İBN-İ KUDÂME (Ahmed bin Îsâ)

Hadîs ve Hanbelî mezhebi fıkıh âlimi. Künyesi, Ebü’l-Abbâs olup ismi, Ahmed bin Îsâ bin Abdullah bin Ahmed Muhammed bin Kudâme’dir. Şeyhülislâm Muvaffaküddîn İbni Kudâme’nin torunudur. 605 (m. 1208) yılında Şam yakınındaki Kâsiyûn’da doğdu. Makdisî ve Sâlihî nisbet edildi. İslâmiyete hizmetlerindeki gayretinden dolayı Seyfüddîn lakabı verildi. Babasının lakabı ile birlikte söylendiğinden, Seyfüddîn İbni Mecdüddîn denilirdi. Otuzsekiz yaşında iken 643 (m. 1245) yılında Şam’da vefât etti. Kâsiyûn dağının eteğine defnedildi.

O zaman Kâsiyûn; sâdece medrese, câmi ve türbelerden meydana gelen bir beldeydi. Böyle bir yerde, ilimde, ibâdette, zühd-ve takvâda en yüksek mertebelere yaklaşan bir ailenin evlâdı olarak dünyâya gelmesi, İbn-i Kudâme’nin küçük yaşta ilim tahsiline başlamasına vesile oldu. Keskin zekâsı, üstün hafızası ile, kısa zamanda akranlarını geçti. Fıkıh, usûl, ferâiz, edebiyat, hılâf ve daha birçok ilimde âlim olan dedesi, “Kitâb-ül-Mugnî” yazarı Şeyhülislâm Muvaffaküddîn Ebû Muhammed İbni Kudâme başta olmak üzere, Şam’da; Ebü’l-Yümn Kindi, Ebü’l-Kâsım İbni Hârestânî, Ebü’l-Berekât Melâî, Ahmed bin Abdullah Attâr, Dâvûd bin Melâib, Ahmed bin Abdullah Kattân ve daha birçok âlimden ilim öğrendi. Bağdad’a gitti ve; Ebû Ali Cevâlikî, Feth bin Abdüsselâm, Ebü’l-Vakt’den ve İbn-i Nâsır’ın talebelerinden ilim öğrendi. Allahü teâlânın rızâsı için çok çalıştı. Genç yaşında, yüzbin hadîs-i şerîfi râvîleriyle birlikte ezberledi. Hadîs âlimlerinin hayatlarını ve şahsî husûsiyetlerini tek tek bilirdi. Dört mezhebin inceliklerine vâkıf idi. Hanbelî mezhebine göre fetvâ verir, müslümanların müşkillerini hâlleder, duâlarını alırdı. İlimde, ilmiyle amel etmekte, ihlâsla ibâdet etmekte, Allahü teâlânın rızâsı için dînini öğrenmekte ve öğretmekte, hakkı söylemekte çok ileri idi. İmâm-ı Zehebî onun bu husûsiyetlerini dikkate alarak; “Eğer ömrü vefa etse idi; Zamanının en âlimi ve ilmi ile ençok amel edeni olurdu” buyurmaktadır. Haram ve şüphelilerden şiddetle kaçınır, Allahü teâlânın yasak ettiği şeylerden nefret ederdi. Mübahların birçoğunu şüphelilere düşmek korkusu ile terk eder, onları zarûret miktarı kullanırdı. Gecelerini ibâdetle geçirir, gündüzleri oruç tutardı. Muşgûliyeti, hep ilim ve ibâdetle idi. Çok az konuşur, ağzından çıkan her kelime Allahü teâlânın rızâsı için olurdu. Ahlâkı çok güzel, cömertliği pek fazla idi. Kendisi için yanında mal saklamaz, eline geçeni Allahü teâlânın dîninin yayılması için ve fakirlere sadaka olarak verirdi. Başkalarını rahat ettirmek için elinden geleni yapar, kendisi sıkıntı içinde yaşardı. Allahü teâlânın kullarına karşı çok merhametli idi. Kimseyi kırmaz, herkese karşı tatlı dilli ve güler yüzlü davranırdı. Tevâzuu pekçok idi. İnsanlara sık sık nasihatlerde bulunur, onların Cehennem ateşinden kurtulup, Allahü teâlânın rızâsına kavuşmaları için gayret ederdi.

Birçok talebe yetiştirdi. Ahmed bin Muhammed Müeddib Deşti ve daha başka âlimler ondan ilim rivâyet etti. Pekçok kıymetli eserin de müellifi olan İbn-i Kudâme’nin en meşhûr eseri, İbn-i Tâhir Makdisî’nin “Simâ” hakkındaki görüşlerine yazdığı reddiyesidir. İbn-i Tâhir Makdisî’nin “Safvet-üt-tesavvuf’ adlı eserini kısaltarak “Safvetü ehl-it-tasavvuf’ adını vermiş ve bu eserinde müellifîn “sima” hakkındaki görüşlerini tenkid etmiştir. Bundan dolayı da bu muhtasar eser, İbn-i Tâhir Makdisî’ye reddiye olarak yazılmıştır. Ayrıca, “Kitâb fil-i’tikâd” ve “El-Ezher fî zikr-i Âl-i Ca’fer bin Ebî Tâlib ve fedâilihim” adlı Hazreti Ali’nin kardeşi Ca’fer-i Tayyar ve ailesi hakkında bilgi veren kıymetli eserleri de vardır.

Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden birinde, Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Cennet, hoşa gitmeyen (nefsin hoşuna gitmeyen) şeylere büründü, Cehennem de nefsin istediği şeylere büründü.”

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Tezkiret-ül-huffâz cild-4, sh. 1446

2) Tabakât-ül-huffâz sh. 504

3) Zeyl-i Tabakât-ı Hanâbile cild-2, sh. 241

4) Mu’cem-ül-müellifîn cild-2, sh. 39

5) Şezerât-üz-zeheb cild-5, sh. 217

6) El-A’lâm cild-1, sh. 191