Evliyânın büyüklerinden ve Şafiî mezhebi fıkıh âlimi. Künyesi Ebü’l-Abbâs olup ismi. İsmâil bin Muhammed bin İsmâil bin Ali bin Abdullah bin İsmâil bin Meymûn’dur. Nisbeti Hadramî’dir. Nisbeti ile meşhûr oldu. Babası Hadramat’dan Yemen’e göç ederek Mehcem kasabasının Duha köyüne yerleşti. Burada doğup büyüyen Hadramî, 677 (m. 1278) senesinde Duha köyünde vefât etti. Kabri buradadır.
Hadramî, fıkıh âlimi Takıyyüddîn Muhammed bin İsmâil’den fıkıh ilmini öğrenip, hadîs-i şerîf dinledi ve icâzet aldı. Bunun yanında Yemen’de bulunan diğer âlimlerden ilim tahsil etti. Kendisinden de birçok âlim ilim ve edeb öğrendi. Ayrıca Zebîd’de kadılık vazîfesi de yapan Hadramî’nin kerâmetleri ve menkıbeleri pek çoktur.
Şöyle anlatılır. “Hadramî, birgün hizmetçisi ile Zebîd şehrine gidiyordu. Hizmetçisine; “Güneşe söyle, biz eve varıncaya kadar batmasın” dedi. Çünkü Zebîd şehrinin kapıları güneş batınca kapanıyordu. Bu esnada ise onlar uzak bir yerde olup, güneş batmak üzere idi. Hizmetçi güneşe karşı şöyle dedi: “Fakîh İsmâil, şehre varıncaya kadar durmanı söylüyor.” Güneş, onlar şehre varıncaya kadar batmadı.
Şehre varınca hizmetçisine; “Güneşi serbest bırak” dedi. Hizmetçi güneşin batmasını bildirince güneş battı, O anda ortalık zifiri karanlık oldu.”
Yine şöyle anlatılır: Yanında bir grup insanla kabristana uğrayan Hadramî, bir müddet şiddetli bir şekilde ağladı. Sonra da güldü. Bunun hikmeti sorulduğunda buyurdu ki: “Bu kabristan ehline azâb ediliyor gördüm. Sonra Rabbimden, beni onlara şefaatçi kılmasını istedim. Allahü teâlâ beni onlara şefaatçi kıldı.” Sonra parmağıyla ilerideki bir kabri işâret ederek; “Bu kabrin sahibi olan bir kadın bana; “Ben de onlardanım ey fakîh İsmâil! Ben şarkıcı bir kadın idim” dedi. Ben de güldüm ve; “Sen de onlarla berabersin” dedim. Yanındakiler mezarcıyı çağırarak ve kadının kabrini göstererek, orada kimin yattığını sordular. O da şarkıcı bir kadının yattığını söyledi.
Fıkıh âlimi Muhammed bin Mu’ti şöyle anlatır: “Kendi köyüm olan rûhbe’de idim. Bir gece rü’yâmda birisi bana; “Fakîh İsmâil’e git ve ondan nahiv ilmini öğren” dedi. Uyandığımda çok şaşırmış idim. Çünkü fıkıh âlimi İsmâil, nahiv ilminde pek tanınmamıştı. Sonra kendi kendime; “Bunda bana bir işâret var. Mutlaka gitmeliyim” dedim. Sonra fıkıh âlimi İsmâil’in bulunduğu beldeye gittim. Hadramî’nin dergâhına girdiğimde, bir grup kimse fıkıh okuyordu. Fıkıh âlimi İsmâil bin Muhammed beni karşıladı ve; “Ey fakîh Muhammed, sana bütün nahiv kitablarından icâzet verdim” dedi. Ben de, ondan bu icâzeti büyük bir memnuniyetle aldım. Memleketime döndüm. Keşif yoluyla nahiv kitaplarının muhtevâsına vâkıf olmuştum. Benimle nahiv müzâkere edenler, nahivden çok kitap okumuş zannediyorlardı.”
Muhibbeddîn Taberî şöyle anlatır: Birgün fıkıh âlimi Hadramî ile Zebîd kabristanında idik. Bana; “Yâ Muhibbeddîn! ölülerin sesine inanır mısın?” diye sorunca, ben de; “Evet” dedim. O zaman Hadramî; “Bu kabrin sahibi bana, “Ben Cennetin ortasındayım” diyor” dedi.
Şöyle anlatılır: “Melik Muzaffer hizmetçilerine, Hadramî geldiğinde kendisine haber vermelerini söylemişti. Zîrâ fakîh Hadramî onun huzûruna teklifsiz girerdi. Bunun için uygunsuz bir vaziyette yakalanmak istemiyordu. Fakat birçok kere hizmetçiler de fakîh Hadramî’yi göremiyorlar, o yine habersiz içeri girip, meliğe emr-i ma’rûf yapıyordu. Hadramî’nin bu kerâmeti dolayısıyla, “Onun ayağını öpen, Cennete girer” diye bir söz meşhûr oldu.”
Fıkıh âlimi Ahmed bin Ebü’l-Hayr şöyle anlatır: “Fıkıh âlimi Hadramî, ba’zan talebeleri ile şaka yapardı. Birgün kendi kendime; “Sâlihler nasıl oluyor da bu hâl üzere oluyor?” dedim. Hadramî, akşam ile yatsı arasında beni evine çağırdı. Bana; “Yâ Ahmed! insanlar sanıyorlar ki, sâlihler, insanlarla konuştukları ve şakalaştıkları zaman onlara güvenirler. Hâlbuki böyle değildir. Sâlihlerin kalbleri, dâima Allahü teâlâ iledir” buyurdu.
Yine Ebü’l-Hayr anlatır: “Birgün Duha köyüne sâlih ve takvâ sahibi İbn-i Zagb adlı bir zât geldi. Cum’a günü olunca hutbeye çıktı ve; “Ey insanlar, Resûlullah efendimizi (s.a.v.) rü’yâmda gördüm. Şöyle buyurduğunu işittim: “Fakîh İsmâil’in ayağını kim öperse Cennete girer” dedi.”
Hadramî birçok eserler yazmıştır. Bunlardan ba’zıları şunlardır: 1. Umdet-ül-kavî ved-daîf-ül-kâşif, 2. Şerh-ül-mühezzeb, 3. Muhtasâru Müslim, 4. El-Fetâvâ.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) El-A’lâm cild-1, sh. 324
2) Tabakât-üş-Şâfiiyye (Sübkî) cild-8, sh. 130
3) Câmi’u kerâmât-il-evliyâ cild-1, sh. 355
4) Mir’ât-ül-cinân cild-4, sh. 175