AHMED BİN İBRÂHİM EL-GIRNÂTÎ (İbn-i Zübeyr)

Endülüs’te yetişen tefsîr, hadîs ve Mâlikî mezhebi fıkıh âlimlerinden. İsmi, Ahmed bin İbrâhim bin Zübeyr bin Muhammed bin İbrâhim bin Zübeyr bin Âsım es-Sekafi el-Âsımî el-Gırnâtî’dir. Künyesi Ebû Ca’fer olup, “İbn-i Zübeyr” diye meşhûr oldu. 627 (m. 1230) senesinde Ceyyân’da doğdu ve orada yetişti. Küçük yaşta ilim tahsiline başladı. Mâleka, Gırnata ve daha başka şehirleri dolaşarak çok ilim elde etti. Kırâat, tefsîr, hadîs, nahiv ve târih ilimlerinde söz sahibi olacak şekilde yetişti. “Kırâat-ı Seb’a”yı, Ebü’l-Hüseyn Ali bin Muhammed es-Sâvî’den öğrendi. Ondan ve daha başka hadîs âlimlerinden hadîs-i şerîf dinledi. Arab dili ve edebiyatının bütün inceliklerine vâkıftı. Endülüs’te yetişen âlimlerin hayâtını anlatan bir eseri vardır. Tefsîr ilmine dâir olan eseri, çok kıymetlidir. Kendisinden birçok kimse ilim öğrenip, yüksek âlimlerden oldu. 708 (m. 1308) senesi Rebî’ul-evvel ayının sekizinde Gırnata’da vefât etti.

Fıkıh, usûl-i fıkıh, kırâat, tefsîr, hadîs, kelâm, edebiyat, nahiv ve târih ilimlerinde yüksek bir âlim olan İbn-i Zübeyr, zamanının bir tanesi idi. Muhaddislerin sonuncusu, muhakkıkların önderi sayılan bir âlimdi, ilimle çok meşgûl olup, akranı olanları geçip, hepsinden üstün oldu. Dörtyüze yakın âlimden ders almıştı. Ebü’l-Hasen el-Haffâr, Ebü’l-Mecd Ahmed el-Hadramî, Kâdı Ebü’l-Hattâb İbni Halîl, Ebü’l-Hasen bin Serrâc, Ebû Ömer bin Havtıllah, Ebû Bekr bin Seyyid-in-nâs, Ebû Abdullah bin Atıyye gibi âlimler, onun ilim tahsil ettiği hocalarından ba’zılarıdır. Doğu memleketlerinde yetişen Ebü’l-Yemen bin Asâkir ve daha başka âlimler ona icâzet vermişlerdi. Büyük âlimlerden birçoğu, ondan ilim aldılar. Kâdı Muhammed el-Eş’arî, Ebû Hafs ez-Zeyyât, İbn-i Abdülmüheymin, İbn-i Selmûn Muhammed bin Ahmed bin Cezzî, İbn-i Şerrât, İbn-ül-Habbâb, Ebü’l-Berekât bin el-Hâc, nahiv ve tefsîr âlimlerinin İmâmı kabûl edilen Ebû Hayyân el-Gırnâtî, ondan ilim alanların başlıcalarıdır.

Talebelerinin büyüklerinden Ebû Hayyân el-Gırnâtî, “Nudâr” adındaki eserinde hocasını şöyle anlatır: “O, yüksek bir muhaddis, nahiv, usûl ve edebiyatta üstün bir münekkid idi. Çok fasih (açık ve seçik) konuşur ve güzel yazı yazardı. Kırâat, tefsîr ve târih âlimi idi. Kur’ân-ı kerîmin kırâatini, nahiv ve hadîs ilimlerini Mâleka, Gırnata ve diğer şehirlerde okudu. Çok insaflı idi. Kırâat (Kur’ân-ı kerîmin okunuşu) husûsunda devamlı nasihat ederdi. Mâleka şehrinde yetiştirdiği talebelerinden dört tanesi, meşhûr nahiv âlimi Sibeveyh’in “Kitab”ından ders okutuyorlardı. O, Endülüs’ün ve hattâ bütün magribin tek muhaddisi idi. Hayır ve hasenat sahibi olup, sâlih ve sadâkati çok bir zât idi. Âlimlerin ve avamın yanında ta’zim görürdü. Dînî konularda araştırması çoktu. Hep hakka, doğruluğa koşardı. Devamlı emr-i ma’rûf münkerde, ya’nî nasîhatta bulunurdu. Sultanlara, zenginlere iltifât etmez, onların ziyâretine gitmez, ziyâfetlerinde bulunmazdı. Hâlbuki onlar kendisinden istifâde etmek için devamlı onu ziyâret ederlerdi. Sultanlarla ve emirlerle beraber olduğu zamanlarda da, onların işleri hakkında dâima hakkı, doğruyu söyler ve bundan dolayı da birçok eziyetlerle, sıkıntılarla karşılaşırdı. O, bunlara sabreder, hakkı söylemekten çekinmezdi. Hattâ öyle oldu ki, sultan onu evine habsedip, Cum’a namazından başka bir iş için dışarıya çıkarmadı. Gırnata âlimlerinin büyükleri vefât edinceye ve şehir âlimlerden boş kalıncaya kadar evini hapishâne yaptı. Gırnata’da âlimlerin azalması üzerine, sultan, halkın istifâde etmesi için ona izin vermeye mecbûr kaldı. O da Câmi-i kebîr’e oturup ders vermeye başladı. Câminin imamlık ve hatîblik vazîfesi, sultan tarafından ona verildi. Ayrıca ahvâl-i şahsiyye (kişiler arasındaki şahsî mes’eleler) hakkında hüküm vermesi husûsunda da kadı (hâkim) olarak ta’yinini yaptı. Bu arada o, te’lîf ve tasnif eserler hazırlamakla da meşgûl oldu.

Hâfız Zehebî, “Tezkiret-ül-huffâz” adındaki eserinde diyor ki: “Çok talebe yetiştirdi ve eser te’lîf etti. Endülüslü âlimlerin târihini yazdı, İbn-i Beşkuvâl’ın “Kitâb-üs-sile”sine zeyl yaptı. Kırâat ilminde, illet ve yollarını bilmek husûsunda insanlar ondan çok istifâde etti. Arabcanın dil ve edebiyat ilimlerinde kendisini olgunlaştırdı ve bu ilimlerde çok talebe yetiştirdi. Gırnata’da; Ebû Hayyân en-Nahvî, Ebü’l-Kâsım Muhammed bin Muhammed, İbn-i Sehl, Ebû Abdullah Muhammed bin Kâsım, Beyt-ül-Mukaddes’te; Ebû Abdullah İbni Murâtıb en-Nâzil ve Ebü’l-Kâsım bin İmrân el-Hadramî gibi birçok âlim, bu ilmi ondan tahsil ettiler. İbn-i Sehl’e, “Kırâat-ı Seb’a”yı öğrettiği husûsunda icâzet verdiğini gördüm. Bu icâzetin başında, çok güzel bir uslûb ile mukaddime yazmıştı.”

İbn-i Beşkuvâl, “Kitâb-üs-sile”sinde diyor ki: “Zamanındaki muhaddislerin sonuncusu, âlimlerin ve kârilerin (Kur’ân-ı kerîmi ezbere bilenlerin) en büyüğü idi. İlim neşretmek, hadîs-i şerîf dinleyip ezberlemek ve tedrisât işine devamlılıkta sabr etme husûslarında zamanının bir tanesiydi. Allahü teâlâdan korkusu çoktu. Hakkı bildirmede çok cesâretli, ehl-i bid’ate karşı çok şiddetli olup, Sünnet-i seniyyeden hiç ayrılmazdı. Vekar sahibi olup, âlimler ve halk tarafından çok sevilir ve sayılırdı. Endülüs’teki Arab dili ve edebiyatına, Kur’ân-ı kerîmin tecvidine, hadîs-i şerîf rivâyetine, fıkıh ve usûlüne âit riyaset onunla sona erdi. Kendisinden birçok büyük âlim ilim tahsil etmiştir.”

Başlıca eserleri şunlardır: 1. Melâk-üt-te’vîl fil-müteşâbih-il-lafzı minet-tenzîl, 2. El-Burhân fî tertîb-i Süver-il-Kur’ân, 3. Şerh-ül-işâre lil-Bâcî fil-usûl, 4. Sebîl-ür-reşâd fî fadl-il-cihâd, 5. Rıd’ul-câhil an i’tisâf-il-mücâhil, 6. Ez-Zeylü alâ “Sılet-i İbn-i Beşkuvâl”.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Ed-Dürer-ül-kâmine cild-1, sh. 84

2) Ed-Dîbâc-ül-müzehheb sh. 42

3) El-Feth-ül-mübin fî Tabakât-il-usûliyyîn cild-2, sh. 106

4) Bugyet-ül-vuat cild-1, sh. 291

5) Tezkiret-ül-huffâz cild-4, sh. 1484

6) Tabakât-ül-müfessirîn (Dâvûdî) cild-1, sh. 26