Evliyânın büyüklerinden. İsmi, Hıdır bin Ebî Bekr bin Mûsâ el-Kürdî en-Nehrevânî el-Adevî’dir. Hıdır bin Ebî Bekr; âlim, kâmil, ârif, iyilik ve ihsân sahibi bir zât olup, hâl ve kerâmetler sahibi idi. Aslen Cezîret-i İbni Ömer denilen yerin Muhammediyye köyündendir. Doğum târihi bilinmeyip. 675 (m. 1276) senesi Muharrem ayında Mısır’da vefât etti. Hayâtı hakkında fazla bir bilgi yoktur.
Melik ez-Zâhir, Hıdır bin Ebî Bekr’i sever, saygı gösterir, izzet ve ikram ederdi. Hıdır bin Ebî Bekr, ez-Zâhir’in daha önceden sultan olacağını ve fetihlerde bulunacağını haber vermişti. Hıdır en-Nehrevânî birgün mescidde örtüsüne sarınmış fakir bir kişi gördü ve; “Bu, sultan olacağa benziyor” dedi. Hakîkaten onun dediği gibi, ez-Zâhir sultan oldu. Ez-Zâhir sultan olduktan sonra, haftada bir veya iki defa Hıdır en-Nehrevânî’nin dergâhına gelir, onun sohbetlerini dinlerdi. Sefere çıkarken, beraberinde Hıdır en-Nehrevânî’yi de götürürdü. Dünyâ ve âhıret işleriyle ilgili mes’elesini Hıdır en-Nehrevânî’ye arz eder, onunla istişâre ederdi. Ersûf’un muhasarasında sultan; “Hocam, Ersûf denilen bu yerin fethi bize müyesser olacak mı?” diye sorduğunda, Hıdır en-Nehrevânî, oranın fethi için bir zaman söyledi. Tam o vakitte, dediği gibi orası fethedildi.
Sultan bir defasında, “El-Kerk” denilen yeri almak istediğini Hıdır en-Nehrevânî’ye söylediğinde, o da buraya gitmekten vazgeçmesini tenbîh etti. Sultan bu emre uymayıp oraya gidince, bir çukura düştü ve ayakları kırıldı. Ba’lebek kalesinin fethi en-Nehrevânî’ye sorulduğunda, kırk gün sonra fethedileceğini haber verdi. Dediği gibi, sultan kırk gün sonra burasını fethetti. Bunun gibi daha nice yerlerin fethini, Allahü teâlânın bildirmesi ile önceden haber verdi ve buyurduğu gibi çıktı.
Hıdır en-Nehrevânî, ömrünün son zamanlarına doğru habsedildi. Dört sene kadar hapiste kaldı. Hapiste iken, Sultan ez-Zâhir, Rumların üzerine sefere çıktı. Hıdır en-Nehrevânî, sultânın muzaffer olarak Mısır’a döneceğini ve kendisinden yirmi gün kadar sonra da vefât edeceğini haber verdiği için hapsedilmişti. Dediği gibi oldu. Sultan geri dönünce, Mısır’a mektûp yazıp Hıdır en-Nehrevânî’nin hapisten çıkarılmasını bildirdi. Mektûp, en-Nehrevânî’nin vefâtından sonra Mısır’a ulaştı. Sultan, memleketin çeşitli yerlerinde onun adına dergâhlar yapılmasını emretti. Sefer dönüşünden bir süre sonra sultan da vefât etti. Şeyh Takıyyüddîn şöyle anlatır: “Hıdır en-Nehrevânî, Ehl-i sünnet ve cemâat i’tikâdında idi. 675 (m. 1276) senesinde vefât etti. Kendisi için bir dergâh inşâ ettirildi. Bu dergâh için, her sene otuzbin dirhem gelir getiren yerler vakfedildi. Ayrıca Kudüs, Muzze, Dımeşk, Ba’lebek, Hame ve Humus’da onun için inşâ edilmiş dergâhlar vardı. Dergâhlarına el-Hadrâ dendi.”
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Câmi’u kerâmât-il-evliyâ cild-2, sh. 3
2) Tabakât-ül-kübrâ cild-2, sh. 2
3) Fevât-ül-vefeyât cild-1, sh. 404
4) Şezerât-üz-zeheb cild-5, sh. 351
5) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh. 315
6) El-Bidâye ven-nihâye cild-13, sh. 278
7) Tabakât-ül-evliyâ sh. 431