Hanefî mezhebi fıkıh âlimi. İsmi, Muhammed bin Mahmûd bin Ahmed el-Bâbertî el-Mısrî’dir. İsminin, “Muhammed bin Muhammed bin Mahmûd” şeklinde olduğu da kaynaklarda zikredilmektedir. “Ekmelüddîn” lakabı ile meşhûr oldu. 710 (m. 1310) senesinde, Bağdad’ın Bâbertâ kasabasında doğdu. Doğum yerinin Bayburt olduğunu zikredenler de vardır. Önce kendi memleketinde ilimle meşgûl oldu. Sonra Haleb’e gidip oradaki âlimlerden ilim tahsil etti. Kâdı Asruddîn İbni Adîm onu Sâzciyye Medresesi’nde görevlendirdi. Bir müddet orada kaldı. 740 (m. 1339) senesinden sonra Kâhire’ye gidip, Mevlânâ Kutbüddîn-i Râzî ile beraber asrının âlimlerinin İmâmı, en büyüğü kabûl edilen Ebû Hayyân Muhammed bin Yûsuf el-Endülûsî’den ve Şemseddîn-i İsfehâni’den ilim öğrendi. İbn-i Abdülhâdî’nin ve Delâsî’nin derslerini dinleyip, hadîs-i şerîf ve çeşitli ilimler elde etti. Tefsîr, hadîs, fıkıh, lügat, nahiv, sarf, me’ânî ve beyân ilimlerinde parmakla gösterilenlerden oldu. Seyhûniyye Medresesi meşihatına (başmüderrisliğine, rektörlüğüne) ta’yin edildi. Derslerin ve işlerin yürütülmesi, medresenin idâresi, kendisine verildi Bu hizmeti en güzel şekilde yürüttü. Çok gayretli idi. Hânekâhın vakanı îmâr edip, gelirlerini arttırdı. Çok defa kendisini kadı (hakim) yapmak istediler ise de, bundan imtina edip, kabûl etmedi Arab dili ve edebiyatında derin bilgiye sahipti. Tefsîr ve usûl-i fıkıh ilimlerinde çok kıymetli telif ve şerhleri vardır. İsmi ve eserleri çok meşhûr oldu. Kendisinden çok istifâde edilen âlimlerdendir. 786 (m. 1384) senesi Ramazan ayında vefât etti.
Fıkıh ilmini Kıvâmüddîn Muhammed bin Muhammed el-Kâkî’den öğrendi. Onun hocaları silsilesi ise, üstadı Hüsâmeddin Hasen-i Sığnâkî vâsıtası ile İmâm-ı Ebû Yûsuf ve oradan da İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe hazretlerine ulaşmaktadır. Fıkıhta istifâde ettiği âlimlerin başında; muhakkiklerin seyyidi, büyüğü, Ebü’l-Hasen Seyyid Şerîf Ali Cürcânî, Şemüddîn Muhammed bin Hamza el-Fenârî, Bedreddîn Mahmûd bin İsrâil de vardır. Fıkıh ilmine dâir yazdığı “Hidâye Şerhi” çok kıymetlidir. Başka şerhleri ve tefsîri de vardır.
Ekmelüddîn-i Bâbertî, bedenen kuvvetli güçlü bir zât olup, himmet ve gayret sahibiydi. Heybetli idi. Her ilme vakıftı. Sözleri ve yazıları herkes tarafından beğenilir, asla red olunmazdı. Kendisinden bir şey taleb etmek için gelenleri güleryüz ve tatlı söz ile, iyi muâmele ederek karşılar, işlerini görür, lütuf, tevâzu ve insaf ile hareket ederdi. Makam, mevki sahiplerinin yanına gitmekten kaçınırdı. Bilakis mevki sahipleri kapısından eksilmez, dâima ona gelirler. Emîr ve işâretini gözetirler, her arzusunu yerine getirirlerdi. Sultan Zâhir de ona çok hürmet ve saygı gösterirdi.
Ekmelüddîn-i Bâbertî, allâme (her ilimde derin bir âlim) ve fâzîlet ehli bir zât idi. Akıllı ve zekî olup, güç ve kuvvet sahibi idi. Heybetli bir görünüşü vardı. Melik Şeyhûn, onu, yaptırdığı Şeyhûniyye Medresesi’nin Şeyhliğine (baş müderrisliğine) ta’yin etti. Sultan, ona çok saygı gösterir, i’tibâr ederdi. Ondan sonra gelen meliklerin yanında da çok i’tibâr gördü. Melik Zâhir Berkûk, Şeyhûniyye Medresesi’nin odalarına kadar onu ziyârete gelir ve onunla konuşur, sohbet ederdi. Ne zaman Şeyh Bâberti’nin kapısından geçse, hayvanının üstünde olduğu hâlde hânekâhın kapısında durur, şeyhin evinden çıkıp ata binmesine kadar bekler, sonra Şeyh Bâberti hazretleriyle beraber yanyana gidip sohbet ederlerdi. 786 (m. 1384) senesi Ramazan ayının ondokuzuncu Cum’a gecesinde vefât edinceye kadar hep böyle yaptı. Cenâzesine, Sultan ve erkânı hâzır oldular. Sultan, cenâzesini taşımak istedi. Kumandanlar ve âmirler engel oldular. Fakat Etmeş, Ahmed bin Yelbuga, Sevd, Nâib gibileri onu taşıdılar. Namazını, İzzeddîn-i Râzî kıldırdı. Şeyhûniyye Medresesi’nde defnedildi.
Eserleri çok kıymetlidir, Başlıcaları Şunlardır: 1-Tefsîr-ül-Kur’ân, 2-Hâşiyetün alel-Keşşâf: Zemahşerî’nin eserine haşiyedir. 3-El-İnâye fî şerh-il-Hidâye: “Hidâye”nin en kıymetli şerhlerinden olup, Sa’dî Çelebî’nin bu “Hidâye”ye olan haşiyesi çok kıymetlidir. 4-Şerhu Meşârık-il-envâr-in-Nebeviyye min Sihâh-il-ahbâr-il-Mustafâviyye: Bu eser, Sagânî’nin eserinin şerhi olup, ona “Tuhfet-ül-ebrâr fî şerhi meşârık-il-envâr” ismini vermiştir. 5-Şerhu ferâiz-i Sirâciyye, 6-Şerh-ül-Fıkh-ıl-ekber. İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe hazretlerinin eserinin şerhi olup, buna “El-İrşâd” ismini vermiştir. 7-Et-Takrir fî usûl-il-Pezdevî, 8-Envâr fî şerh-il-Menâr, 9-Et-Takrîr fî şerhi usûl-il-Pezdevî, 10-Es-Sadfet-ül-milliyyeti bid-Dürret-il-Elfiyeti li İbn-i Muayt. 11-Elmaksadu fil-kelâm, 12-En-Nüket-üs-sarîfeti fî tercihi mezhebi İmâm-ı Ebî Hanîfe.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-11, sh. 208
2) Ed-Dürer-ül-Kâmine cild-4, sh. 250
3) Şezerât-üz-zeheb cild-6, sh. 293
4) El-Fevâid-ül-behiyye (Lüknevî) sh. 195, 199
5) Esmâ-ül-Müellifîn cild-2, sh. 171
6) Tabakât-ül-Fukahâ (Taşköprüzâde) sh. 126
7) Tabakât-ül-müfessirîn (Dâvûdî) cild-2, sh. 251
8) El-A’lâm cild-7, sh. 42
9) Miftâh-üs-se’âde cild-1, sh. 269
10) Tam İlmihâl Se’âdet-i Ebediyye sh. 991, 1003, 1042