Tefsîr, kırâat, hadîs, târih ve lügat âlimi. İsmi, Muhammed bin Yûsuf bin Ali bin Hayyân el-Gırnâtî el-Ceyyânî el-Endülüsî’dir. Künyesi Ebû Hayyân olup, lakabı Esîrüddîn’dir. Künyesi ile meşhûr oldu. 654 (m. 1256) senesi Şevval ayında, Gırnata’ya bağlı Matahşâraş denilen yerde doğdu. 745 (m. 1344) senesinde Kâhire’de vefât etti. Kâhire’nin dışında bulunan Sâfiyye kabristanına defnedildi.
Ebû Hayyân, Gırnata’da büyüdü. Burada; kırâat, nahiv ve lügat ilimlerini okudu. Gırnata’da; Ebû Ca’fer bin Zübeyr, Ebû Ca’fer bin Beşîr, Ebû Ca’fer bin Tabbâ’, Ebû Ali bin Ebi’l-Ahmer, Ebû Hasen bin Sâig ve birçok âlimden ilim öğrendi. İlim öğrenmek için Mâleka, Mirye, Cezîre, Hadrâ, Cebel-ül-feth, Sebte, Becâye, Tunus, İskenderiyye, Mekke ve daha başka yerlere gitti. Mâleka’da; Ebû Ali bin Ebi’l-Ahves, Hatîb Abdülhak bin Ali, Ebû Abdullah Muhammed bin Abbâs Kurtubî’den, Becâye’de; Ebû Abdullah Muhammed bin Sâlih Kenânî’den, Tunus’ta; Ebû Muhammed Abdullah bin Hâru, Ebû Ya’kûb Yûsuf bin İbrâhim’den, İskenderiyye’de; Abdülvehhâb bin Hasen bin Furât ve Ali Abdülbasîr İsmâil bin Abdullah Müleycî, İbn-i Hatîb Mızze, Behâüddîn bin Nahhâs, Gâzî Hâlâvî’den, Mekke’de; Ebû Hasen Ali bin Sâlih Hüseynî, Yûsuf bin İshâk Taberî’den hadîs-i şerîf dinledi ve ilim öğrendi. Ebû Hayyân, kırâat ilmini Ebû Ca’fer bin Tabbâ’dan, nahiv ilmini; Ebû Hasen Übbezî, Ebû Ca’fer bin Zübeyr, İbn-i Ebî Ahves Radıyy ve İbn-i Sâig’den öğrendi. Ayrıca Ebû Hüseyn bin Rebî’, Şâtıbî, Kutbüddîn Kastalânî, İzzüddîn Harranî, Vedh bin Burhan, İbn-ül-Enmâtî, Muhammed bin Abdullah bin Elben’in derslerini de dinledi. Doğuda ve batıda birçok âlim ona icâzet (diploma) verdi. Bunlardan ba’zıları şunlardır: Şerefüddîn Dimyatî, Takıyyüddîn İbni Dakîk-ül-Iyd, Takıyyüddîn İbni Rezzîn, Ebü’l-Yemen bin Asâkir. Kendisi şöyle demektedir: “İlim aldığım hocalarımın sayısı dörtyüzellidir. İcâzet aldıklarımın sayısı da pek çoktur.”
Ebû Hayyân; nahiv, tefsîr, kırâat, edebiyat, târih ilimlerinde yüksek derecelere kavuştu, İlimlerdeki yüksek derecesi her tarafa yayıldı, ilimdeki yüksekliğinde asrının âlimleri ittifâk etmiştir. Sözünde ve yaptığı nakillerde güvenilen, i’timâd edilen ve araştırıcı bir âlim idi. Âlimler, talebeler ve insanlar ondan çok istifâde ettiler. Kendisinden; Takıyyüddîn Sübkî, Tâcüddîn Sübkî, Behâüddîn Ebî Hâmid Ahmed, Cemâlüddîn Esnevî, İbn-i Kâsım, İbn-i Akil, Semin, İbn-i Mektûm, es-Seffâkusî, Nâzır-ül-Ceyş ve daha birçok âlim hadîs-i şerîf dinleyip, ilim öğrendi. O, büyük âlim İbn-i Mâlik’in kitaplarını okumavı teşvik ederdi.
Talebelerine, İbn-i Mâlik’in eserlerinin kapalı taraflarını açıklardı, ömrünün çoğunu ders okutmak ve eser yazmakla geçiren Ebû Hayyân, Tûlûn, Mensûriyye, Hâkimi ve Akmer câmilerinde ilim öğretti ve Mensûriyye Medresesi’nde hadîs kürsüsü müderrisliği yaptı.
Tâcüddîn Sübkî onun hakkında: “Hocalarımızın ve arkadaşlarımızın çoğu Ebû Hayyân’dan ilim öğrendi. Babam Takıyyüddîn Sübkî de ondan ilim öğrenenler arasındadır. Babam ona çok hürmet ederdi. Eserlerinde ondan birçok nakiller yapmıştır. Bizi, sultan tekrar Şam’a gönderince, babam sultandan benim için birkaç gün izin aldı. Bu süre içerisinde, Ebû Hayyân’ın yanında okuduğum kitabı tamamladım. Babam bana: “Oğlum! Bu senin için bir ganîmettir. Belki bir dahaki gelişimizde Ebû Hayyân’ı bulamıyacaksın” dedi. Nitekim dediği gibi oldu” demektedir.
Meşhûr âlimlerden Safdî ise onun hakkında şöyle demektedir: “Ebû Hayyân, ya ders dinler, ya bir ilmî mes’ele ile meşgûl olur, ya birşeyler yazar veya bir kitabı mütâlâa ederdi. Onun bunlardan başka birşey ile meşgûl olduğunu görmedim. O, zekî talebelere iltifât eder, onları sever ve methederdi. Onun pekçok şiirleri vardır. Yaptığı nakillere güvenilirdi. Lügat ilmini gayet iyi bilirdi. Sarf ve nahiv ilimlerinde çok yüksek dereceye ulaşmıştı. Ömrünün çoğunu bu ilimlere verdi.”
Safdî onun hakkında: “Ebû Hayyân, uzun boylu, güzel sesli, sûreti hoş bir zât idi. Minhâc kitabını ders olarak okuturdu. Minhâc kitabından az bir kısmı müstesna hepsini ezberledi ve kendi elyazısıyla yazdı” demektedir.
Edfevî de onun hakkında şöyle demektedir “Ebû Hayyân nakillerinde güvenilir ve huccet idi. İtikâdı sağlam olup, mu’tezîlî ve mücessime’ye âit bid’atlerden uzak idi. Çok cömerd idi. Allahü teâlânın emirlerine çok bağlı olup, yasaklarından çok sakınırdı. Kur’ân-ı kerîm okurken ağlardı.” Ebû Hayyân birçok eser yazmıştır. Eserlerinin sayısının elliye ulaştığı söylenmektedir. Eserlerinden ba’zıları şunlardır, 1- El-Bahr-ül-Muhît: Tefsîr kitabıdır. Bu tefsîr, sekiz cild hâlinde olup, basılmıştır. İlim ehli arasında mu’teber ve yaygın olarak müracaat edilen bir eserdir. Kur’ân-ı kerîmin lafızlarının i’râb şekillerine vâkıf olmak isteyen kimse için bu tefsîr çok mühimdir. Çünkü nahvi mevzûların Kur’ân-ı kerîm âyetleri için ehemmiyeti büyüktür. Ebû Hayyân tefsîrinde âyet-i kerîmelerin izahını nahiv yönünden derinlemesine ele almış ve nahiv âlimleri arasındaki ihtilâflara geniş yer vermiştir. Bununla beraber Ebû Hayyân, ahkâm ile alâkalı husûsları da ihmâl etmemiştir. O, kelimelerin lügat ma’nâlarından bahsetmiş, nüzûl sebeplerini nâsih ve mensûh muhtelif kırâatleri, Kur’ân-ı kerîmin belagat yönünü, ahkâm ile ilgili âyet-i kerîmelere geldikçe fıkhî hükümleri, mütekaddimîn ve kendisinden önceki müteahhirîn âlimlerinden gelen rivâyetleri de bildirmiştir. Bütün bunları kendisine hâs bir üslûpla ifâde etmiştir.
Ebû Hayyân bu husûsu tefsîrinin mukaddimesinde şöyle anlatır: “Bu kitabımdaki tertîbim şöyledir, önce lügata ihtiyâç olan yerlerde, tefsîr ettiğim âyet-i kerîmenin kelimelerinden söze başlıyorum. Sonra, o lafza âit nahiv ilmine dâir hükümleri bildiriyorum. Eğer bir kelimenin iki veya daha fazla ma’nâsı varsa, o kelimenin ilk geçtiği yerde bu ma’nâları zikrediyorum. Böylece, daha sonra bu kelime tekrar geçtiğinde, orada daha önce geçen münâsip ma’nâlardan birisi verilip, sonra âyet-i kerîmenin tefsîrine başlıyorum. Eğer varsa, âyet-i kerîmenin nüzûl sebebini, nesh durumunu, önceki âyet-i kerîme ile olan alâkasını ve âyet-i kerîme hakkındaki kırâatleri, âyet-i kerîmenin Arabca ilmi bakımından durumuna, Selef-i sâlihîn ve halef (sonra gelen âlimlerin) buyurduklarını zikrediyorum. Kısaca, o âyet-i kerîme hakkında söylenmesi gereken ne varsa söylüyorum. Orada geçen meşhûr kelimeleri asla ihmâl etmiyorum. Onda i’râb bakımından kapalı husûsları açıklıyor, beyân ve bedî’ ilimleri yönünden de açıklamalarda bulunuyorum. Daha önce bahsettiğim bir kelime, bir cümle ve tefsîr ettiğim bir âyet-i kerîme hakkındaki açıklamayı tekrarlıyorum. Ba’zan da, böyle yerlerde o kelime cümle veya âyet-i kerîmenin açıklamasının geçtiği yere havale ediyorum. Şayet tekrar edersem, bu, daha fazla bilgi ve fâide içindir. Kur’ân-ı kerîmin lafzına teallûk eden dînî hükümlerde, dört mezhebe göre hükümleri bildiriyorum. Delîlleri için fıkıh kitaplarına havale ediyorum. Aynı şekilde nahiv ilmi ile ilgili hükümlerin delîlleri ve geniş ma’lûmât için de, nahiv kitaplarına müracaat edilmesini tavsiye ediyorum. Fakat, ba’zan bir hüküm, garîb veya ekseriyetin bildirdiği meşhûr hükme muhalif bir hüküm olduğunda, o hükmün delîllerini bildiriyorum. Âyet-i kerîmelerin i’rabını yaparken, Kur’ân-ı kerîmin münezzeh olduğu i’rab şekillerinden uzak duruyorum. Böyle mahzurlu i’rab şekillerini bildirip, bundan sakınmak gerektiğini de, Kur’ân-ı kerîmin i’rab ve terkibinin en güzel i’rab ve terkib sekline hamledilmesinin icab ettiğini beyan ediyorum. Çünkü Allahü teâlânın kelamı, en fasih kelamdır. Onda, nahiv âlimlerinin caiz kıldığı, uzak takdîrler, zaif terkipler, kapalı mecazlar gibi husûsların hepisini caiz kılmak, caiz değildir. Son olarak kelime ve terkib olarak tefsîr ettiğim âyet-i kerîmenin beyan ve bedî’ ilmi ile ilgili durumunu bildirerek söze son veriyorum. Âyet-i kerîmelerin sonunda ma’nalarını şerh ediyorum. Ba’zan munasip oldukça tasavvuf ehlinin sözlerine de yer verdim.”
Ebû Hayyân tefsîrinde, nahiv ve i’rab şekillerinde Keşşâf ve İbn-i Atıyye tefsîrinden çok nakiller yapmaktadır. Fakat çok defa bu nakillerin peşinden, onlara nahiv mes’elelerinde i’tirazlar yapmaktadır. Yine Ebu Hayyan tefsîrinin ikinci cildinin 276 ve yedinci cildinin 85. sahifelerinde Zemahşerî’ye mu’tezili i’tikâdından dolayı alaylı ve sert hücumlar yapmaktadır, Bununla beraber, onun Kur’ân-ı kerîmin belagatini, ortaya koymaktaki yüksek meharetini de takdîr etmektedir.
Ebû Hayyân bu tefsîrinde yaptığı nakillerin çoğunda, “Kitab-üt-tahrir vet-tahbir li akvâl-i eimmet-it-tefsîr” kitabını kaynak almış, bu kitaba i’timâd etmiştir. Bu kitab, Ebû Hayyan’ın hocası Cemalüddîn Ebu Abdullah Muhammed bin Süleymân el-Makdisî’nindir. Bu kitab, tefsîr ilmine dair yazılmış en büyük eser olup, yüz cilde yakındır.
Kısaca, Ebu Hayyan’ın tefsîrinde, ömrünün büyük bir kısmını verdiği ve çok yükseldiği nahiv yönü ağırlıktadır. 2- En-Nehr: Bahr-ül-muhit’in kısaltılmış şeklidir. Bu eserde İbn-i Teymiyye’nin hataları da gösterilmiştir. 3- İthaf-ül-eribbima fil-Kur’ân-ı minel-Garîb, 4- Et-Tezyîl vet-tekmil, 5-Mutavvel-ül-irtisâf ve Muhtasarı: Celaleddîn Süyuti; “Arabcada bu iki kitapdan daha büyük kitap yazılmadı” demektedir. 6- Tenhil-ül-mulahhas min şerh-üt-teshîl, 7- İsfar-ül-mülehhas, 8- Et-Tecridü li ahkam-i kitabı Sibeveyh, 9- Et-Tezkiretü fil-Arabiyye (dört büyük cildlik bir eser), 10- Et-Takrib, 11- Muhtasar-ul-mukrib, 12- Et-Tedrib fî şerhihi, 13- El-Mebda’fit-Tasrif, 14- Gayet-ül-ihsân fin-nahv, 15- El-İrtidaü fid-dadi vez-zai, 16- Ikd-ül-lâlî fil-kırâat, 17- El-Halel-ül-haliyye fî esanid-il-Kur’ân-il-Aliyye, 18- Nuhat-ül-Endülüs, 19- El-Ebyat-ül-vafiyye, 20- Mantık-ül-hürs fî lisân-il-fürs, 21-El-İdrak lil-lisân-il-etrâk, 22- Zehv-ül-mülk fî nahv-it-Türk, 23- El-Efsal fî lisân-it-Türk, 24- En-Nuket-ül-hisan, 25- En-Nafi’, 26- El-Mevrid-ül-Gümer, 27- Er-Ravd-ül-Basim, 28- Ez-Zümre, 29- Nihâyet-ül-İ’rab.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-12, sh. 130
2) Tabakat-ül-müfessirîn (Dâvûdî) cild-2, sh. 286
3) Bugyet-ül-vuât cild-1, sh. 280
4) Zeyl-i Tezkiret-ül-huffâz sh. 23
5) Tabakât-üş-Şâfiiyye (Sübkî) cild-9, sh. 276
6) Şezerât-üz-zeheb cild-6, sh. 145
7) Tabakât-üş-Şâfiiyye (Esnevî) cild-1, sh. 457
8) Fevât-ül-vefeyât cild-4, sh. 71
9) Ed-Dürer-ül-kâmine cild-4, sh. 302
10) Et-Tefsîr vel-müfessirîn cild-1, sh. 317
11) Hüsn-ül-muhâdara cild-1, sh. 534
12) Tabakât-ül-kurrâ cild-2, sh. 285
13) Nücûm-üz-zâhire cild-10, sh. 111
14) Nefh-ut-tayyib cild-2, sh. 535
15) El-Vâfî bil-vefeyât cild-5, sh. 267
16) Esmâ-ül-müellifîn cild-2, sh. 152
17) Keşf-üz-zünûn cild-1, sh. 49, 61, 153, 688, cild-2, sh. 1194, 1580, 1818,
18) De Slane Catalogue des manuserits arabes cild-1, sh. 145
19) Ahlwardt, Verzelchniss der arabischen Handschriften cild-1, sh. 349
20) Brockelmann Gal-2 sh. 109 Sup-2 sh. 135