Evliyânın büyüklerinden. Künyesi Ebû Muhammed olup ismi, Abdullah el-Baltacî’dir. Ebü’l-Feth el-Vâsıtî’nin ileri gelen talebelerinden olan Ebû Muhammed el-Baltacî, aklî ve naklî ilimlerde mütehassıs idi. Çok kerâmetleri görüldü. Vefât târihi bilinmemekle beraber, 658 (m. 1260) senesinden sonra vefât ettiği bilinmektedir. Hayâtı hakkında fazla bilgi bulunmayan Ebû Muhammed el-Baltacî, zühd, vera’ ve takvâ sahibi idi. Ömrünü talebe yetiştirmek ve dîn-i İslâmı yaymak için geçirdi. Birçok kerâmetleri görüldü.
Şöyle anlatılır: “Ebû Muhammed bir şehre geldi ve oradaki mescidlerden birine girdi. Tahıyyet-ül-mescid namazı kıldı. Daha sonra orada uyuyakaldı. Câminin İmâmı akşam namazı için câmiye geldi ve Ebû Muhammed’i çok azarladı. Daha sonra, gelen cemâate İmâm oldu ve iftitâh tekbîrini aldı. Lâkin bir türlü birşey okuyamadı. Namaz bozuldu, İmâm biraz önce yaptığı hatâyı anladı ve önceki bağırdığı zâtı aramaya başladı. Câmide o zâtı göremeyince arkasından koştu ve şehir dışında yolda giderken ona rastladı. Ellerine yapışıp özür ve af diledi. Ebû Muhammed el-Baltacî’nin affetmesi üzerine, İmâm, konuşur hâlde geri döndü.”
Yine şöyle anlatılır: “Baltac vâlisi, Ebû Muhammed ve talebelerine âit olan dergâhı kendi topraklarına katmıştı. Bu haber Ebû Muhammed hazretlerine ulaştığında, dergâhın duvarını ta’mir ediyordu. O, bu haber üzerine heybetlendi ve sultâna hitaben; “Baltac vâlisi zulmediyor. Onu azlet” diye buyurup, elindeki âleti ileri uzattı. Bir anda sultânın duvarı yarılıp, Ebû Muhammed’in eli ve âleti görüldü. Sultan çok korktu. Derhal vâliyi azletti ve elleri bağlı olarak Ebû Muhammed el-Baltacî’ye gönderdi. Vâli pişman olmuş bir hâlde huzûra geldi. Ebû Muhammed’den özür ve af diledi. O zaman Ebû Muhammed, sultâna hitaben; “Madem ki pişman oldu. Biz de onu affettik. Tekrar vâli olsun” buyurdu. O kişi tekrar eski vazîfesine döndü. Ölünceye kadar adâletten ayrılmadı.”
Yine şöyle anlatılır: Ebû Muhammed birgün, havada uçan bir kişi gördü. Onun bu hâlini hoş karşılamayıp, nazar ettiler. O esnada uçan kişiyi bir hâl kaplayıp yere düştü. Az kalsın parçalanacaktı. Daha sonra o kişi, tövbe etti. Daha sonra da bir mahalle bekçisi oldu. Vefâtına kadar bu vazîfede kaldı. Edebden ayrılmadı.”
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Tabakât-ül-evliyâ sh. 486
2) Tabakât-ül-kübrâ cild-1, sh. 202
3) Câmi’u kerâmât-il-evliyâ cild-2, sh. 110