İBN-İ FERH (Ahmed bin Ferh)

Şafiî mezhebi fıkıh ve hadîs âlimi. İsmi, Ahmed bin Ferh bin Ahmed İşbilî Ebû Abbâs Lahmî olup, künyesi Ebû Abbâs, nisbeti Lahmî’dir. 625 (m. 1228) senesinde İşbiliye’de doğup, 699 (m. 1299) târihinde vefât etti. İşbiliye’nin zaptı sırasında Fransızlara esîr düştü. Allahü teâlânın yardımı ile esâretten kurtuldu. 650 (m. 1252) ile 660 (m. 1262) târihleri arasında Mısır’a gitti. Kâhire’de; Şeyh-ül-İslâm İzzeddîn bin Abdüsselâm, Abdülazîz Ensârî ve daha başka âlimlerden, Şam’da; İbn-i Abdüddâim, Kirmânî Ferrâs Askalânî, İbn-i Ebü’l-Yüsr ve diğer büyük âlimlerden (r.aleyhim) ilim öğrendi.

Bilhassa hadîs ve târih ilimlerinde geniş bir ilme sahip olan Zehebî (r.a.), İbn-i Ferh hakkında şöyle der: “Dımeşk Câmii’nde onun ders halkası vardı. Burada hadîs ilimlerini okutuyordu. Ben de onun bu derslerine devam ettim. Ondan istifâde ettim. Gerçekten İbn-i Ferh, ilmi ile amel eden, fazilet, doğruluk ve vekar sahibi, güzel ders anlatan bir âlim idi.”

İbn-i Ferh’ın, İbn-i Abdüddâim’den rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîf şöyledir: Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “İki yüzlü kimseyi, insanların en şerlilerinden olarak bulursun.” A’meş, iki yüzlü ifâdesinin ma’nâsı için: “İnsanların bir kısmına bir yüzle, diğer bir kısmına başka bir yüzle gidendir” dedi.

İbn-i Ferh’ın, İşbilî’nin, tasavvufî şiir tarzında yirmisekiz hadîs istilâhına dâir yazdığı yirmi beyitlik manzûmesi pek meşhûrdur. Bu manzûmeye umûmiyetle, Manzûmât-ı İbn-i Ferh veya Ganâim-i Sahîh adı verilir.

Bu şiirin bir kısmının tercümesi şöyledir:

1. İştiyâkım gerçektir (Sahîh). Fakat senden, ümidim pek zordur (Mu’dal). Hüznüm bırakılmış serbest olmuş (Mürsel). Gözyaşların birbirini ta’kib ediyor (Muttasıl).

2. Akıl da şâhidlik eder ki, size olan tahammülüm, sizin için sabredebilmem zaîftir (Zaîf) ve terkedilmiştir (Metrûk). Benim senin için zillete düçâr olmam en güzeldir.

3. Benim için güzel olan (Hasen) sizin sözünüzü karşınızda dinleyip yazmam ve sonra onu başkalarına nakletmemdir.

4. Benim işim sana bağlıdır (Mevkûf). Bir tek kendisine güvenip yardım istiyeceğim sensin (Muavvel).

5. Şayet durumum sana kadar çıkarılmış, (Merfû) olsaydı, muhakkak sen beni kınayanların hoşlanmamasına rağmen bana acır, adâletle muâmele ederdin.

6. Beni kınayanların kınaması, hoşbirşey değildir (Münker). Bunu caiz ve mümkin bir iş olarak görmüyorum. Yalan ve birşeyi aslı varmış gibi söylemek (Tedlîs) red olunur, ona i’tibâr edilmez.

7. Zamanım, devamlı (Muttasıl) senin üzüntün ve düşüncen ile geçiyor. Bu yüzden yakınlarımla alâkamı kestim (Munkati’).

8. Ben senden, ayrılık kefenlerine kondum (Müdrec). Beni tahammül edemiyeceğim, takat getiremiyeceğim şeylerle mükellef kılıyorsun.

9. Ben gözyaşımı kanla akıttım (Mündebic).

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Tabakât-üş-Şâfiiyye cild-8, sh. 26

2) Tezkiret-ül-huffâz cild-4, sh. 1486

3) Şezerât-üz-zeheb cild-5, sh. 443

4) Ganâim-i Sahih, Süleymâniye Kütüphânesi Kılıç Ali Paşa kısmı. No: 1031/9