Mâlikî mezhebinin meşhûr fıkıh âlimlerinden. İsmi, Osman bin Ömer bin Ebû Bekr’dir. Künyesi Ebû Amr, lakabı Cemâleddîn’dir. 570 (m. 1174) senesinde Mısır’ın Kavs eyâletinde bulunan İsnâ kasabasında doğdu. 646 (m. 1248)’de İskenderiyye’de vefât etti. Babası aslen kürt olup, Emîr İzzeddîn Selâhî’nin hâcibi olduğu için İbn-i Hâcib denildi. Önce Kâhire’de Kur’ân-ı kerîmi ve kırâat ilmini öğrendi. Sonra Mâlikî mezhebi fıkıh bilgilerini, nahiv ve edebiyat ilmini öğrendi. Kendilerinden ilim öğrendiği hocaları şu zâtlardır Ebü’l-Hasen el-Ebyârî, Ebü’l-Hasen bin Ceyd, kırâat ilminde İmâm-ı Şâtibî, el-Gaznevî, Ebü’l-Cüd, İmâm-ı Ebü’l-Hasen Şâzilî ve diğer âlimler. İlimde yetiştikten sonra Şam’a gitti, orada Emeviyye Câmii’nin Mâlikî zaviyesinde ders okuttu. Derslerinde çok talebe toplandı. Daha sonra Kâhire’ye dönüp, bir müddet orada kaldıktan sonra İskenderiyye’ye gitti.
İbn-i Hâcib fıkıh ve arûz ilminde âlim olduğu gibi, ayrıca meşhûr bir nahiv âlimidir. Şihâbüddîn ed-Dımeşkî Zeyl-i Ravdateyn adlı eserinde onun hakkında şöyle demiştir: “O, dinde meşhûr bir âlimdir. Usûl ilimlerinde, Arabî ilimlerde, Mâlikî mezhebinde derin âlim ve üstün zekâ sahibi idi. Sağlam, mütevâzi, çok haya sahibi, sıkıntılara tahammüllü, ilim ehlini seven bir âlim idi.”
Kendisinden çok kimse ilim almıştır. Bir kısmı şu zâtlardır Şihâbüddîn el-Karâfî, Kâdı Nâsırüddîn İbni Münîr ve kardeşi Zeynüddîn, Kâdı Nasırüddîn el-Ebyârî, Nâsırüddîn Zevâvî ve Şeref ed-Dimyâtî de ondan hadîs-i şerîf rivâyet etti. Meşhûr kelâm âlimi Seyfüddîn Âmidî de ondan ilim almıştır.
İbn-i Hâcib’in eserleri çok tanınmış ve okunmuş olup, başlıcaları şunlardır:
1. El-Kâfiye: Nahiv ilmine dâir meşhûr bir eserdir. 2. El-İzâh, 3. Şâfiye: Sarf ilmine dâirdir. 4. Elmaksad-ül-celîl, arûz ile ilgilidir. 5. El-Emâlî, 6. Risale fil-uşr, 7. El-Kasîdet-ül-müvaşşaha, 8. Münteh-es-suâl, 9. Muhtasâr-ül-müntehâ, 10. Muhtasar fil-fürû’, 11. Câmi-ül-ümmihât.
İbn-i Hâcib’in bir şiirinin tercümesi şöyledir: “Saçlarıma düşen aklar bana çok güzel nasîhatçı oldu. Her ne kadar günahım olsa da, Rabbimin affından asla ümit kesmem. Çünkü O, nice günahları affetmiş, örtmüştür. Eğer Rabbimin affı sâdece iyilere has olsaydı, günahkâr kimseler O’ndan başka kimden af diler, kime yalvarabilirdi?”
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-6, sh. 265
2) Tam İlmihal Se’âdet-i Ebediyye sh. 417
3) Vefeyât-ül-a’yân cild-3, sh. 248
4) Tabakât-üs-sülehâ cild-2, sh. 65
5) El-Bidâye ven-nihâye cild-13, sh. 176
6) Şezerât-üz-zeheb cild-5, sh. 234
7) Miftâh-üs-se’âde cild 1, sh. 138
8) Ed-Dîbâc-ül-müzehheb sh. 189
9) Zeyl-i Ravdateyn sh. 182
10) Bugyet-ül-vuât cild-2, sh. 134,