Hanbelî mezhebi âlim ve meşhûr vâ’izlerinden. İsmi, Muhammed bin Ali bin Nasr bin Bell ed-Dûrî’dir. Künyesi Ebü’l-Muzaffer olup, Mühezzebüddîn lakabı ile tanınırdı. “İbn-ül-Bell” diye meşhûr oldu. 516 veya 517 (m. 1123) senesinde Dûr köyünde doğdu. Bu köy, Vezîr İbn-i Hübeyre’nin Dicle’de bulunan bir yaylası idi. Orada yetişip büyüdü. Sonra gençliğinde Bağdad’a geldi. Burasını kendisine vatan edindi. Vefâtına kadar burada kaldı. Bağdad’da birçok âlimden hadîs-i şerîf dinleyip rivâyet etti. Bağdad’da vâ’izlik yapardı. Ömrünün sonuna doğru hareket edemez hâle geldi. Evinden hiç ayrılmadı. 611 (m. 1214) senesinin Şa’bân ayında vefât etti. Nehr-i Îsâ’nın üzerinde bulunan zaviyesine defnedildi.
Birçok âlimin derslerine devam etti. Onlardan yalnız olarak ders okurdu. Bağdad’da; Ebû Nasr Muzaffer bin Abdullah bin Cüheyr, Zâhid Ebü’l-Abbâs Ahmed bin Ebî Gâlib bin Talâye, Hâfız Ebü’l-Fadl Muhammed bin Nasır es-Selâmî, Ebû Bekr Muhammed bin Ubeydullah bin Zâgûnî, Ebü’l-Vakt Abdülevvel bin Îsâ ve daha başka âlimlerden hadîs-i şerîf dinleyip rivâyette bulundu.
Çok güzel şiirleri vardı. Va’z ve nasihatlerine başlarken bu şiirlerinden de okurdu. Birçok yerlerde va’z verirdi. Yüzü, Ebü’l-Ferec ibn-il-Cevzî’ye çok benzerdi. Onun va’z ettiği yerlerde, o da va’z ederdi. İkisi de, 589 (m. 1193) senesinde Halîfe Nâsır’ın annesinin türbesi yanında va’z ve nasîhatta bulundular. Çarşamba günü İbn-ül-Bell Muhammed Dûrî oturur, Cumartesi günü de, Ebü’l-Ferec oturup va’z ederlerdi.
Şeyh Ebü’l-Ferec, Vâsıt şehrinde hapse atıldığı zaman, onun va’z yeri İbn-i Cevzî için boşalmış oldu. Türbenin yanında, onun yerinde de va’z ve nasîhatta bulundu. Ebü’l-Ferec hapisten çıkıp Bağdad’a döndüğü zaman, 605 (m. 1208) senesi Cemâzil-âhır ayının ondokuzuncu Cumartesi günü şehre girdi. Müjdesi halka ulaştığında Muhammed Dûrî, onun yerinde va’z veriyordu. Onu karşılamak için hep beraber o yerden ayrılıp gittiler. Bundan sonra artık Ebü’l-Ferec de va’z etmeye devam etti.
Ebü’l-Ferec bin Hanbelî diyor ki: “Muhammed Dûrî, çok güzel va’z ederdi. Onun siması ve va’zları, Ebü’l-Ferec ibn-ül-Cevzî’ye çok benzerdi. Sözleri çok fasîh, açıktı. Şiirleri ve nesirleri vardır. Onun va’zlarını ben de dinledim.”
İbn-ül-Cevzî’nin torunu Ebü’l-Muzaffer diyor ki: “Muhammed Dûrî, devamlı va’z ve nasihat ile meşgûl olurdu. Bu işinden hiç ayrılmadı. O, dedeme çok benzerdi.”
İbn-i Nukata diyor ki: “Ben, ondan hadîs-i şerîf dinledim. O, sâlih ve çok ibâdet eden bir zât idi.”
İbn-i Receb, Zeyl-i Tabakât-ı Hanâbile kitabında diyor ki: “O, ilim meclislerinde, fıkıh âlimlerinin büyükleri ile birlikte hazır bulunurdu ve onlarla beraber fetvâ verirdi.
İbn-ül-Bell Muhammed ed-Dûrî’nin, “Muhammed” adında bir oğlu vardı. Onun künyesi Ebû Abdullah idi. Hesâb (matematik) ilimlerinin her bölümünde, mesaha (topoğrafya), ferâiz, terekenin taksîmi gibi ilimlerde derin ilim sahibiydi. Bir müddet bu ilimleri okuttu.”
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Zeyl-i Tabakât-ı Hanâbile cild-2, sh. 74
2) Zeyl-i Ravdateyn (Ebû Şâme) sh. 88
3) Şezerât-üz-zeheb cild-5, sh. 28
4) Tekmiletü li-vefeyât-in-nakile cild-4, sh. 119