Hadîs ve Şafiî mezhebi fıkıh âlimi. Künyesi Ebü’l-Abbâs olup ismi, Ahmed bin Abdullah bin Muhammed bin Ebû Bekr bin Muhammed’dir. 615 (m. 1218) yılında Mekke’de doğdu. Aslen Taberistanlı olduğu için Taberî, Mekke’de doğduğu için Mekkî nisbet edildi. İslâmiyete olan bağlılığı ve hizmetlerinden dolayı Muhibbüddîn, Mekke-i mükerremenin en büyük âlimi olduğu için Şeyh-ül-Harem lakabı verildi. 694 (m. 1295) yılında Mekke’de vefât etti.
Allahü teâlânın dînine hizmet için küçük yaşta ilim öğrenmeye başlayan Muhibbüddîn Ebü’l-Abbâs Taberî, Mekke’deki âlimlerden ve İslâm memleketlerinin çeşitli bölgelerinden akın akın Mekke’ye gelen âlimlerden ilim tahsil etti. Ebü’l-Hasen Ali İbni Mukayyer, Behâüddîn İbni Cümeyzî, Şuayb Zagferânî, Abdürrahmân bin Ebî Haremi ve daha birçok âlimden hadîs ilimleri öğrenip, hadîs-i şerîf dinledi. Takıyyüddîn İbni Dakîk’in oğlu Mecdüddîn Kuşeyrî’den Şafiî mezhebi fıkıh bilgilerini öğrendi. Allahü teâlânın dînine hizmet edip, rızâsına kavuşmak için çok çalıştı. Yüzbin hadîs-i şerîfi râvîleriyle birlikte ezberledi. Hadîs-i şerîfleri rivâyet eden âlimlerin de hayatlarını, güvenilir olup olmama durumlarını tek tek bilirdi. Birçok ilimde söz sahibi idi. Şafiî mezhebine göre fetvâ verirdi. Diğer mezheblerin de inceliklerine vâkıftı. Birçok âlimin bulunduğu Mekke’de, ilimde söz sahibi oldu. “Şeyh-ül-Harem” lakabı ile tanındı. Herkes ondan ilim öğrenmek, sohbetinde bulunmak için birbirleriyle yarış ederlerdi. Dünyâ malına değer vermemesi, alçak gönüllülüğü, insanlara karşı hoşgörü sahibi, yumuşak huylu, tatlı dilli ve güleryüzlü olması, Resûlullahın (s.a.v.) sünnetine ve Selef-i sâlihînin yoluna uymak için çalışması sebebiyle herkes tarafından sevildi. İlmine ve nasihatlerine hürmet edildi. Büyük küçük herkese nasihatlerde bulundu. Pekçok talebe yetiştirdi. Eyyûbîlerden sonra Yemen’de bir Türk tarafından kurulan, gayesi Allahü teâlânın dînini yayıp, rızâsını kazanmak ve Allahü teâlânın kullarını dünyâ ve âhırette rahat ettirmek olan Resûlî Devletî’nin âdil ve sâlih hükümdârı Melik-ül-Muzaffer Şemseddîn Yûsuf, Muhibbüddîn Taberî’den ilim öğrenenler arasındaydı. Mekke kadısı olan oğlu Cemâleddîn Muhammed ve yine Mekke kadısı olan torunu Necmeddîn Ebû Hâmid, Şerâfüddîn Dimyâtî, Ebû Muhammed İbni Berzâlî, Ebü’l-Hasen İbni Attâr ve daha birçok âlim ondan ilim öğrendi.
Vakitlerini, Allahü teâlânın dînini öğrenmek, öğretmek ve ibâdet etmeğe harceden Muhibbüddîn Taberî, bunlardan artakalan zamanlarında pek kıymetli eserler yazdı. Bu eserlerin bir kısmı günümüze yetişemeden kayboldu. Bir kısmından istifâde edilerek meydana getirilen kitaplar, bugün elde mevcûttur. Mevcûtların ba’zılarının baskısı yapılarak, daha çok müslümanın istifâdesi sağlandı. Bu kıymetli eserlerinden ba’zıları şunlardır: “Kitâb-ür-riyâd-in-nadere fî menâkıb-il-aşare”; Kâhire’de 1327’de basılan bu eser. Cennetle müjdelenen on mübârek Sahâbînin (r.anhüm) menkıbe ve faziletlerini anlatmaktadır. “Kitâb-üz-zehâir-ül-ukbâ fî menâkıb-i Zev-il-kurbâ”; Kâhire’de 1356 (m. 1937) yılında basıldı. “Ehâdîs-i Müşkile”, “Safvet-ül-kirâ fî sîfat-i huccet-il-Mustafâ ve tevâfihi bi-ümm-ül-kurâ”, “Gâyet-ül-ihkâm fil-ehâdis-il-ahkâm”, “Hülâsat-üs-siyer fî ahvâl-i Seyyid-il-beşer” Hindistan’da 1345 yılında basılmıştır. “Muhtasar fil-hadîs”, “İstiksa-ül-beyân fî mes’ele-i şâzervân” “Hayr-ül-kirâ fî ziyâret-i ümmi-il-kurâ” “Erbeîn fil-hacc” “Avâtifün-Nusre fî tafdîl-it-tavâf alel-umre”, “Vecîzet-ül-me’ânî fî kavlihi: Men re’ânî fil-menâm fekad re’ânî”, “El-Mensûr fil-melik-ül-Mensûr”, “Es-Simt-üs-semîn fî menâkib-i ümmehât-il-mü’minîn”, (Haleb’de 1928’de basıldı) “Tenbîh-i Şîrâzî”, “Muhtasâr-ı Avârif-ül-me’ârif fit-tasavvuf li-Şihâbüddîn Sühreverdî”, “Umdet-ül-muharrer lil-Melik-ül-Muzaffer.”
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Tezkiret-ül-huffâz cild-4, sh. 1474
2) Şezerât-üz-zeheb cild-5, sh. 425
3) Tabakât-üş-Şâfiiyye (Sübkî) cild-8, sh. 18
4) Tabakât-üş-Şâfiiyye (Esnevî) cild-2, sh. 179
5) Mu’cem-ül-müellifîn cild-1, sh. 298
6) El-A’lâm cild-1, sh. 159
7) El-Bidâye ven-nihâye cild-13, sh. 340