Hadîs âlimlerinden. Irak’ta yetişen Hanbelî mezhebi âlimlerinin büyüklerindendir. İsmi. Abdülazîz bin Mahmûd bin Mübârek bin Mahmûd el-Cünâbezî el-Bağdâdî olup, künyesi Ebû Muhammed’dir. Lakabı Takıyyüddîn’dir; Daha çok İbn-ül-Ehdâr diye tanınmıştır. Aslen Nîşâbûr’un Cünâbez köyündendir. 524 (m. 1130)’de, başka bir rivâyette 526 (m. 1132) senesinde, Receb ayının 18. günü Bağdâd’da doğdu. 611 (m. 1215) senesi Şevval ayının 6. günü, akşam ile yatsı arasında orada vefât etti. Ertesi gün Câmi’ul-Kasr’da cenâze namazı kılındı. Âlimlerden, şehrin ileri gelenlerinden ve diğer insanlardan çok kalabalık bir cemâat cenâze namazında hazır bulundu. Orada dîvânı okundu. Tabutunun sür’atle taşınması men olundu. Tabut, ağır ağır, vekar ve sükûnetle taşındı. Bâb-i Harb kabristanında, Ebû Bekr el-Merzûkî’nin (r.a.) kabri yanına defnolundu.
İbn-ül-Ehdâr (r.a.), 530 (m. 1136) senesinde ilim tahsiline başladı. İlk tahsilini babasından yaptı. Ayrıca Ebü’l-Fadl el-İrmevî, Ebû Bekr İbn-üz-Zâgûnî, Sa’îd bin Bennâ, İbn-i Nasır el-Hâfız Abdülvehhâb el-Enmâtî, Ebü’l-Vakt ve başka birçok âlimden ilim öğrendi. Bilhassa hadîs ilminde çok tanındı, öğrendiklerini yazardı. Fıkıh ilmini Ebü’l-Hasen bin Bekrus’dan öğrendi. Yazısı çok güzel olduğundan, kâtiblik de yapardı. Bağdad’da Câmi’ul-Kasr’da talebelere ilim öğretir, hadîs-i şerîf okuturdu. Ali bin Adlân el-Mûsulî, Ahmed bin Hasen el-Halîlî, Yahyâ bin Sayrafî, oğlu Ali bin Abdülazîz ve başka zâtlar kendisinden ilim öğrenip rivâyetlerde bulundular. Abdürrahmân bin Abdüllatîf el-Bağdâdî, tam bir icâzetle ondan rivâyetlerde bulundu.
İbn-ün-Neccâr diyor ki: “Ebû Muhammed İbn-ül-Ehdâr hazretleri, çeşitli ilimlere dâir topladığı, öğrendiği ilimleri tasnif ederek çok güzel eserler meydana getirdi. Akrânı içinde en çok ilim öğrenen, asâlet bakımından en güzel olan idi. İlimleri anlatmakta, insanlara doğru yolu göstermekte, faydalı olmakta sanki güneş gibiydi. Kendisinden sıdk nûrları yayılıyordu. Allahü teâlâ onu, hadîs-i şerîf rivâyet etmekte, hattâ, hadîs ilmi öğretmekte mübârek kılmış idi.”
Sohbetleri uzun olurdu. Herkes dikkatle onu dinlerdi. Dükkânında, çoğunu kendisinin toplayıp yazdığı ve rivâyet ettiği büyük kitaplar ve cüzler var idi. Birçok kimse kendisinden istifâde etti. İbn-i Receb (r.a.) Tabakât’ında diyor ki: “Abdülazîz bin Mahmûd (r.a.) güzel ahlâk sahibi, sözü senet, güvenilir bir âlim idi. Hadîs-i şerîf rivâyet etmekteki usûlünün güzelliği, hafızasının kuvveti, dînin emirlerine bağlılığı, ilminin çokluğu ve ilim öğrendiği hocalarını iyi tanıması bakımından, hocalarımız içinde onun gibisini görmedim.”
Herkese karşı tatlı dilli, güler yüzlü, yumuşak davranan, ayıbları örten, Allahü teâlânın emirlerine çok bağlı olup, bunda gevşeklik göstermeyen, af, hoşgörü ve iffet sahibi, çok yüksek bir zât idi. Ahlâk bakımından insanların en güzeli, tabiat bakımından en çok iyilik ve ikramda bulunanı, en güzel ve hoş davrananı idi. Bağdad’da bulunan güzel ve zarif zâtlardan olup, kendisiyle beraber olmaktan, sohbetinde bulunmaktan usanılmayan, bıkılmayan bir zât idi.
İbn-üd-Debîsî (r.a.) diyor ki: “Abdülazîz bin Mahmûd (r.a.), çok hadîs-i şerîf topladı. Onları bâblara ayırdı, tahrîc etti, bildirdi. İşi ve sözü; doğru ve gerçeğe uygun olan, emîn, güvenilir bir zât idi. Biz kendisinden dinledik, çok fâidelendik. O ne güzel bir üstat idi:” Ebû Şâme (r.a.) diyor ki: “...Tasnif ettiği eserler, onun anlayışının, hıfzının ve ilminin ne kadar güzel olduğuna işârettir.”
Münzirî diyor ki: “Altmış seneden fazla bir müddet hadîs ilmi öğretti. Çok fâideli eserler tasnif etti. Kalabalık bir cemâat kendisinden istifâde etti. Biz de kendisinden icâzet aldık.”
İbn-ül-Ehdâr’ın (r.a.) tasnif ettiği eserlerden ba’zıları şunlardır: “Me’âlim-ül-ıtret-in-nebeviyye ve me’ârif-i ehl-il-beyt-il-Fâtımiyye”, “Tenbîh-ül-lebîb ve telkîhü fehm-ül-mürîb”, “Fî tahkîki evhâm-il-Hatîb”, “İsâbe”, “Fî zikr-is-Sahâbe”, “Maksâd-ül-erşed fî zikr-i men rüviye anil-İmâm-ı Ahmed”, “Fedâilü Şa’bân”.
İbn-ül-Ehdâr hazretlerinin Peygamber efendimize kadar olan râvîlerini zikrederek haber verdiği hadîs-i şerîflerde, Peygamber efendimiz (s.a.v.) buyurdu ki: “Mü’minin, mü’mine üç günden fazla dargın durması helâl olmaz.”
“Bir kimse insanları güldürmek için yalan konuşursa, o kimseye yazıklar olsun, o kimseye yazıklar olsun, o kimseye yazıklar olsun.”
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Zeyl-i Tabakât-ı Hanâbile cild-2, sh. 79
2) Tezkiret-ül-huffâz cild-4, sh. 1383
3) Şezerât-üz-zeheb cild-5, sh. 46
4) El-Bidâye ven-nihâye cild-13, sh. 68
5) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh. 579
6) Mu’cem-ül-müellifîn cild-5, sh. 262
7) El-A’lâm cild-4, sh. 28
8) Tabakât-ül-huffâz sh. 488
9) Zeyl-i ravdateyn sh. 88
10) Keşf-üz-zünûn sh. 1726