Hanbelî mezhebi fıkıh âlimlerinden. İsmi, Muhammed bin Müsellem bin Mâlik bin Mezru’ bin Ca’fer ez-Zeynî es-Sâlihî’dir. Künyesi Ebû Abdullah olup, Şemseddîn lakabı ile tanınırdı. Kâdı’l-kudâtlık vazîfesine kadar yükselmiş bir fıkıh âlimidir. 662 (m. 1263) senesinde doğdu. Daha altı yaşında iken babası vefât etmişti.
Yetim ve fakir olarak büyüdü, İbn-i Abdüddâim ve Ömer el-Kirmânî’nin derslerinde hazır bulundu. İbn-i Buhârî’den ve tabakasından hadîs-i şerîf dinledi. İbn-i Kemâl’den çok hadîs-i şerîf aldı. Hadîse dâir çok ilim öğrendi. Bunları kendi el yazısı ile kitaplara yazdı. Hadîs ilminde çok yükseldi. Fıkıh ilminde, zamanının en büyük fakîhleri arasında yer aldı ve fetvâ vermeye başladı. Arab dili ve edebiyatında da derin bilgiye sahipti. İlim öğrenmek ve öğretmekle çok meşgûl oldu ve ismi her yerde duyuldu. İlminin çokluğu yanında, zühd ve vera’ sahibi idi. Haramlardan ve şüphelilerden çok sakınırdı. Az şey ile kanâat ederdi. Kâdı Takıyyüddîn Süleymân’ın vefâtından sonra ona kadılık teklif edildi. Ağır şartlar ileri sürmesine rağmen, sultan hepsini kabûl etti. 726 (m. 1326) senesinde vefât etti.
Adâletten ayrılmayan kadılardan idi. Hak üzere karar vermekten hiç çekinmez, kimsenin ayıplamasından korkmazdı. Kendisi çok hadîs-i şerîf rivâyet etti. Ondan birçok kimseler hadîs-i şerîf dinledi. Üç defa hacca gitti. Dördüncü kerre hac yaptıktan sonra, yolda hastalandı. Medîne-i münevvereye geldiği zaman, Mescid-i Nebî’ye girip, önce Resûlullah efendimizin kabrini ziyâret etti. Çok zayıf ve hasta idi. Hastalığı çok arttı. Bir eve girip yattı. Seher vaktinde vefât etti. Bakî’ kabristanına defnedildi.
Zehebî, “Mu’cem” adındaki eserinde diyor ki: “O, Hanbelî mezhebinde yüksek bir âlim idi. Bir müddet insanlara ilim okutmakla meşgûl oldu. Vera’ sahibi olup, iffet ve hayası çoktu. Bütün güzel huyları kendisinde toplamıştı. Kâdılık vazîfesi kendisine zorla kabûl ettirildi. Ahlâkının güzelliğinden dolayı çok övüldü. O, güzel huylarını hiç bırakmadı. Tevâzusunun çokluğundan, kadılık vazîfesini yaparken, kendi elbiselerinden başka bir elbise giymedi. Kâdılık vazîfesini kabûl ederken bu şartını da ileri sürmüştü. Binecek bir hayvanı yoktu. Bir medresede ders okutmadı. Vakıfların imârı, hayır ve hasenat işlerinde çok uğraştı.”
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Ed-Dürer-ül-kâmine cild-4, sh. 258
2) Zel-i Tabakât-ı Hanâbile cild-2, sh. 380