Tasavvuf âlimi, şâir. İsmi, İbrâhim bin Şehriyâr olup, aslen Hemedan taraflarından olduğu için Irâkî nisbet edildi. Fahrüddîn lakabı verildi. Fahrüddîn Irâkî diye meşhûr oldu. 688 (m. 1289) yılında Şam’da vefât etti. Muhyiddîn-i Arabî’nin türbesi yanına defnedildi.
Küçük yaşta Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Sesi ve kırâati çok güzeldi. Hemedan şehrinde herkes onun kırâatini dinlemek için can atardı, ilim tahsili ile meşgûl olup, kısa zamanda aklî ve naklî ilimlerde ilerledi. Onyedi yaşında iken Hemedan medreselerinde ders okuttu. Hindistan taraflarına gitti. Multan şehrinde Behâeddîn Zekeriyyâ’nın (r.a.) sohbetine kavuştu. Hocasının kızı ile evlendi. Yirmibeş sene orada kaldı. Kebîrüddîn adında bir oğlu oldu. Hocası Behâeddîn Zekeriyyâ’nın vefâtından sonra halîfesi oldu. Daha sonra Hicaz taraflarına gitti. Dönüşünde Anadolu’ya uğradı. Konya’da; Sadreddîn-i Konevî ile sohbet edip, ilminden istifâde etti. Muhyiddîn-i Arabî’nin “Füsûs” kitabını okudu. “Füsûs”u dinlerken duyduklarını şiir hâlinde söyledi. Bu şiirlerini “Lemeât” adlı eserinde topladı. Bir müddet Tokat’ta kaldı. Anadolu Selçuklu Devleti devlet adamlarından Pervane Mu’înüddîn Süleymân’ın kendisi için Tokat’ta yaptırdığı dergâhta taliblerini irşâd (doğru yolu göstermek) ile meşgûl oldu. Mu’înüddîn Pervâne’nin vefâtından sonra Mısır’a gitti. Mısır’da Memlûklu sultânı ile sohbet etti. Daha sonra Şam’a gitti. Şam’da Mısır sultânının emriyle halk ve ümerâ tarafından karşılandı. Birkaç ay sonra oğlu Kebîrüddîn de Şam’a geldi. Beraberce bir müddet yaşadılar. Önce babası, bir müddet sonra da oğlu vefât etti. Muhyiddîn-i Arabî’nin (r.a.) türbesinde, babasının yanına defnedildi.
Ömrünü, Allahü teâlânın dînini öğrenmek ve öğretmekle geçiren Fahrüddîn Irâkî, Hindistan’dan Anadolu’ya, Anadolu’dan Mısır’a, Mısır’dan Şam’a öğrendiği bilgileri taşıdı. Her yaşta ilmi öğrenici ve hergün ilim öğretici oldu. Allahü teâlânın kullarına olan merhametinden dolayı, onlara sık sık nasihatlerde bulunur, İslâmiyeti Ehl-i sünnet âlimlerinden ve eserlerinden öğrenip, Resûlullahın (s.a.v.) sünnet-i şerîfine tâbi olmanın ehemmiyetini anlatırdı.
Pekçok talebe yetiştirip, kıymetli eserler yazdı. “Lemeât’ı ve “Dîvân-ı Şi’r”i meşhûrdur. Anadolu Selçuklu Devleti’nin devlet adamlarından Pervane Mu’înüddîn Süleymân ve Mısır Memlûklü sultanlarından Seyfeddîn Kalâvûn talebelerinin meşhûrlarındandır.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Nefehât-ül-üns sh. 671
2) Mu’cem-ül-müellifîn cild-1, sh. 38
3) Kâmûs-ül-a’lâm cild-5, sh. 3347
4) Keşf-üz-zünûn sh. 1563