Şafiî mezhebi fıkıh ve târih âlimi. İsmi, Ahmed bin Muhammed bin İbrâhim bin Ebû Bekr bin Hılligân bin Bavel bin Abdullah el-Bermekî el-İrbîlî’dir. Künyesi Ebû Abbâs olup, lakabı Şemsüddîn’dir. İrbîl’de (Dicle nehrinin doğu kıyısında bulunan Musul’un yakınında) 608 (m. 1211) târihinde doğup, yine burada 681 (m. 1282) senesinde vefât etti.
İrbîl Medresesi’nde babasının yanında okuyup, yüksek ilimleri öğrendi. Burada Ebû Muhammed bin Hibetullah bin Mükrîm Sûfî’den Sahîh-i Buhârî’yi dinledi. Müeyyed Tûsî, Abdülmu’ızz Hirevî ve Zeyneb Şa’riyye kendisine icâzet (diploma) verdi. Gençliğinde Şam’a gitti. Musul’da Kemâlüddîn bin Yûnus’dan, Haleb’de Kâdı Behâüddîn bin Şeddâd ve başkalarından ilim aldı. Mısır’a da giden İbn-i Hılligân, buranın sakinlerinden olarak bir müddet kaldı. Kâdı Bedrüddîn Sincârî’nin yerine kadı olarak geldi. Sonra, 569 (m. 1261) senesinde Zilhicce ayında Şam’a gitti ve kadılık yaptı. 669 (m. 1270) senesinde kadılıktan ayrılıp Mısır’a gitti. Yerine Kâdı İzzeddîn bin Sâib geldi. Daha sonra bu zât görevden alındı. İbn-i Hılligân, yedi sene Mısır’da kaldı, tekrar Şam’a döndü. Bu ikinci gelişinde, Şam’a, benzerine az rastlanan bir merasimle girdi. Hattâ şâirler bile onun için şiirler söylediler. Resîdüddîn Fârûkî, onun hakkında şu ma’nâdaki şiiri söyledi: Sen Şam için, Mısır’ın Yûsuf’u (a.s.) gibisin. Sa’düddîn Fârûkî onun hakkında; “Yedi sene ayrılışın ile, Şam’a kuraklığı ve kıtlığı tattırdın. Fakat bu gelişin ile bize, ellerinle Nil nehrini getirdin” dedi. İbn-i Câvan da; “Yedi senelik zor ve sıkıntılı günlerden sonra, asâlet sahibi Kâdı’l-kudât (Temyiz reîsi) Ebû Abbâs, Şam’ın kadılığını ele aldığı bu yıl insanlar ni’metlere kavuştu” dedi. Nûreddîn bin Mus’ab da dedi ki: “Bütün Şam halkının senden râzı olduğunu gördüm. Onlar, sıkıntılı günlerden sonra hayır ve iyiliklere kavuştu. Hüzünleri sevinç ve ferahlık ile yer değiştirdi. İnsanlar uzun bir gamdan sonra Kâdı’l-kudât Ebû Abbâs İbni Hılligân’ın tekrar gelip, adâletin yine meydana çıkmasıyla pekçok sevindiler. Herkes bu güzel durumdan dolayı ona teşekkürü borç bildiler.”
Daha sonra kadılıktan ayrılan İbn-i Hılligân’ın yerine İbn-i Sâig geldi. O ise, Emîniyye denilen yerde vefât edinceye kadar ders vermekle meşgûl oldu. Kâdılık yaptığı yerden ayrılırken, pekçok insan kendisini uğurladı. Kâdı’l-kudât Şemsüddîn onun bu ayrılışında, “Ey yeryüzünün kaybolan güneşi, geceler senin gibisini pek az getirir” demiştir.
Anlatılır ki; İbn-i Hılligân, Sultan Zâhir için bir târih kitabı hazırladı. Sultan Zâhir bu kitabı çok beğendi. İbn-i Hılligân için;vezîr olmaya lâyıktır, hemen kendisini çağırınız dedi. Bu emir üzerine İbn-i Hılligân çağırıldı. Fakat bu durum, İbn-i Hılligân’ı kıskanan onu hased eden İbn-i Hannâ denilen şahsa ulaşınca, bu işe mâni olmak için olanca gücü ile çalıştı. Nihâyet bunda da muvaffak oldu.
En meşhûr eseri, “Vefeyât-ül-a’yân fî ebnâi ebnâ-iz-zeman” adlı tarih kitabıdır. Bu eserin, Berlin. Gûta ve Biritanya müzesinde nüshaları mevcûttur. Dr. İhsân Abbâs, muhtelif yerlerde bulunan nüshalarından faydalanarak, bu eseri tahkîkli olarak yedi cild hâlinde bastırmıştır. Sekizinci cildi geniş bir fihrist olarak vermiştir.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-2, sh. 59
2) El-Bidâye ven-nihâye cild-13, sh. 301
3) Tabakât-üş-Şâfiiyye cild-8, sh. 33
4) Keşf-üz-zünûn sh. 123, 124
5) Miftâh-üs-se’âde cild-1, sh. 208, 299
6) El-A’lâm cild-1, sh. 220
7) Eshâb-ı Kirâm sh. 352