İBN-İ ŞERÎF TİLMSÂNÎ (Abdullah bin Muhammed)

Kırâat, tasavvuf, mantık, usûl, tefsîr ve Mâlikî mezhebi fıkıh âlimi. Künyesi Ebû Muhammed olup ismi, Abdullah bin Muhammed bin Ahmed’dir. 748 (m. 1347) yılında Tilmsân’da doğdu. Hazreti Hasen soyundan gelen babası da zamanının büyük âlimlerinden olduğu için, babasına nisbetle İbn-i şerîf denildi. Memleketine nisbetle Tilmsânî ve Hazreti Hasen’e nisbetle Hasenî denildi. 792 (m. 1390) yılında deniz yolu ile Mâlaka’dan Tilmsân’a dönerken, denizde boğularak vefât etti. Vefâtında kırkbeş yaşında idi.

Ebû Muhammed Hasenî’nin babası Şerîf Muhammed Tilmsânî’ye rü’yâsında; “Senin bir oğlun olacak, ilimde çok ilerleyecek ve sen onun ilim sahibi olduğuna şahit olmadan ölmeyeceksin!” diye müjdelendi. Çok geçmeden bir oğlu oldu. Adını Abdullah koyup, helâl rızıkla büyüttüler. Dili dönmeye başlayınca, “Allah” demesini, aklı ermeye başlayınca, Allahın kelâmı Kur’ân-ı kerîmi okumasını öğrettiler. Kısa zamanda Kur’ân-ı kerîmi ezberlettiler. Kırâat ve nahivde zamanın üstâdlarından, fıkıh âlimi Ebû Abdullah İbni Hayâti’den kırâat ve nahiv bilgilerini ta’lim ettirdiler. İmâm-ı Nâfi kırâatinde ileri bir seviyeye gelen İbn-i şerîf Tilmsânî, Hatîb İbni Merzûk, Fakîh Ebû İmrân Abdûsî, Ebü’l-Abbâs Ahmed, Fakîh Hasen Venşerîsî, Ebü’l-Abbâs Ahmed bin Hasen ve babası Muhammed Tilmsânî’den çeşitli ilimleri öğrendi. Din ve fen ilimlerinde zamanının meşhûrlarından oldu. Hendese (Geometri-mühendislik), fıkıh, tefsîr, ferâiz, kırâat ve Arabî ilimlerde söz sahibi idi. İyi bir ferâiz âlimi olmak için, ince matematik bilgilerini bilmek zarûrî lâzım olduğundan, matematik ilminde de âlim idi. Kendisinden önce yazılmış ilgilendiği ilim sahalarının meşhûr kitaplarını okudu. Fahreddîn-i Rârf, İmâm-ı Mâlik, İmâm-ı Gazâlî, “Ahkâm-ı Sugrâ” sahibi Abdülhak, İbn-i Hâcib, Sibeveyh, Sirâcûddîn Ermevî Konevî, Kâdı Iyâd, Oklidis, İbn-i Sina ve Birûnî gibi âlimlerin kitaplarını, zamanının en ileri gelen hocalarından okudu ve kendi talebelerine okuttu. Babasının derslerinde hazır bulundu. Babasının sağlığında ders verip, kitap yazdı. Babasının vefâtından sonra yerine geçti. Onun talebelerine ders verdi. Onun derslerine devam eden büyük âlimler, ondaki ilimleri görerek tebrik ettiler. Mâlikî mezhebine göre fetvâ verirdi. Daha sonra Câmi-i a’zamda ders verdi. Dışardan da talebeler gelir, derslerine iştirâk ederlerdi.

Fas Sultânı Abdülazîz’e, onun üstünlükleri anlatıldı. O da, her müslüman gibi ilmin ve âlimin kıymetini takdîr ettiği ve Allahü teâlânın dinine hizmeti kolaylaştırmayı arzu ettiği için, İbn-i şerîf Tilmsânî’ye çok iltifât etti. Talebelerinin ve kendisinin erzakını te’min edip gönderdi. Hâlbuki o, kimseden birşey istemezdi. İşini, kimsenin rızâsını kazanmak için, bir kimseden menfaat te’min etmek için değil, Allahü teâlânın rızâsını kazanmak için yapardı. Bir ara Endülüs’e gitti. Gırnata şehrinde insanlara nasihat edip, taliplerine ilim öğretti. Mâlaka’ya geçti. Oradan memleketi Tilmsân’a gitmek için gemi ile yola çıktı. Yolda geminin batması neticesinde, boğularak şehîd oldu.

Haram ve şüpheli şeylerden sakınan, mübahların birçoğunu terk eden, dünyâ malına hiç ehemmiyet vermeyen İbn-i şerîf Tilmsânî, güzel ahlâkı, cömertliği ve merhameti ile meşhûr oldu. Herkesin sevgi ve saygısını kazandı. Ömrü boyunca Allahü teâlânın güzel dinine hizmet için çalıştı, İlim öğrendi. İlim öğretti ve emr-i ma’rûf yaptı. Allahü teâlânın rızâsını kazanmaya, kullarına doğru yolu göstermeye gayret etti. Kendisinden ders almak için gelenlere, büyük kolaylıklar gösterir, onların bir kelime fazla öğrenmeleri için gece-gündüz çalışırdı.

Pekçok talebe yeştiştirdi Ebü’l-Abbâs Ahmed bin Mûsâ Becâi, Ebû Bekr bin Âsım Endülüsî ve daha birçok kimse ondan ilim öğrenmekle şereflendi.

Yetiştirmiş olduğu mümtaz talebeleri yanında, pek kıymetli eserler de yazan İbn-i şerîf Tilmsânî’nin eserlerinden ba’zıları şunlardır: “Şerh-i meâlim usûlüddîn lil-Fahr-ir-Râzî” ve “Şerh-i Lumâi-edille lil-Cüveynî”.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Neyl-ül-ibtihâc sh. 150

2) El-A’lâm cild-4, sh. 127

3) Büstân fî zikr-il-evliyâ vel-ulemâ bî-Tilmsân sh. 117