Hadîs ve târih âlimlerinden. İsmi, Muhammed bin Râfi’ bin Hecres bin Muhammed bin Şafiî bin Muhammed bin Ni’me İbni Fetyân bin Münir bin Ka’b es-Sellâmî el-Amîdî el-Mısrî’dir. Künyesi Ebü’l-Me’âlî olup, Takıyyüddîn lakabı ile tanınırdı. 704 (m. 1305) senesi Zilka’de ayında Mısır’da doğdu. Babası, onu birçok âlimin derslerinde bulundurdu. 714 senesinde daha küçük iken, babası ile birlikte Mısır’dan Şam’a geldi. Tekrar Mısır’a döndüler. Babası, 721 (m. 1321)’de vefât ettikten sonra, kendi kendine çok ilim mütâlâa etti. Şam ile Mısır arasında müteaddit kerreler gidip gelmişti. Buradaki âlimlerden çok hadîs-i şerîf dinledi. Yüzbinden ziyâde hadîs-i şerîfi, râvîleri ve metinleri ile birlikte ezberleyip, bu ilimde hafızlık payesine erişmişti. Târih ilminde de büyük bir âlimdir. 774 (m. 1372) senesi Cemâzil-evvel ayında Şam’da vefât etti. Bâb-ı Sagîr kabristanına defnedildi.
Muhammed Sellâmî, Mısır’da Takıyyüddîn Süleymân, Ebû Bekr bin Abdüddâim ve daha başka âlimlerden hadîs-i şerîf dinlemiş ve Dimyâtî Osman bin el-Humsî ve daha başka âlimler ona icâzet vermişlerdir. O, Mısır ve Şam’da hadîs-i şerîf dinlediği büyük hadîs âlimlerini, kendi hocalarını dört cildlik “Mu’cem” kitabında teker teker sayıp anlattı. Şam’daki hafızlardan Mezzî, Berzâlî ve Zehebî onun hadîs şeyhlerindendir. 723 (m. 1323) senesinde hacca gitti. Burada karşılaştığı âlimlerden çok ilim öğrendi. Çok hadîs-i şerîf dinledi. Sonra memleketine döndü. Kendisinden ilim öğrenmek için gelen herkesi kabûl etti. Hepsi ondan çok faydalandı, ilim öğrendi. 729 (m. 1329) senelerinde, Hama ve Haleb şehirlerine de gidip geldi. 739 da Şam’a döndü. Ebû Hayyân’ın bir kasidesini öğrenip rivâyet etti. Sonra beşinci defa Şam’a gelip, burasını vatan-ı aslî edindi. Vefâtına kadar burada kaldı. Dâr-ül-hadîs-in-Nûriyye ve Fâdıliyye medreselerinde ders okuttu.
Hâfız Zehebî, “Mu’cem” adlı eserinde onun hakkında diyor ki: “O, herkese faydalı olan bir âlimdir. İlim öğrenmek için çok seyahat yapmıştır. Rivâyet ettiği hadîs-i şerîfler çok sağlamdır.”
Hâfız Şihâbüddîn bin Haccî diyor ki: “O, yazdığı zaman çok sağlam ve araştırıcı idi. Naklettiklerini yazarak zabt ederdi. Ben de, ondan hadîs ilmini öğrendim. Onun huzûrunda çok hadîs-i şerîf okudum. O, “Minhâc”ı ve İbn-i Mâlik’in “Elfiye” adındaki eserini ezberlemişti. Devamlı onları tekrar ederdi.”
İbn-i Habîb diyor ki: “Hadîs ilminde ve bu ilmi okutmakta en önde gelen âlimlerden idi. Hadîs-i şerîflerin isnâd ve rivâyet sahiplerinin isimlerini bilmekte çok derin bilgiye sahipti. İlim öğrenmek için çok yeri dolaştı. Mısır’da, Şam’da, Haleb’de hadîs-i şerîf dinledi. İlim öğrenmekteki arzusu çok oldu. Hacca gitti. Çok okuyup yazdı. Seyyid-ül-beşer’den (Resûlullah efendimizden) rivâyet edilen hadîs-i şerîflere çok ehemmiyet verirdi. Bunları “Müsned”inde topladı. Bu eserinde, binden fazla âlimden aldığı hadîs-i şerîf vardır. Dünyâ işleriyle meşgûl olunan yerlere girip çıkmazdı, insanlarla az görüşürdü.”
Başlıca eserleri şunlardır:
1- Mu’cem: Dört cildlik bir eser olup, kendilerinden hadîs-i şerîf dinlediği binden fazla âlimi anlatmaktadır. 2-Zeyl-i alâ zeyl-i Târih-i Bağdâd: İbn-i Neccâr’ın eserine yaptığı dört cildlik zeyl, ilâvedir. 3- Vefeyât: Târih-i Berzâlî’nin üzerine yazdığı zeylidir.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-9, sh. 306
2) Ed-Dürer-ül-kâmine cild-3, sh. 439
3) Şezerât-üz-zeheb cild-6, sh. 234
4) Keşf-üz-zünûn sh. 288, 1696, 2019