İBRÂHÎM-İ HEMEDÂNÎ

Tasavvuf büyüklerinden. İsmi, İbrâhim-i Hemedânî Irakî olup, künyesi Ebû Abdullah ve lakabı Sa’düddîn’dir.

Doğum târihi tesbit edilemiyen İbrâhim-i Hemedânî, 710 (m. 1310) senesinde Şam’da vefât etti. Sâlihiyye denilen mevkide. Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin kabri yakınında defn olundu.

Ebû Abdullah İbrâhim-i Hemedânî, doğup yetiştiği Hemedan şehrinde ilim tahsili ile meşgûl olurken, birgün dervişlerden bir cemâat Hemedan’a geldi. Bu dervişler, Hemedan’da bir müddet kalarak, insanlara va’z ve nasihatlerde bulundular. Hikmetli sözler söylediler.

İbrâhim-i Hemedânî bunları çok sevdi. Hemedan’da kaldıkları müddetçe yanlarından ayrılmadı. Devamlı olarak sohbetlerinde bulundu. Nihâyet dervişlerin ayrılma zamanları geldi ve Hemedan’dan ayrıldılar. Fakat, İbrâhim-i Hemedânî onlardan ayrılmaya dayanamadı. Üç gün kadar bu acıya katlanıp, daha fazla bekliyemiyeceğini anlıyarak yola çıktı. Yolda onlara yetişti. Birlikte Hindistan’a vardılar.

Hindistan’da Hâce Behâüddîn-i Zekeriyyâ hazretleri ile buluştu. O büyük zâtın talebelerinden olup, hizmetinde bulunmaya başladı. Burada kemâle gelip, hocasından icâzet aldıktan sonra Anadolu’ya Konya’ya gelen İbrâhim-i Hemedânî, burada Sadreddîn-i Konevî ile görüşüp sohbet etti.

Bundan sonra Şam şehrine gelip, Emîr Mu’înüddîn denilen bir emîrin konağında uzun müddet kaldı, insanların doğru yolda ilerlemeleri için va’z ve nasihatlerde bulundu. Birçok kimsenin, günahlarına pişman olup tövbe etmelerine vesile oldu.

Bir zaman sonra Şam’dan Mısır’a gidip, orada tasavvuf büyükleri ile sohbetlerde bulundu. Bunlar arasında, Şihâbüddîn-i Tebrîzî hazretlerinin ba’zı talebeleri de vardı. Bu sohbetler sebebiyle, Şihâbüddîn-i Tebrîzî hazretlerine muhabbet duymaya başladı. Bu muhabbetle Tebrîz’e gidip Şihâbüddîn’in huzûruna girdiğinde, Şihâbüddîn’in elinde bir kâse şerbet vardı. Şerbeti İbrâhim-i Hemedânî’ye ikram etti ve çok duâ etti.

Burada kısa zamanda yüksek derecelere kavuşan İbrâhim-i Hemedânî (r.a.), Şihâbüddîn-i Tebrîzî’nin de halîfelerinden oldu.

İbrâhim-i Hemedânî’nin Tebrîz’de bulunup, bir müddet kalmasına nisbetle, kendisine Tebrîzî nisbeti de verilmiş olup, İbrâhim-i Tebrîzî de denilmiştir.

Hocası Şihâbüddîn-i Tebrîzî tarafından, talebeleri ma’nevî olarak terbiye edip yetiştirmek üzere Kayseri’ye gönderilen İbrâhim-i Tebrîzî, burada kendisi için sevenleri tarafından yaptırılan dergâhta uzun müddet hizmet etti. Bir zaman sonra Tokat’a giderek orada yerleşti. Sultan Alâüddîn Keykûbâd’ın beylerinden olan Emîr Pervane bu zât için güzel bir tekke yaptırdı. Uzun seneler burada da hizmet edip; çok talebe yetiştirdi. Emîr Pervâne’nin vefâtından sonra orada durmayıp, Şam’a gitti. Vefâtına kadar orada kaldı.

Sa’düddîn Ebû Abdullah İbrâhim et-Tebrîzî el-Hemedânî el-Irâkî’nin talebelerinin en büyüğü ve kendisinden sonra halifesi, Cemâleddîn-i Aksarâyî’dir.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Lemezât (Süleymâniye Kütüphânesi. Hâlet Efendi kısmı, 281 nolu kitap. Vr, 100)

İBRÂHİM ZÂHİD-İ GEYLÂNÎ

(Bkz. Tâcüddîn Zâhid-i Geylânî)