ÖMER BİN HASEN EL-ENDÜLÜSÎ (Ebü’l-Hattâb İbn-i Dıhye)

Endülüs’te yetişen hadîs âlimlerinden. İsmi, Ömer bin Hasen bin Ali bin Muhammed bin Ferh İbni Halef bin Kûmiş bin Mezlâl bin Mellâl bin Bedr bin Ahmed bin Dıhye bin Halîfe bin Ferve el-Kelbî el-Belensî el-Endülüsî’dir. İki neseb ile meşhûrdur. Baba tarafından Eshâb-ı Kirâmdan Dıhye-i Kelbî’nin (r.a.) soyundan olup, anne tarafından Hazreti Hüseyn’nin nesebindendir. Annesinin nesebi Emet-ür-Rahmân binti Ebî Abdullah bin Ebi’l-Bessâm Mûsâ bin Abdullah bin Hüseyn bin Ca’fer bin Ali bin Muhammed bin Ali bin Mûsâ bin Ca’fer bin Muhammed bin Ali bin Hüseyn bin Ali bin Ebî Tâlib’dir (r. anhüm). “İbn-i Dıhye” diye meşhûr oldu. “Sıbt-ı Ebi’l-Bessâm” diye de tanınırdı. Künyesi Ebü’l-Hattâb’dır. 544 (m. 1149) senesinde Endülüs’te doğdu, önce burada ilim tahsil etti. Sonra Mısır’a gelip oraya yerleşti. Birçok hafızdan hadîs-i şerîf dinledi. “Sahîh-i Müslimi” ezberleyen hafızlardandır. 633 (m. 1235) senesi Rebî’ul-evvel ayının ondördüncü günü Kâhire’de vefât etti.

Hadîs, nahiv, lügat ve edebiyat ilimlerinde büyük bir âlim olan Ebü’l-Hattâb İbni Dıhye, Endülüs’te Ebü’l-Kâsım bin Beşküvâl, Ebû Abdullah bin Mücâhid. Ebû Bekr İbni Ced, Ebû Abdullah bin Zerkûn, Ebû Bekr bin Ca’fer el-Lemtûnî, Ebü’l-Kâsım bin Hubeys ve bunların tabakası sayılan birçok hadîs âliminden hadîs-i şerîf dinledi. Hadîs ilminde ince ve derin bilgilere sahipti. Dinlediği hadîs-i şerîfleri güzel bir hat ile yazarak, onları unutmamak için kayıt altına alırdı. İlmî zabıtları ile meşhûr oldu. Lügat, nahiv ve Arapçanın diğer kollarında böyle çok zabıtları vardır. Dâniyye kadılığına ta’yin edilmişti.

İbn-i Dıhye-i Kelbî, âlimlerin ve fazilet sahiplerinin meşhûrlarından idi. Hadîs ilimlerinin her kolunda mütehassıstı. Nahiv ve lügat ilimlerini, Arab târihini ve şâirlerini çok iyi bilirdi. Endülüs’teki şehirlerin bir çoğunda, hadîs-i şerîf öğrenmekle meşgûl oldu. Bu şehirlerde, birçok âlimlerle, şeyhlerle buluştu. Oradan Birr-ül-udve denilen yere gitti. Merrâkûş şehrine gelip, oranın ilim ve fazilet sahipleriyle buluştu. Sonra Afrikıyye’ye, oradan da Mısır diyârına geldi. Daha sonra, Şam’ı, Bağdad’ı ve doğudaki şehirleri dolaştı. Bağdad’da İbn-i Husayn’ın talebelerinin ba’zılarından, Vâsıt’ta Ebü’l-Feth Muhammed bin Ahmed bin Meydânî’den hadîs-i şerîf dinleyip ilim öğrendi. İran’ı, Horasan’ı ve daha yukarıdaki şehirleri, Mâzenderân’ı dolaşıp gezdi. Bunun sebebi, hadîs-i şerîf öğrenmek, bu yerlerdeki büyük âlimlerle buluşmak ve onlardan ilim tahsil etmekti. Aynı şekilde ondan da hadîs-i şerîf dinleyip istifâde ettiler. İsfehân’da, Ebû Ca’fer es-Saydalanî’den, Nişâbûr’da, Mensûr bin Abdülmün’im el-Ferâvî’den hadîs-i şerîf dinledi. 604 (m. 1207) senesinde, Horasan tarafına doğru giderken, Erbîl şehrine geldi ve orada, şehrin sultânı Melikülmuazzam Ebû Sa’îd Muzafferüddîn Kükbûrî bin Zeynüddîn Ali ile karşılaştı. Mevlîd kandili olduğu için şenlikler yaptığını, ikram ve ihsânlarda bulunduğunu gördü. O’nun bu kıymetli işini öven, “Kitâb-üt-tenvîr fî mevlîd-is-sirâc-il-münîr” adını verdiği bir eser yazıp, huzûrunda bizzat kendisine okudu.

El-Ebbâr onun hakkında diyor ki: “Edebde kemâl derecesine yükseldi. Çok yeri dolaşıp ilim tahsil etti. Kıymetli eserler yazdı ve ders verdi. 613 (m. 1216) senesinde, benim için icâzet yazdı.”

Şemseddîn Muhammed Zehebî, “Tezkiret-ül-huffâz” adındaki eserinde diyor ki: “O, Mısır’da Bûsırî’den ve onun tabakasındaki hadîs âlimlerinden çok hadîs-i şerîf dinledi. Vâsıt’ta İmâm-ı Ahmed bin Hanbel’in “Müsned”ini Mendâî’den, İmâm-ı Taberânî’nin “Mu’cem”inin tamâmını Saydalânî’den dinledi. 600 (m. 1203) senesinde, İmâm-ı Mâlik’in “Muvattâ”sını rivâyet etti. Kendisi, onu Ebû Amr bin Salâh’dan dinlemişti. Ayrıca o, ba’zı şeyhlerinin huzûrunda “Sahîh-i Müslim”i ezberinden okumuştu. O, ilminin ve faziletlerinin çokluğu ile tanınırdı.”

Kâdı İbn-i Vâsıl diyor ki: “Ebü’l-Hattâb İbni Dıhye, ilminin ve hıfzının çokluğu ile tanınmıştı.”

İbn-i Hılligân diyor ki “O, Erbîl’e geldiğinde, oranın sultânı için “Kitâb-ül-Mevlîd”ini yazdı ve onu kasidelerle medhetti. Ebü’l-Hattâb’ın babası ticâretle meşgûl olurdu. O da “Kelbî” diye tanınırdı. Onun Hâfız Şerefüddîn Hanbelî’den icâzet aldığını işittik.”

Eserleri çoktur. Başlıcaları şunlardır: 1. El-İ’lâm-ül-mübîn fil-müfâdale beyne ehl-is-Sıffîn, 2. En-Nebrâs fî târihi hulefâ-i âl-i Abbâs, 3. El-İlm-ül-meşhûr fî fedâil-il-eyyâm veş-Şühûr, 4. El-Matribü min eş’âr-i ehl-il-magrib, 5. Nihâyet-üs-süûl fî hasâis-ür-Resûl (s.a.v.), 6. Kitâb-ül-mevlid.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-7, sh. 280

2) Vefeyât-ül-a’yân cild-3, sh. 448, 450

3) Tezkiret-huffâz cild-4, sh. 1420

4) Lisân-ül-mîzân cild-4, sh. 292

5) Şezerât-üz-zeheb cild-5, sh. 160, 161

6) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh. 786,