Haleb vâlisi ve Hanefî fıkıh âlimi. İsmi Ergûn’dur. Sultan Mensûr’un satin aldığı esîrlerden olup, oğlu Nasır Muhammed ile beraber terbiye edildi. Sultan ona ilim öğretip, büyük bir âlim olarak yetiştirdi. Doğum târihi belli değildir. Hanefî mezhebinde büyük bir âlimdir. Kitaplarla çok meşgûl olurdu. Kerek şehrine gidinceye kadar sultânın hizmetinden ayrılmadı. 712 (m. 1312) senesinden itibâren dört sene orada hükümrân oldu. Altı sene Mısır diyarında sultan nâibliği yaptı. Çok güzel idâre etti. 715 senesinde hacca gitti. 719 (m. 1319)’da sultan hacca gidince, ona vekîllik yaptı. 720 senesinde tekrar hacca gitti. Mekke’den evine yaya olarak döndü. Divânında hıristiyanların hizmet görmesini yasak etti. 726 senesinde Nasır Muhammed sultan olunca, onun hacca gitmesini te’hir etti. 727 (m. 1326) senesinde, Nasır Muhammed bin Kâlâvûn tarafından Haleb vâliliğine ta’yin edildi Vâliliği sırasında ilimle çok meşgûl oldu. Hanefî mezhebinde mütehassıs bir âlim oldu. Fetvâ makâmına yükseldi Her mes’elede, kendisine suâl sorulur, fetvâsı istenirdi Kitaplarla meşgûl olmaktan büyük zevk duyardı. Kütüphânesinde çok kitap topladı. Herkes, onun bu merakını öğrenmişti. Güzel bir ahlâka sahipti. Mısır’da ve Haleb’de idâreciliği zamanında kimseye zulüm, haksızlık etmedi iyilikleri her yere yayıldı. 731 (m. 1330) senesinde Haleb’de vefât etti.
Ebü’l-Fadl Muhibbüddîn İbni Şıhne diyor ki: “Ergûn Devâdâr, büyük bir emir, reîs olup, devlet işlerini idâre etmekte üstün bir mehârete sahipti. Herkes tarafından sevilir, hürmet ve saygı görürdü. Vekar ve heybet sahibiydi Görüşleri ve tedbirleri isâbetliydi. Hüküm ve işlerinde İslâmiyetin emirlerinden ve yasaklarından hiç ayrılmazdı. Çok okudu ve her husûsta ilim sahibi oldu.”
“Ravd-ül-menâzır” adındaki eserin sahibi diyor ki: “O, büyük bir Hanefî fakîhi idi. Vera’dan hiç ayrılmaz, haramlardan çok sakınır ve şüpheli olmak korkusu ile mübahların çoğunu terk ederdi. Bu mezhebde, fetvâ vermek için kendisine izin verildi “Sahîh-i Buhârî” adındaki hadîs kitabını, Mısır’da iken Şeyh Ebü’l-Abbâs Ahmed bin Şıhne el-Haccâr’dan dinledi. Şeyh Ebû Hayyân’dan da ilim öğrendi.”
Zehebî diyor ki: “Ergûn, Türk olup, tatlı ve sevimli bir yüze sahipti. Gayet fasih bir lisân ile konuşurdu. Çok azîmli, gayretli idi.”
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Ed-Dürer-ül-kâmine cild-1, sh. 351
2) Tabakât-üs-seniyye cild-2, sh. 146