İBN-İ VEKÎL

Fıkıh, usûl, hadîs, edebiyat ve kelâm âlimi. İsmi, Muhammed bin Ömer bin Mekkî bin Ali bin Abdüssamed bin Atıyye bin Ahmed’dir. Künyesi Ebû Abdullah, lakabı Sadrüddîn’dir. 666 (m. 1267) senesinde Dımyât’da doğdu. 716 (m. 1316) senesinde Kâhire’de vefât etti.

İbn-i Vekîl, Şam’da büyüdü. Babasından ve büyük âlim Şerefüddîn Makdisî’den fıkıh ilmini öğrendi. Kâsım Erbilî, Müslim bin Allân ve birçok âlimden hadîs-i şerîf dinledi. Pekçok eseri ezberledi. Meşhûr “Mufassal” kitabını yüzbir günde, “Makâmât-ı Harîrî” adlı eseri elli günde, Mütenebbî’nin dîvânını bir Cum’a’da ezberlemişti Zamanının en akıllı ve zekî âlimlerinden idi. Çok güzel ve fasih konuşurdu. Naklî ilimlerde çok derin bilgisi vardı. Aklî ilimlerde ise mütehassıs idi. Bilhassa fıkıh ve usûl-i fıkıh ilminde derin bir derya idi. Bu ilimler, artık onun tabiatı hâline gelmişti.

Meşhûr âlim Takıyyüddîn Sübkî, Sadrüddîn İbni Vekîl’e hürmet eder, onu sever, ilmini, akidesinin güzelliğini, kelâm ilminde Eş’arî usûlü üzerine gitmesini överdi. Sadrüddîn İbni Vekîl, Dımeşk’da Şâmiyye ve Azrâviyye medreselerinde ders verdi. Eşrefiyye hadîs külliyesinde müderrislik yaptı. Ömrünün sonlarına doğru bu vazîfelerden ayrılarak Kâhire’ye gitti. Orada İmâm-ı Şafiî’nin dergâhında, Meşhed-i Hüseyn’de ve Nâsıriyye Medresesi’nde ders verdi. Nâsıriyye Medresesi’nde ilk dersi veren odur.

Kâdı Şihâbüddîn Fadlullah, yazmış olduğu târih kitabında ondan şöyle bahseder “İbn-i Vekîl, büyük bir âlimdir. Onun soyu, Kureyş kabilesine ulaşmaktadır. Abdi Şems oğulları arasında, asâlet ve iyi hâl sahibi idi. Çok derin ilmi ve anlayışı vardı. Himmeti pek yüksek idi. Çok sağlam ve güvenilir idi.

Kâdı Selâhüddîn Safdî onun hakkında; “İbn-i Vekîl; tefsîr, hadîs, fıkıh, usûl, nahiv, edebiyat, tıb ilimlerinde çok fazla bilgi sahibi idi. İbn-i Sina onu görse idi, tıbba dâir yazmış olduğu meşhûr “Kânun” isimli eseri onu sevindirmezdi” demektedir.

Tâcüddîn Sübkî de onun hakkında şöyle der. “Sadrüddîn İbni Vekîl pek cömert olup, çok sadaka verirdi. O sadakaların, birçok belâ ve musibetleri ondan def ettiğinde asla şüphe etmiyorum. Ne zaman sıkıntılı duruma düşse, verdiği sadakaların bereketiyle ondan kurtulurdu.

Arkadaşlarından ve dostlarından olan Şihâbüddîn Ascedî şöyle anlatır: “Bir bayram gecesi onunla beraberdim. Bu sırada bir fakir gelip, ondan bir ihtiyâcının yerine getirilmesini istedi. Bana; “Yanında birşey var mı?” diye sordu. Ben de ikiyüz dirhemim olduğunu söyledim. Benden, bu parayı gelen fakire vermemi istedi. O zaman ben; “Efendim! Bu gece bayram gecesidir. Yanımda yarın bayramda sarfedeceğim başka para yok” dedim. Bunun üzerine bana; “Kâdı Kerîmüddîn Kebîr’e git, Şeyh bayramını tebrik etmektedir de!” dedi. Oradan ayrılıp, Kerîmüddîn Kebîr’in yanına gittim. Yanına varınca, İbn-i Vekîl’in söylediğini ona bildirdim. O da; “Her hâlde Şeyh’in paraya ihtiyâcı var” deyip, bana; “Bu ikibin dirhem Şeyh efendinin, şu üçyüz dirhem de senin” dedi. Dirhemleri Sadrüddîn İbni Vekîl’e getirince; “Resûl-i ekrem (s.a.v.) şu hadîs-i şerîfinde ne güzel buyurmuş: “İyilik, on misli ile karşılık görür.” Verdiğim ikiyüz dirhemin karşılığında, Allahü teâlâ ikibin dirhem nasîb etti” dedi”

Takıyyüddîn Ali Sübkî, İbn-i Vekîl’in güzel hâllerinden ve cesâretinden şöyle bahseder: “İbn-i Vekîl, dergâhında iken, ona ulaşan bir haber üzerine, merkebine binip kaleye doğru gittiği sırada, yolda Ali Bekrî isminde bir âlimin tutuklanmış olduğunu gördü. Onu götüren emniyet görevlisinden izin alarak, o zât ile beraber, kimseye uğramadan doğruca sultânın huzûruna çıktı. Sultan, yanında kadılar olduğu hâlde oturuyordu. Kimse sultânın yanında konuşamıyordu. İbn-i Vekîl, hiç çekinmeden konuşmaya, başladı ve Ali Bekrî’nin serbest bırakılmasını sultandan istirhâm etti. Sultan da onu kırmıyarak, Ali Bekrî’yi serbest bıraktı.”

Sadrüddîn İbni Vekîl’in konuşması ve sohbetleri, dinleyenlere çok te’sîr ederdi. Fakat o, çok mütevâzî idi. Birçok sâlih kimselerin yanına gider ve bereketlenmek için onlardan duâ isterdi, İbn-i Vekîl, birçok eser yazdı. Bunlardan ba’zıları şunlardır: 1- El-Eşbâh ven-nezâir, 2- El-Fark beyn-el-melik veh-Nebî veş-şehid vel-velî, 3- Şerh-ül-ahkâm li Abdülhak, 4- Dîvân-i şi’r.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-11, sh. 94

2) Ed-Dürer-ül-kâmine cild-4, sh. 115

3) El-Bidâye ven-nihâye cild-14, sh. 80

4) Hüsn-ül-muhâdara cild-1, sh. 419

5) Tabakât-üş-Şâfiiyye (Esnevî) cild-2, sh. 459

6) Fevât-ül-vefeyât cild-4, sh. 13

7) Esmâ-ül-müellifîn cild-2, sh. 143

8) Şezerât-üz-zeheb cild-6, sh. 40

9) Keşf-üz-zünûn cild-1, sh. 19, 100 cild-2, sh. 1109