İBN-İ ZÂHİRÎ (Ahmed bin Muhammed)

Hadîs, kırâat ve Hanefî mezhebi fıkıh âlimi. Künyesi Ebü’l-Abbâs olup ismi, Ahmed bin Muhammed bin Abdullah’dır. 626 (m. 1229) yılında Haleb’de doğdu. Babası Muhammed bin Abdullah, Eyyûbîler’in Haleb şû’besi emîri Melik-üz-zâhir Gıyâsüddîn Gâzî bin Sultan Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin azâdlılarından olduğu için Zâhirî nisbet edildiğinden, kendisi de İbn-i Zâhirî diye tanındı. Haleb’de doğup yerleştiği için Halebî nisbet edildi. 696 (m. 1296) yılında Kâhire yakınlarında Mefs’te vefât edip, oraya defnedildi.

Sultan Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin oğlu Melik-üz-zâhir Gâzî’nin kölesi iken müslüman olup, din ilimlerini öğrenmek için üstün bir gayret gösteren babası Muhammed bin Abdullah, küçük yaşta onu ilim öğrenmek için âlimlere teslim etti. İbn-i Lettî, Erbilî, Kerîme binti Abdülvehhâb bin Ali, İbn-i Revâha, İbn-i Yaîş, Safiyyet-ül-Hameviyye, Ziya Makdisî, İbn-i Neccâr, Takıyyüddîn Ebü’l-Kâsım Si’ridî, Şüheyb Zaferânî, Yûsuf Sâvî, Niştberi ve daha birçok âlimden ilim öğrendi. Haleb, Şam, Mekke ve Medine, Mısır, Mardin, Harran, İskenderiyye ve Humus gibi kırk tane ilim merkezini dolaştı. Dolaştığı bölge ve şehirlerin âlimlerinden birçok şeyler öğrenip kitaplara geçirdi. Allahü teâlânın dînine hizmet için çok çalıştı. Geceleri uyumaz, hocalarından duyduklarını kitaba geçirip ezberlerdi. Yüzbin hadîs-i şerîfi râvîleriyle beraber ezberden bilirdi. Haleb’i, Moğollara karşı korumak için kahramanca çarpıştı. Sayıca çok fazla olan düşmanın karşısında tutunmak mümkün değildi. Birçok müslüman alçakça şehid edildi. Bu çarpışmalar esnasında, İbn-i Zâhirî de bir kılıç darbesi ile boynundan yaralandı. Ölüler arasına düşüp kaldı. Şehrin işgal edilmesi ve savaş alanının terk edilmesi neticesinde, ölüler arasından müslümanlarca kurtarılan İbn-i Zâhiri, Mısır’a gitti. Kâhire yakınlarındaki Mefs denilen beldeye yerleşti.

Orada bir zaviye inşâ etti. Ölünceye kadar Mefs’teki zaviyesinde kalıp, tâliblerine ilim öğretti. Kıymetli eserler yazarak, Allahü teâlânın dînine hizmet için gayret etti. Vakitlerini, ilim öğrenmek, öğretmek, Kur’ân-ı kerîm okuyup, ibâdet etmekle geçirirdi. Cömertlikte, güzel ahlâkta, yumuşaklıkta, tevâzu’da, ibâdet çokluğunda, güler yüzlülük ve tatlı dilli olmakta onun gibisi nâdir bulunurdu. Örnek bir İslâm âlimi, eşsiz bir şahsiyetti. Allahü teâlânın kullarına karşı son derece merhametliydi. Mala, paraya ehemmiyet vermezdi. Eline geçen parayı Allahü teâlânın dînine hizmette kullanır, fakirlere sadaka olarak dağıtırdı. Kendisine yaşamak için zarurî olan miktarda harcama yapardı. Arzu ve isteği yalnız Allahü teâlâdandır. O’nun kullarından birşey istemekten haya ederdi. Merhametinin çokluğundan Allahü teâlânın kullarına sık sık nasihatlerde bulunur, onlardan; Selef-i sâlihînin bildirdiklerine göre i’tikâdlarını düzeltmelerini ister, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını öğrenip riâyet etmelerinin lüzumunu anlatırdı.

Birçok talebe yetiştirdi. Başta evlâtları olmak üzere, Hâfız İlmüddîn Üzeyd, Yûsuf bin Abdürrahmân Mezzî, Halebî ve Ya’meri gibi âlimler onun talebeleri arasındaydı. “Tezkiret-ül-huffâz” yazan Zehebî de onu ziyâret edip, sohbetlerinde bulundu.

Yetiştirmiş olduğu mümtaz talebeleri yanında pek kıymetli eserler de yazan Ebü’l-Abbâs İbni Zâhirî, dolaşmış olduğu kırk beldeden, kırk hadîs-i şerîfi ihtivâ eden bir kitap yazdı. “Meşîhat-i İbn-il-Buhârî”, “El-Ahâdis-ül-avâliy-üs-sıhâh-il-müsâfehât” da onun eserleri arasındadır.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Tezkiret-ül-huffâz cild-4, sh. 1480

2) Şezerât-üz-zeheb cild-5, sh. 435

3) Mu’cem-ül-müellifîn cild-2, sh. 122

4) El-A’lâm cild-1, sh. 221

5) Keşf-üz-zünûn sh. 55