Fıkıh, usûl, kelâm ve beyân âlimi. İsmi, Muhammed bin Abdüsselâm bin Yûsuf’dur. Künyesi Ebû Abdullah olup, lakabı Şeyh-ül-İslâm ve Kâdı-ül-Cemâa’dır. Aslen Tunusludur. 676 (m. 1277) senesinde doğdu. 749 (m. 1348) senesinde vefât etti.
Mâlikî mezhebi fıkıh âlimlerinden olan İbn-i Abdüsselâm, Ebü’l-Abbâs Batrînî ve Abdullah bin Muhammed el-Kurtubî’den hadîs-i şerîf dinledi. Zamanın birçok âliminden ilim öğrendi. İlim tahsilini tamamladıktan sonra müderrislik yapmaya başladı. Vergamî ve Ebû Abdullah İbni Arefe yetiştirdiği âlimlerdendir. Hadîs âlimlerinden Rahhâle Muhammed bin Sa’îd el-Endüsî el-Fâsî’ye icâzet (diploma) verdi. İlim talibleri, onun derslerine çok rağbet ederdi. Zira, ilmi tahkîki çok olup, güzel konuşurdu. İlimdeki üstünlüğü her tarafa yayıldı. Sultan Ebû Hasen Mürînî, Tunus’a gelince, onun derslerini dinledi. Sultânın yanında da Fas’ın büyük âlimleri vardı. Onlar İbn-i Abdüsselâm ile ilmî sohbetlerde bulundular, İbn-i Abdüsselâm teker teker herbirinin suâllerine doyurucu cevaplar verdi.
İbn-i Abdüsselâm, umûmî derslerine ilâveten, evinde ikindi vaktinde Muvatta’gibi ba’zı eserleri okuturdu. Bu şekildeki ikindi vaktindeki dersler, ba’zı âlimlerin umûmî derslerinin haricinde, yapageldikleri bir âdetti. İbn-i Abdüsselâm, umûmî derslerini Balgâciyye çarşısında bulunan Şemâiyye Medresesi’nde veriyordu.
Emine Fatıma binti Emîr Ebû Zekeriyyâ Hafsî, Unuk-i Cemel denilen bir medrese yaptırmıştı. Kardeşi Sultan Ebû Yahyâ’dan, bu medresenin müderrisliğini İbn-i Abdüsselâm’a vermesini istedi. Sultan, kızkardeşinin bu isteğini yerine getirdi. Bunun üzerine İbn-i Abdüsselâm, haftanın bir kısmında Şemâiyye Medresesi’nde, bir kısmında da Unuk-i Cemel Medresesi’nde ders veriyordu.
İbn-i Abdüsselâm, 734 (m. 1334) senesinde büyük âlim Ömer bin Kaddâh el-Hevvârî’nin vefât etmesi üzerine, Cemâa kadılığına ta’yin edildi. Kâdılığı sırasında hak olandan asla ta’viz vermedi. Hakkın yerini bulması husûsunda asla çekinmedi Bu husûstaki cesâreti ile bilinirdi. İbn-i Arefe, onun kadı ta’yin edilmesini şöyle nakleder: “Sözüne çok i’timâd ettiğim birisi bana anlattı. Tunus’ta Kâdı İbn-i Kaddâh vefât edince, sultânın meclisinde bu mevzû konuşuldu. Mecliste bulunanlardan birisi, İbn-i Abdüsselâm’ı tavsiye etti. Bunun üzerine İbn-i Kaddâh’ın yerine kadı ta’yin edildi.”
İbn-i Abdüsselâm, bilhassa fıkıh ilminde söz sahibi olup, âlimlerin fetvâları arasında tercih yapabilme derecesinde bulunuyordu. Onun yaptığı tercihlere, aynı asırda yaşıyan âlimlerden Halîl bin İshâk ve başkaları i’timâd ederdi. İbn-i Abdüsselâm, aklî ve naklî ilimlerde çok yüksek derecelere sâhib idi. Dînin emir ve yasaklarına uymakta ve bunları yerine getirmekte çok dikkatli idi. Bu husûsta kınamalara asla i’tibâr etmezdi. Büyük, küçük herkes ona hürmet ederdi.
İbn-i Abdüsselâm’ın yazmış olduğu eserlerden ba’zıları şunlardır: 1- Şerhu Tenbîh-it-tâlîb li fehmi el-fâzi Câmi-ül-ümmehât li İbn-il-Hâcib: Dördüncü cüz’ü Mâlikî fıkhına dâirdir. Birkaç cildlik bir eserdir. 2- Dîvânü Fetâvâ.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-10, sh. 171
2) Ed-Dîbâc-ül-müzehheb sh. 336
3) Esmâ-ül-müellifîn cild-2, sh. 155
4) El-A’lâm cild-6, sh. 205
5) Neyl-ül-ibtihâc sh. 242
6) Terâcim-ül-müellifîn et-Tunûsiyyin cild-3, sh. 325
7) Ed-Dürret-ül-hicâb cild-2, sh. 123
8) Brockemann Gal-2, sh. 246