Evliyânın meşhûrlarından. Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin talebelerinden olup, hadîs ve fıkıh ilminde de âlimdir. 533 (m. 1138) senesinde doğdu. 608 (m. 1211)’de vefât etti. Tasavvuf ilmine ve hâllerine Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin derslerinde ve sohbetlerinde kavuştu. Uzun müddet ondan ayrılmadı. Fıkıh ilmini de ondan, hadîs ilmini Ebü’l-Kâsım Saîd bin el-Bennâ, Ebü’l-Fadl Muhammed bin Nâsırüddîn gibi âlimlerden öğrenmiştir. Güzel sûretli, güzel ahlâk sahibi, hoş sohbet bir zât idi. Çok mücâhede yapar ve çok ibâdet ederdi. Yüzünde ibâdet ve tâat nûrları parlar, konuştuğu zaman ağzından adetâ nûr saçılırdı. Âhırette başa gelecek korkulu hâllerden bahsedince, dudakları morarır, benzi sararırdı. Herkes tarafından sevilir ve ziyâret edilirdi. Sohbetinde bulunanları yetiştirmiş, kemâle erdirmiştir. Önceleri ticâretle uğraşır, dükkânında kumaş satardı. Sonra ilme yönelip, bu husûsta ve bilhassa tasavvufta çok ilerledi. Her taraftan sohbetlerine geldiler, İleri gelen kimseler onun sohbetine katılarak, zühd ve takvâ sahibi oldular. Pekçok hürmet, alâka ve ikram görüp, sevildi. Nasihatlerine uyulan bir zât idi. Pekçok kimse onun elinde tövbe etmiştir.
Bir şiirinin tercümesi şöyledir: “Allahım, hamd senin içindir ve ancak sana mahsûstur. Biz ise senin verdiğin ni’metlere ehil olamadık. Kusurlarımızın çokluğuna rağmen, ni’metlerini bol bol ihsân ettin. Sanki biz onu haketmişiz gibi.”
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Kalâid-ül-cevâhir sh. 120