MA’TÛK EL-BÂIŞKÎ

Evliyânın büyüklerinden. İsmi, Ma’tûk el-Bâışkî’dir. Musul’un Bâışka köyündendir. Hicri yedinci asrın sonlarında vefât etti. Şeyh Yûnus el-Kanâ el-Mardinî’nin talebesidir. Çok kerâmetleri görüldü. Takvâ, zühd, vera’ sahibi bir zât idi. Menkıbeleri çoktur.

Şöyle anlatılır: “Moğol ordusu Bağdad’a girdiğinde, vezir, Moğol ordusunun başındaki zâlim Hülâgu’ya haber gönderip, kardeşi Menkûd’un Moğol ordusunun başında Şam taraflarına gitmesinin iyi olacağı va’diyle bir hile yapıp, orduyu oraya doğru sevketmesini istedi. Hülâgu buna kanıp, kardeşi Menkûd’u ordusuyla Şam taraflarına gönderdi. Kardeşi, Humus topraklarında mağlup olup dağılınca, Hülâgu, kendisine yapılan bu hileden dolayı, Bağdad’daki halkın büyük bir kısmını katletti. Zulmün en büyüğünü işledi. Vezir, bu durum karşısında Ma’tuk el-Bâışkî’den yardım istedi. Ma’tûk el-Bâışkî; “Allahü teâlânın hakkı için, onlardan herbiri cezasını bulacak” buyurdu. Bir süre sonra, Moğol ordusu Filistin’de Memlûklular tarafından bozguna uğratıldı.”

Şemsüddîn Muhammed bin Ahmed el-Mâlikî şöyle anlatır: “Birgün iki arkadaşım ile Ma’tûk el-Bâışkî’yi ziyâret etmek için yola çıktık. Yolda; “Bu zât nasıl olur da vezirle çok samimî olur. Onun yemeğini yer. Hâlbuki öyle bir kimsenin yiyeceği ve içeceği şüpheden uzak olmalıdır. Vezirin çok şeyleri de haramdır. Nasıl olur da bu zât haram yer” diye konuştuk. Bir süre sonra Ma’tûk el-Bâışkî’nin huzûruna vardık. O zât bize heybetle bakıp; “Evlâtlarım, siz benim hakkımda şöyle şöyle düşünmektesiniz. Allahü teâlânın velî kulları hiçbir zaman haram yemez, iyice bilmediğiniz kişi hakkında arkasından konuşmayınız. Gıybet haramdır. Kul hakkı, helâllaşılmadan ödenmez” buyurup aklımızdan geçenleri ve söylediklerimizi bir bir söyledi. Bunun üzerine biz, yaptığımızdan tövbe ettik ve ondan af ve helâllik diledik. O da hakkını helâl ederek bizleri bağışladı.”

Yine şöyle anlatılır: “Birgün şöhreti her yere yayılmış olan bir vâ’iz, Ma’tûk el-Bâışkî’yi ziyâret için yola çıktı. Ma’tûk el-Bâışkî’nin bulunduğu yere gelince, Ma’tûk el-Bâışkî’ye haber verdiler. Fakat o buna hiç önem vermedi, vâ’izi kalkıp karşılamadı. Bu hareket, orada bulunanlarca pek iyi görülmedi. Herkes, meşhûr olan bu kişinin saygı ile karşılanmasını istiyordu. Vâ’iz de bu duruma şaştı ve üzüldü. Daha sonra onu karşılamamasının sebebi sorulunca, Ma’tûk hazretleri: “Şeytanı, onu küfre sokup îmânını çalmak isterken gördüm. Az kaldı helake düşüp îmânı gidecekti. Zîrâ o, kibirlenip gurûrlanmak üzereydi. Ben onu bu hareketimle tedâvi etmek istedim. Neticede bu kibri kırılıp yok oldu. İmânı da kurtuldu” buyurdu. Bu durumu ba’zı kimseler vâ’ize anlattılar. O da; “Vallahi doğru. O an kibirlenmek üzereydim. Sonra bu hâlden kurtulup ıslâh oldum” dedi ve Ma’tûk el-Bâışkî’nin talebelerinden oldu.”

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Câmi’u kerâmât-il-evliyâ cild-2, sh. 266