Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerinden. İsmi, Ali bin Muhammed bin Abdürrahmân bin Hattâb el-Bâcî’dir. “Alâüddîn” lakabı ve “Bâcî” nisbeti ile meşhûr oldu. Bâc, Endülüs’te bir şehirdir. Künyesi, Ebü’l-Hasen’dir. 631 (m. 1233) senesinde doğdu. Şafiî fıkhı ve usûl-i fıkıh ilimlerinde büyük bir âlim olarak yetişti. Bir müddet Şam’da kaldı. Orada Şeyh İzzeddîn bin Abdüsselâm’dan fıkıh ilmini öğrendi. Ebü’l-Abbâs et-Tilimsânî’den hadîs-i şerîf dinledi.
Çeşitli ilimlerde mahirdi. Usûl ilminde çok yükseldi. Fetvâ verir ve ders okuturdu. Mısır’a gelince, Kerenk kadılığına ta’yin edildi. Kâhire’ye gelip yerleşti. Şöhreti her yere yayıldı. Gittiği her yerde, birçok âlim ile görüşür, fakirlerle otururdu. Herkes ona hürmet ve saygı gösterirdi. İbn-i Dakîk-ül-Iyd, onun ilimdeki üstünlüğünü çok güzel övmektedir. Ona hitâb ederken, “Yâ fakîh!” derdi. 714 (m. 1314) senesi Zilka’de ayında Kâhire’de vefât etti. Karâfet-ül-kübrâ kabristanına defnedildi.
Alâüddîn-i Bâcî, herkesin, fetvâsına müracaat ettiği bir fıkıh âlimi idi. Fetvâ işlerinde, zamanının direği sayılırdı. Bu ilimde çok talebe yetiştirdi. Kâdı’l-kudât Takıyyüddîn-i Sübkî ve Esîrüddîn Ebû Hayyân, ondan ilim öğrenen iki büyük talebesidir. Dînine bağlı ve vakûr bir zâttır. Şiirleri pek meşhûrdur. Kâhire’de Seyfiyye Medresesi’nde ders okuttu. Sonra Mensûriyye’ye döndü.
Usûl ve mantık ilimlerinde İmâm kabûl edildi. Yüksek fazilete sahipti. Zamanının âlimleri arasında en ileri gelenlerden ve onların en zekîlerinden idi. Sözleri ve ibâreleri çok fasih (açık) idi. Daha küçük yaşlarda iken, ilmî münâzaralara katılırdı, İlmî münâzaralarda ortaya koyduğu delîl ve senetlerin sağlamlığı sebebiyle hep gâlib gelirdi.
Büyük âlim İbn-i Dakîk-ül-Iyd’in derslerinde hazır bulunur, o da ona çok değer verirdi. Bir dersinde, İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin “Vesît” adlı eserinden okutuyordu. Alâüddîn-i Bâcî; “Bu ibâre, onbeş suâlin cevabıdır” deyip teker teker açıkladı. Müderris ona; “Senin yaşın kaç?” diye sordu. Cevâbında; “Şu kadardır” diye daha küçük olduğunu bildirdi. İbn-i Dakîk-ül-Iyd; “Bütün ilimler, bu küçük yaşta sende hâsıl olmuştur” dedi.
Şeyh Necmeddîn el-Esfûnî şöyle anlatır: İbn-i Dakîk-ül-Iyd’in yanında idik. Bize “Ey fakîhler! Bir yahudi geldi. Münâzara yapmak istiyor. Hanginiz karşısına çıkar?” diye sordu. Hepimiz sustuk. Alâüddîn-i Bâcî ortaya çıkıp; “Onu hazır ediniz! Allahü teâlâya hamd olsun ki, biz onun şüphelerini gideririz” dedi.
Başlıca eserleri şunlardır: 1. İhtisâr-ül-muharrer: Fıkıh ilmine dâirdir. 2. Keşf-ül-Hakâik: Mantık ilmine dâirdir. 3. Er-Reddü alel-Yehûdi ven-Nasâra. 4. Muhtasar-ül-Mahsûl: Fahreddîn-i Râzî’nin usûl-i fıkha dâir eserinin muhtasarıdır. 5. Muhtasaru ulûmil-hadîs. Ayrıca ferâiz ve hesâb ilimlerine âit eserler de yazmıştır.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-7, sh. 208
2) Ed-Dürer-ül-kâmine cild-3, sh. 101
3) Tabakât-üş-Şâfiiyye cild-10, sh. 339
4) Fevât-ül-vefeyât cild-3, sh. 73
5) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh. 716
6) Tabakât-ül-usûliyyîn cild-2, sh. 113
7) Hüsn-ül-muhâdara cild-1, sh. 544
8) Tabakât-üş-Şâfiiyye (Esnevî) cild-1, sh. 286