el-Makdisî’nin kendilerinden icâzet aldığı hocaların sayısı yediyüzden fazladır. Ondan çok kimse ilim öğrenip, istifâde etmişdir. Talebelerine ders okutmakta çok gayretli idi. Vefâtından bir gün öncesine kadar talebe okutmaya devam etti. Yüksek bir âlim, büyük bir fakîh idi. Talebelerine ders okutmayı, geceleri namaz kılmayı, Kur’ân-ı kerîm okumayı, çok oruç tutmayı hiç aksatmazdı. Câmi-i Muzafferî’de ders okuturdu. Ders anlatması çok güzel idi. Anlattıklarını dinleyenler, kolayca anlarlardı. Herkes tarafından çok sevilir, sayılırdı.”

Zehebî diyor ki: “Makdisî hazretleri, bilhassa fıkıh ve hadîsde çok büyük âlim idi. Beş seneden fazla fetvâ verdi. Cevziyye ve başka yerlerde ders anlattı. Çok rivâyetlerde bulundu. Çok mütevâzî idi. Sâde giyinirdi. Güzel ahlâk sahibi idi. Geceleri teheccüd namazı kılar, çok ibâdet ve tâat yapardı.”

“Ömrümde iki defa hâriç, hiçbir namazımı münferid olarak (yalnız başıma) kılmadım. Hep cemâatle kıldım” dediğini, âlimler haber vermişlerdir.

İmâm ve hafız derecesinde birçok âlim, kendisinden ilim öğrenmiştir. Birçok kimseler kendisinden istifâde edip, rivâyetlerde bulunmuşlardır. Ebyurdî ve İbn-ül-Habbâz bunlardandır. 715 (m. 1316) senesi Zilka’de ayının 11. Pazartesi günü akşamı, akşam namazını kıldıktan sonra vefât etti. Ertesi gün, dedesi Şeyh Ebû Ömer’in türbesine defn olundu. Cenâze namazında çok kimse bulundu.

705 (m. 1305) senesinde İbn-i Teymiyye’nin bozuk yolu meydana çıkıp, kendisi ve ona tâbi olanlar hapsedildikleri zaman, Takıyyüddîn İbni Kudâme Süleymân bin Hamza (r.a.) onlara hiç bulaşmayıp, bozuk akıma kapılmamış, hem de devamlı olarak Ehl-i sünnet i’tikâdında olmanın faziletini, kıymetini anlatmıştır.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Ed-Dürer-ül-kâmine cild-2, sh. 146

2) Mu’cem-ül-müellifîn cild-4, sh. 259

3) El-A’lâm cild-3, sh. 124

4) El-Bidâye ven-nihâye cild-14, sh. 75

5) Zeyl-i Tabakât-ı Hanâbile cild-2, sh. 364

6) Keşf-üz-zünûn sh. 1890