Evliyânın büyüklerinden. Seyyid Cemâleddîn-i Ezherî’nin önde gelen talebelerinden ve halîfelerindendir. İsmi, Muhammed olup, lakabı Burhâneddîn ve künyesi Ebû Kesîre’dir. Aslen Geylân bölgesindendir. Doğum tarihi tesbit edilemiyen Ebû Kesîre, 780 (m. 1378) senesinde vefât etti. Nekâ isimli köyde medfûndur.
Memleketi olan Geylân bölgesinde, Seyyid Cemâleddîn hazretlerinin sohbetlerinde yetişip kemâle gelen Muhammed el-Kesîre hazretleri, hocası tarafından Keştâsûf diye bilinen yere gönderildi. Orada irşâd, insanlara doğru yolu göstermek üzere vazîfelendirildi. Oraya gidip uzun yıllar hizmet etti.
İslâmın güzel ahlâkı ile ahlâklanmış olan Ebû Kesîre, sohbetinde bulunanlara, çok lüzumlu mevzûları, çok güzel bir ibâre ile anlatırdı. Sohbetlerinde ve diğer zamanlarda, insanlarla devamlı ilgilenirdi. İnsanların yardımlarına koşmak husûsunda, zengin ve fakir ayırd etmezdi. Bir ân Allahü teâlâyı unutmayan, âbid, sâlih, faziletler ve kerâmetler sahibi yüksek bir zât idi.
Bir defasında, Ebû Kesîre hazretlerine bir misâfir gelmişti. O sırada, talebeleri ile birlikte kırda bulunuyorlardı. Ebû Kesîre, biraz uzakta bulunan bir ceylanı yanına çağırdı. Onun sütünü sağarak, gelen misâfire ikram etti. Sonra nehrin kenarına geldiklerinde, nehre doğru seslenerek; “Ey mahlûklar! Bize gıda lâzım” dedi. Daha sözünü bitirir bitirmez, birkaç balık, sür’atle sudan çıkıp, kendilerini kıyıya attılar. Bu balıklar içinden birkaç tanesini alıp, diğerlerini suya bırakmalarını emretti. O balıklar pişirilip, gelen misâfire ikram edildi.
Buna benzer daha birçok kerâmetleri görülmüştür.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Lemezât (Süleymâniye Kütüphânesi, Hâlid Efendi kısmı, 281 numaralı kitap.)