AHMED BİN İBRÂHİM EL-VÂSITÎ (El-Fârûsî)

Hanbelî fıkıh âlimi. İsmi, Ahmed bin İbrâhim bin Abdürrahmân bin Mes’ûd bin Ömer el-Vâsıtî’dir. 657 (m. 1259) senesi Zilhicce ayının onbir veya onikinci günü, Vâsıt şehrinin doğusunda bulunan Fârus köyünde doğdu. Lakabı İmâdüddîn olup, “Şeyh-ül-Hızâmiyye el-Vâsıtî” diye meşhûr oldu. İlim öğrenmek için birçok şehirleri dolaştı. Fıkıh, hadîs ve siyer âlimlerinden birçok zât ile karşılaştı. Onlardan çok ilim öğrendi. Önce Mısır’a, sonra Şam’a gitti. 711 (m. 1311) senesi Rebî’ul-âhır ayında Dımeşk’da küçük bir hastahânede vefât etti. Ertesi günü namazı kılınıp, Kasyûn dağının eteğine defnedildi.

Allahü teâlâ ona, daha küçük yaşta iken hakkı, doğruyu öğrenmeyi ve muhabbeti, sevgiyi nasîb etti. Bid’atten ve sapık yolda bulunanlardan nefret ederdi. Vâsıt’ta, Şeyh İzzeddîn el-Fârûkî ve diğer fıkıh âlimleri ile sık sık bir araya gelir, onlarla Şafiî fıkhından ba’zı şeyleri okurdu. Fıkıh ve hadîs ilimlerinde çok şeyler öğrendi. Sonra Bağdad’a geldi. Orada fıkıh âlimlerinden bir taife ile sohbet etti. Hacca giderek, Mekke’de âlimlerden bir cemâatle görüştü. Oradan Mısır’a gelerek, bir müddet Kâhire’nin bir sokağında ikâmet etti. Günlerini fıkıh âlimleri arasında geçirdi. Buna rağmen kalbinde bir boşluk hissediyordu. İskenderiyye’de Şâziliyye tarikatına mensûp kimselerle buluştu. Onların yanında, aradığı ma’rifet nûrlarına ve latifelerine kavuştu. Kalbinde muhabbet ve bu yola sülûk etmek (girmek) arzusu çoğaldı. Onların tarikatına girmekle ve gösterdikleri yolda bulunmakla iktifa etti, yetindi. Sonra Şam’a geldi. Burada “Siyer-i Nebî” ilmi üzerinde çok mütalaada bulundu. İbn-i İshâk’ın “Siyer”ine İbn-i Hişâm’ın yaptığı şerhi çok okudu. Onu hülâsa edip kısalttı. Aynı zamanda, hadîs, sünnet ve eserlere (sahabe haberlerine) âit kitapları mütâlâa etti. Sünnet-i seniyyeye sarılmaya, usûl ve fürû’ bilgilerini öğrenip yazmaya çok ehemmiyet vermekte idi. Karşılaştığı ve daha önce aralarında bulunduğu bid’at ehline, i’tikâdı bozuk olanlara karşı reddiyeler (cevap olan eserler) yazmaya başladı. Bu sapıklardan ba’zıları o kadar ileri gitmişlerdi ki, İslâmiyetin emir ve yasaklarına uymayı bile terketmişler, farzları yapmıyorlar ve haramları utanmadan, sıkılmadan işliyorlardı. Hanbelî mezhebinde olan müslümanları bu bid’atlerden korumak için Hanbelî mezhebine intikâl etti ve bu mezhebin eserlerini okutmaya ve yaymağa başladı. Şeyh Mecdüddîn-i Harranî hazretlerinin “Kâfi” adındaki eserini çok okurdu. Onun bu eserini bir cild hâlinde kısaltarak “El-Belâga” adı ile neşretti. Ahmed-i Vâsıtî, tasavvufu öğrenmek ve bu yola bağlanmak isteyenlerin en çok faydalandığı kimselerden birisi olup, eserleri de çok faydalı idi. Tasavvuf ve hadîs ehlinden çok kimseler, ondan faydalanmışlardı. Hattâ bid’at ehlinden birçok kimseler, bunun eserlerini okuyarak bozuk i’tikâdlarından ayrılmışlardı.

Berzâlî, “Mu’cem”inde ondan bahsederek diyor ki: “O, sâlih ve ma’rifet ehli bir zât idi. Çok hac yapar ve ibâdet ederdi. Dünyalık olan şeylerden kesilmiş olup, dünyâ ehli ile olmaktan çok sıkılırdı. Kimseden birşey kabûl etmezdi. Tasavvuf ilmi hakkındaki sözleri ve yazıları gayet doğru ve sağlam idi. O, Allahü teâlânın yoluna da’vet eden büyük bir zât idi. Çeşitli eserleri yazarak, satıp geçimini te’min ederdi. Tasavvufa ve bid’at ehline karşı cevap teşkil eden birçok risaleler yazdı. Sünneti seniyye ve Selef-i sâlihînin (Eshâb-ı Kirâm, Tabiîn ve Tebe-i tabiînden olan âlimlerin) gösterdiği Ehl-i sünnet ve cemâat yoluna da’vet eden yüksek bir âlimdi. Sıfat-ı zâtıyye hakkında, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği doğru i’tikâdı bildirdi Peygamberimiz (s.a.v.) ve Eshâbı nasıl bildirdi ise, öyle açıkladı. Onun sohbetlerinde bulunan kimseler çok faydalandılar. Dımeşk’da onun gösterdiği yolda bulunan ve onun gibi olan bir âlimi tanımıyorum.”

Zehebî ve Berzâlî diyorlar ki: “Bizim üstâdlarımızdan, hocalarımızdan birçok kimseler ve diğer âlimler ondan hadîs-i şerîf dinledi. Çeşitli ilimlerde mütehassıs bir âlimdi. Eserlerindeki ibâreler kavi ve çok güzeldir. Anlayışı kuvvetli, hattı (yazısı) gayet güzeldi. Vakitlerini evrâd ve ibâdetlerle, eser yazmakla ve mütâlâada bulunmakla, zikir ve tefekkürle süslerdi. Fenâ ve bekâ sırlarına kavuşmuştu. Tecelliyât-i ilâhiyyenin ve envâr-ı kalbiyyenin zevklerine kavuşan bir umman gibiydi. İnsanlardan uzak yaşar, sevdikleriyle ve istifâde etmek isteyenlerle görüşürdü.”

Eserlerinin başlıcaları şunlardır: 1. İrşâd-ül-müslimîn li tarîkati şeyh-il-müttekin: Basılmış bir eserdir. 2. Şerhu menâzil-is-Sâirin: Tamamlayamamıştır. 3. El-Belâga vel-iknâ fî halli şühbeti mes’elet-is-simâ’ fil-fıkh: Kâfi kitabının muhtasarıdır. 4. Med-halü ehl-il-fıkhı vel-lisâni ilâ meydan-il-muhabbeti vel-irfân, 5. Miftâhu tarîk-il-muhibbîn ve bâb-ül-ünsi bi-Rabbil-âlemîn.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Zeyl-i Tabakât-ı Hanâbile cild-2, sh. 358

2) Ed-Dürer-ül-kâmine cild-1, sh. 91

3) Şezerât-üz-zeheb cild-6, sh. 24

4) Mu’cem-ül-müellifîn cild-1, sh. 139

5) El-A’lâm cild-1, sh. 86