Fıkıh âlimlerinden ve evliyânın büyüklerinden. İsmi, Ali bin Mûsâ, künyesi Ebü’l-Hasen, nisbeti Cebertî ve Feşlî’dir. Doğum târihi tesbit edilemiyen Ali bin Mûsâ el-Feşlî hazretleri, 791 (m. 1389) senesinde vefât etti. Bâb-ı Sihâm kabristanına defn olundu. Kabri orada meşhûr olup, ziyâret edilmektedir. Onu sevenler, kabrini ziyâret edenler, mübârek rûhâniyetinden istifâde etmektedirler.
Âlim, sâlih ve velî bir zât olan Ali bin Mûsâ’da, ba’zı vakitlerde tasavvuf büyüklerinde bulunan cezbe hâli hâsıl olurdu. Bu hâlde ve her zaman, hep Allahü teâlâyı zikreder, hiçbir zaman O’ndan gâfil olmazdı. Velî olduğuna delâlet eden keşif ve kerâmetler kendisinde çok görülürdü. Zamanında bulunan birçok âlim ve velî ile görüşüp, onların sohbetlerinde kemâle gelmiş olan Ebü’l-Hasen-i Feşlî (r.a.) zamanındaki âlim ve velîlerin önde gelenlerinden oldu. Kendisi de, Şeyh-i kebîr İsmâil bin İbrâhim el-Cebertî’nin hocalarındandır. Şeyh-i kebîr İsmâil Cebertî (r.a.) bu zâta çok hürmet eder, çok saygı ve edeb gösterirdi. Bir iş yapacağı zaman, mutlaka Ebü’l-Hasen-i Feşlî’ye arzeder, ona danışmadan ve onunla istişâre etmeden bir iş yapmazdı.
Ebü’l-Hasen Ali bin Mûsâ (r.a.) bir gece mescidde ibâdet ve tâat ile meşgûl olurken, içeriye bir hırsız girdi. Hırsız gelip, içeride bulduğunu alıp gidiyor, içeride bulunan zâtın kendisine müdâhale etmediğini, kendinden geçmiş hâlde Allahü teâlânın zikri ile meşgûl olduğunu görünce, tekrar tekrar girip mescidden birşeyler götürüyordu. Nihâyet alacak birşey kalmayınca, Ali bin Mûsâ’nın üzerinde bulunan elbiseyi almak için tuttu. O da “Beni üryan (çıplak) olarak mı bırakmak istiyorsun?” diyerek elbisesini geri çekti. Hırsızın gözü dönmüş olduğundan bu sözleri dinlemedi ve elbiseyi çekip aldı ve mescidden çıktı. Bu sırada onu gören gece bekçisi bunu yakalayıp, sabah olunca vâlinin huzûruna götürdü. Başka suçları da meydana çıktı. Vâli bunun cezalandırılmasını, fakîh hazretlerinin elbisesinin de kendisine geri verilmesini emretti. Fakîh Ali bin Mûsâ el-Feşlî hazretleri Zebîd’de bulunduğu sırada, günlerden birgün büyük bir yangın çıktı. Fakîh bu sırada, ders verdiği medresenin karşısında bulunan bir mescidde ibâdet ve tâat ile meşgûl oluyordu. O mescidin alt kısmında da odun yığılı idi ve yangın her tarafı sarmıştı. Fakat hikmet-i ilâhî fakîh hazretlerine birşey olmuyordu. Onun içeride bulunduğunu öğrenen İsmâil bin İbrâhim (r.a.) yanında birkaç kişi ile beraber koşarak oraya geldiler. Acele ile mescide girip onu dışarı çıkardılar. Tam onlar çıkar çıkmaz da mescidin tavanı çöktü. Orada bulunanlar, o büyük zâtın kerâmeti ile ona birşey olmadığını anlayıp, onu daha çok sevmeye başladılar.
Kerâmetlerini ve güzel ahlâkını bildiren daha nice haberler ve menkıbeler vardır. Talebelerinin en büyüklerinden olan İsmâil bin İbrâhim el-Cebertî (r.a.) diyor ki: “Her kim, fakîh Ali bin Mûsâ’nın kabrini ziyâret edip, orada dört defa Yâsîn-i şerîf okursa, Allahü teâlâ, fakîh hazretleri hürmetine o kimsenin ihtiyâcını giderir.”
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Câmi’u kerâmât-il-evliyâ cild-2, sh. 185