Aklî ve naklî ilimlerde büyük bir âlim. İsmi, Mûsâ bin Yûnus bin Muhammed bin Men’a, künyesi Ebû Feth, lakabı Kemâlüddîn olup, nisbeti Mûsulî’dir. 551 (m. 1156) senesinde Safer ayında Musul’da doğup, yine burada 639 (m. 1241)’da vefât etti. “Tenbîh” isimli eserin şarihi (şerh edicisi) büyük âlim Şerefüddîn Ahmed bin Mûsâ’nın babasıdır.
Babası Şeyh Radıyüddîn Yûnus’un yanında fıkıh âlimi oldu. Sonra Bağdad’a gitti. Burada, Nizamiye Medresesi’nde asistan olan Sedîd Süleymânî’nin yanında ilim ile meşgûl oldu. Arâbî ilimleri; Musul’da büyük âlim Yahyâ bin Sa’dûn, Bağdad’da Kemâl Abdürrahmân Enbârî’nin yanında okudu. Sonra Musul’a dönüp, orada yerleşti.
İbn-i Yûnus, yüksek derecede bir zekâya sahipti. Musul ve çevresi, fetvâ almak için ona müracaat ederlerdi. Talebeleri ona çok hürmet ederdi.
İbn-i Hılligân Vefeyât isimli eserinde şöyle der: “İbn-i Yûnus, babasının vefâtından sonra Erbil emîri Emîr Zeynüddîn’in yaptırdığı medresede babasının yerine ders verdi. Bu mescid, şimdi Kemâliyye Medresesi diye bilinir. Kemâlüddîn İbni Yûnus, burada uzun zaman kaldığı için böyle denmiştir. İbn-i Yûnus’un ilimdeki yüksekliği yayılınca, her taraftan fıkıh âlimleri yanına toplandılar. İbn-i Yûnus çok çeşitli ilimlerde mütehassıs olup, zamanında kimsenin elde edemediği ilimleri kendisinde topladı. Matematik ilminde söz sahibi oldu. 626 (m. 1229) senesinde, Ramazân-ı şerîf ayında onu Musul’da gördüm. Çok defalar yanına gidip geldim. Çünkü babamla onun arasında, kuvvetli ve sağlam bir dostluk ve sevgi vardı. Fakat Musul’dan erken ayrıldığı için, kendisinden çok istifâde edemedim. Musul’dan Şam’a gitti.
Fıkıh âlimleri, onun ondört ilimde tam bir mütehassıs olduğunu söylemektedirler. Mensûp olduğu Şafiî fıkhı da bunlar arasındadır. Zamanının en büyük âlimlerinden idi. Hattâ Hanefî mezhebi ile ilgili ve Hanefî fıkıh kitabı olan el-Câmi-ül-kebîr’deki müşkil (anlaşılması zor) mes’eleler kendisine sorulduğunda, onları çok kolay bir şekilde izah ederdi.
O, hılâf, usûl-i fıkıh ve kelâm ilimlerinde de çok ince bilgilere sâhib oldu. Fahruddîn-i Râzî’nin (r.a.) kitapları Musul’a gelince, bu kitaplardaki birçok ıstılâhları (ilimlere mahsûs özel kelimeleri ve ifâdeleri) ondan başka kimse anlamamıştı. Büyük âlim Âmidî’nin “İrşâd” adlı eserinde de aynı durum olmuş, ancak, İbn-i Yûnus onun zor yerlerini bir gecede halletmiştir. Hattâ onu, ders olarak da okutmuştur.
İlimde, ondan başka kimsenin bildirmediği metodlar ortaya koydu. Arabî ilimlerde yüksek derecede yetkili bir âlim idi. Hattâ, Sibeveyh’in meşhûr “Kitâb” isimli eserini, Ebû Ali Fârisî’nin “İzah” ve “Tekmile”sini, Zemahşerî’nin “Mufassal”ını büyük bir dirayet ve vukûf sahibi olarak okuttu. Tefsîr, hadîs ve hadîs râvîlerine dâir çok geniş bilgisi vardı. Târih’den, Arabların muharebelerinden, onların şiir ve meşhûr hutbelerinden çok şeyler ezberlemişti. Yahudi ve Hıristiyanlar bile, Tevrat ve İncîl’den bilmediklerini ona gelip sorarlar, suâllerine ondan başkasının cevap veremiyeceğini söylerlerdi. Kısaca, onun bildiği bu kadar çeşitli ilimleri kendisinde toplayan kimseler pek nâdirdir. Fıkıh âlimlerinden birisi bana şöyle anlattı: İbn-i Yûnus’a, Esîruddîn-i Ebherî’nin ilimlerdeki derecesinin ne olduğunu sordum. Bana; “Bilmiyorum” diye cevap verdi. Ben; “Efendim! Nasıl bilmezsiniz, birçok seneler sizin hizmetinizde bulunup huzûrunuzda ilim ile meşgûl oldu” dedim. O zaman bana şöyle dedi: “Evet öyledir. Fakat, ben ne söyledi isem, ne anlattıysam, hiç i’tirâz etmeden kabûl etti. Hiçbir husûsta benim ile münâzaraya girmedi. Bu durumda onun ilimdeki durumunu nasıl tanıyayım” dedi. Şüphesiz, Esîruddîn-i Ebherî’nin, derslerde İbn-i Yûnus’a hiç suâl sormaması, İbn-i Yûnus’a karşı olan edebinden idi. Bedriyye Medresesi’nde İbn-i Yûnus’un yardımcısı idi. Esîruddîn-i Ebherî der ki: “Memleketimi terketip, Musul’a, sırf İbn-i Yûnus’un yanında ilim ile meşgûl olmak için geldim.”
“İbn-i Yûnus hakkında bu söylediklerim mübalağa değildir. Onun memleketinden olup onu tanıyanlar, bu anlattıklarımda bir fazlalık olmadığını gayet iyi bilirler.”
Ebü’l-Berekât bin Müstevfî, Erbîl Târihinde; “İbn-i Yûnus, hendese, mantık ve diğer ilimlerde önde gelen âlimlerdendir. Her ilme dalmıştır” der. Yine İbn-i Müstevfî onun hakkında şöyle anlatır: “Ona Bağdad’dan ilmî mes’elelerle alâkalı suâller gelir, onları delîlleri ile kolayca cevaplandırırdı. Fıkıh ilminde ve diğer dînî ilimlerde zamanında eşsiz bir âlim idi. Musul’da birkaç medresede ders verdi. Her fende pekçok talebe yetiştirdi.”
Bana büyük din âlimi ve aynı zamanda Riyaziyeci olan Kayser bin Ebû Kâsım anlattı: Riyaziye ilimlerini. Mısır ve Dımeşk gibi memleketlerde iyice öğrenince, büyük âlim Kemâlüddîn İbni Yûnus ile görüşmeyi ve onun bu sahadaki yüksek ilmini görmeyi çok arzu ettim. Bu sebeple, Musul’a gittim. Yanına varıp, hizmetinde bulunmakla şereflenince, onu, daha önce hayatlarını kitaplardan okuduğum büyük âlimlerin hâl ve yaşayışı üzere buldum. Kendisinden ders okumak istediğimi söyledim. Altı ayda, ondan çok kitaplar okudum. Bana, anlamadığım mes’eleleri güzelce îzâh ediyordu. Onun yanında ders okuduktan sonra, bu ilimlerde onun yerini tutacak kimsenin olmadığını gördüm.”
İbn Hılligân buraya kadar anlattıktan sonra, “İbn-i Yûnus’un ilminin genişliğini çok uzattım. Fakat yemîn ederim ki, yine de kısa kestim” der.
İbn-i Yûnus, kardeşi büyük âlim İmâmüddîn Muhammed vefât edince, Alâiyye Medresesi’nde onun yerine ders vermeye başladı. Sonra, Kâhiriyye Medresesi açılınca oraya geçti. 620 (m. 1223) senesi Zilhicce ayında, Bedriyye Medresesi’nde ders vermeye başladı. Ba’zı günlerde derslerine, zamanın meşhûr âlimleri de dinlemek için geliyorlardı. Meşhûr âlim İmâd Ebû Ali Ömer bin Abdünnûr da bunlar arasında idi.
Eserleri: 1. Keşf-ül-müşkilât: Kur’ân-ı kerîmin tefsîridir. 2. Usûl: Usûl ilmi ile ilgili bir kitap. 3. Uyûn-ül-mantık, 4. Lügazün fil-hikmet, 5. El-Esrâr-us-sultâniyye, 6. El-Burhân alel-Mukaddimet-ül-letî ehmelehâ Arşimed fî kitâbihi: Bu eser yazmadır. 7. Şerh-ül-a’mâl-il-hendesiyye.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-13, sh. 51
2) El-Bidâye ven-nihâye cild-13, sh. 158
3) Şezerât-üz-zeheb cild-5, sh. 206
4) Tabakât-üş-Şâfiiyye cild-8, sh. 378
5) Miftâh-üs-se’âde cild-2, sh. 356
6) Vefeyât-ül-a’yân cild-5, sh. 311, 318
7) Tabakat-ül-müfessirîn (Dâvûdî) cild-2, sh. 343
8) El-A’lâm cild-7, sh. 332