Şafiî mezhebi fıkıh, tefsîr ve hadîs âlimi. İsmi, Mübârek bin Muhamed bin Muhammed bin Abdülkerîm Şeybânî’dir. Künyesi Ebü’s-Se’âdât olup, lakabı, Mecdüddîn’dir. İbn-i esîr Cezeri diye bilinir. 544 (m. 1149) senesinde Cezîre-tübnü Ömer denilen yerde doğup, 606 (m. 1210) senesinde, Zilhicce ayının başlarında Musul’da vefât etti.
Vefeyât-ül-a’yân isimli kitapta şöyle der: Cezîre-tübnü Ömer, Musul’un yukarısında Dicle kenarında bir yerdir. Cezire denmesi, denizin, bir kara parçasının etrâfını çevirdiği gibi, Dicle nehri de bu beldeyi kuşattığı içindir. Cezire, bugünki Mardin’in kazasıdır. İbn-i Esîr’in fazilet ve ilim sahibi iki kardeşi vardı. Birisi, Ziyâüddîn bin esîr el-Kâtib olup, vezir idi. Diğeri, İzzüddîn Ali bin Esîr’dir. Târih ve başka kitapları vardır. Dımeşk’a gelip orada dersler vermiştir.
İbn-i Esîr, Cezîre’de büyüdü. Sonra Musul’a gitti. Burada; Yahyâ bin Sa’dûn Kurtubî, Musul Hatîbi Tûsî’den, Bağdad’da; İbn-i Küleyb’den hadîs-i şerîf dinledi. Nahiv ilmini; Ebû Muhammed bin Dehhân’dan ve Ebû Harem ed-Darir Mekkî bin Reban’dan okudu. Kendisinden de; oğlu, Şihâb-ı Kûsî ve birçok kimse hadîs-i şerîf rivâyetinde bulundu. Kendisinden icâzetle rivâyette bulunanların sonuncusu Fahrüddîn bin Buhârî’dir. O zaman memleketin emîri Mücâhidüddîn Kaymaz bin Abdullah ve Musul emîri İzzeddîn Mes’ûd bin Mevdûd’un yanlarında kaldı. Onların mektûp ve yazı işlerini o yapıyordu. Vefâtına kadar bu vazîfe ile meşgûl oldu.
İbn-i esîr bir ara hastalandı. Elini ve ayaklarını hareket ettiremez ve yazı yazamaz hâle geldi. Devamlı evinde kaldı. Yanında dâima âlimler ve fazilet sahibi kimseler ve talebeleri bulunurdu. Musul’un köylerinden birisinde, “Kasr-ı Harb” denilen bir dergâh yaptırdı. Bütün mülkünü oraya vakfetti.
Kardeşi İzzeddîn Ebû Hasen Ali şöyle anlatır: “Mübârek İbni Esîr hasta olunca, Magrib’den birisi geldi. Tıb ilmini biliyordu. Onu tedâvi etmek için uğraşmaya başladı. Tedâvi etmeden hiçbir ücret almıyacağını söyledi. Yaptığı bir ma’cun ile tedâviye devam etti. Bir müddet sonra, tedâvi çalışmalarının semeresi ortaya çıktı. İbn-i Esîr’in ayakları yumuşamaya başladı. Artık onları uzatabiliyordu, iyice iyileşince, bana, kendisini tedâvi eden o Magribli zâtı râzı edecek şekilde birşey verilmesini söyledi. O şahsı birçok iyilik ve hediyelerle mükâfatlandırdı.”
İbn-i Müstevfî, Erbil târihinde, Mübârek bin esîr hakkında der ki: “O, en meşhûr âlimlerden olup, herkesin yanında kadr ü kıymeti çok idi. Fazîletli bir zât idi. İnsanlar, işleri husûsunda yanına gelip kendisi ile istişâre ederlerdi, iyilik ve ihsân sahibi olup, herkese faydası dokunurdu.”
Bütün eserlerini, hastalığında yazdı. O söylüyor, talebeleri yazıyordu. Müracaat edilecek, eserlere bakma husûsunda da kendisine talebeleri yardımcı oluyordu. Yazdığı uzun mektûpların yanında, pek kıymetli eseri de vardır. Eserleri: 1. Câmi-ül-usûl fî ehâdîs-ür-Resûl: Matbûdur. Bu kitapta Kütüb-i Sitte’deki tekrarlar çıkarılarak tek bir kitap hâline getirilmiştir. On parçadır. 2. En-Nihâye fî garîb-il-hadîs: Hadîs-i şerîflerde geçen kelimeleri izâh eden ansiklopedik bir lügattir. Matbûdur. 3. El-İnsâf fil-cemi beyn-el keşfi vel Keşşâf: Kur’ân-ı kerîm tefsîridir. Salebî ve Keşşâf tefsîrlerinden hazırlanmıştır. 4. El-Mustafâ vel-Muhtâr fil-ed’iyeti vel-ezkâr, 5. Yazma san’atıyla ilgili bir eseri, 6. El-Bedî fî şerh-il-Fusûl fin-nahvi libni Dehhân, 7. Dîvân-ı Resâil: Yazmadır. 8. Eş-Şâfiî fî şerhi müsned-i İmâm-ı Şafiî, 9. El-Murassa’ fil aba’ vel-ümmehât vel-benât. Baskısı yapılmıştır. 10. El-Muhtâr fî menâkıb-il-ahyâr Yazmadır. 11. Tecrîdü esmâ-is-Sahâbe: Yazmadır. 12. Menâl-ut-tâlib fî şerhi tıvâl-il-garâib. Bir cilddir.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-8, sh. 174
2) Vefeyât-ül-a’yân cild-4, sh. 141, 143
3) Tabakât-üş-Şâfiiyye (Sübkî) cild-8, sh. 366
4) El-Bidâye ven-nihâye cild-13, sh. 54
5) Bugyet-ül-vuât cild-2, sh. 274
6) Zeyl-i Ravdateyn sh. 68
7) Şezerât-üz-zeheb cild-5, sh. 22, 23
8) Miftâh-üs-se’âde cild-1, sh. 128, 129
9) El-A’lâm cild-5, sh. 272