Hadîs, kırâat, nahiv, edebiyat ve Hanefî mezhebi fıkıh âlimi. Künyesi, Ebü’l-Yümn olup ismi, Zeyd bin Hasen bin Zeyd bin Hasen bin Sa’îd bin İsme bin Humeyr bin Hâris’tir. 520 (m. 1126) yılında Bağdad’da doğdu. Aslen, Kûfe’nin Kinde mahallesinden olduğu için Kindî, Bağdad’da doğduğu için Bağdadî nisbet edildi. Tâcüddîn lakabı verildi. 613 (m. 1217) yılında Şam’da vefât etti. Şam yakınlarındaki Kâsiyûn dağına defnedildi. Küçük yaşta ilim ta’lîmine başlayan Ebü’l-Yümn Kindî, daha yedi yaşında iken Kur’ân-ı kerîmi baştan sona ezberledi. On yaşında iken kırâat ilmine dâir yazılan bilgileri öğrendi. Zamanının en meşhûr kırâat âlimlerinden ders aldı. Sıbt-ı Ebû Mensûr Hayyât diye meşhûr olan Ebû Muhammed Abdullah bin Ali’den, Ebû Se’âdât İbni Secerî, Ebû Mensûr Cevâlikî ve Ebû Muhammed İbni Haşşâb gibi âlimlerden kırâat, lügat ve Arabî ilimleri öğrendi. İbn-i Nasır, İbn-i Semerkandî, Enmâtî, Sa’d-ül-Hayr, Muhammed bin Abdülbâkî Ensârî, Mâristan kadısı Ebû Mensûr Kazzâz, Ebü’l-Kâsım İbni Asâkir, Ebû Mensûr İbni Hayrûn, Ebû Bekr Hatîb-i Musul, Ebü’l-Fadl Muhtedîbillâh ve daha birçok âlimden ilim öğrendi. Sıbt-ı Ebû Mensûr Hayyât, onun üzerinde büyük ihtimâm gösterdi. Kırâat-ı aşerenin tamâmı hakkındaki bilgileri, on yaşında iken öğrenip ezberledi. Ebü’l-Yümn Kindî’ye kadar böyle bir kimse çıkmamıştı. 563 (m. 1167) yılında Bağdad’dan ayrıldı. Haleb’e yerleşti. Anadolu’ya seyahat etti. Önceleri Hanbelî mezhebinde idi. Hanefî mezhebi üzerinde daha çok bilgi sahibi olunca, Hanefî mezhebine tâbi olup, fetvâ verdi. Mısır’a gitti. Oranın ahâlisi ve Sultan Selâhaddîn’in yeğeni İzzeddîn Ferruhşâh bin Şehinşâh’dan hürmet ve iltifât gördü. Sonra Ferruhşâh’ın oğlu Melik-ül-Emced’in yanına Ba’lebek’e gitti. Ferruhşâh’a ve kardeşi Hama vâlisi Takıyyüddîn Ömer bin Şehinşâh’a müşavirlik yaptı. Şam’a gitti. Oranın ahâlisi tarafından kendisine büyük alâka gösterildi. Melik-ül-Muazzam Îsâ, kendisinin evine kadar gelerek ders alırdı. Çok mal sahibi oldu. Bunlarla Şam’daki Emevî Câmii’nde çok büyük bir kütüphâne kurdu. Müslümanların istifâde etmesini sağladı, insanlara çok cömert davranır, Allahü teâlânın rızâsı için fakirlere bol bol sadaka dağıtırdı. Allahü teâlânın dînine hizmet için durmadan çalıştı. Şam’da Emevî Câmii’nde ve Kâsiyûn’daki medresede ders verirdi. O vefât ettiği zaman insanlar, kırâat ve hadîs ilimlerinde çok şey kaybettiler. Çünkü o, Musul hatîbi Kâdı Ebû Bekr’den en son işiten idi. Kâdı Ebû Bekr de, Cevherî’den en son işitendi. Cevherî ise, Katî’î’den işitenlerin en sonuncusu idi. Katî’î’de, Kerîmî’den işitenlerin en sonuncusu idi. İnsanlar kırâati ondan ta’lim eder, hadîs-i şerîfi ondan öğrenirler, fetvâyı ona sorarlardı, ilim sahibi ve âlimleri seven kimselerden meydana gelen Eyyûbî sultanları ve kumandanlarına yardımcı oldu. Onlara nasihatlerde bulunup, İslâmiyete ve müslümanlara daha çok hizmet etmelerine vesile oldu. Onların istikbâlde mühim mevkiler işgal edecek olan çocuklarını terbiye edip, yetiştirdi. Resûlullahın (s.a.v.) güzel ahlâkıyla ahlâklanmaları, bütün niyetlerinin Allahü teâlânın rızâsını kazanmak için olmasına gayret etti. Müslümanlara ve talebelerine nasihatlerinde, i’tikâdlarını, Selef-i sâlihînin bildirdiklerine göre düzeltmelerini söyler. Allahü teâlânın dînini iyi öğrenerek O’nun emir ve yasaklarına tâbi olmalarını sık sık hatırlatırdı. Devamlı güler yüzlü ve tatlı dilliydi. Herkese karşı çok merhametli ve alçak gönüllü idi. En fakirinden sultânına kadar herkese kapısı açıktı. Çok güzel Kur’ân-ı kerîm okurdu, insanlar, onun Kur’ân-ı kerîm kırâati esnasında kendilerinden geçerlerdi.
Talebelerinden Cemâleddîn Ahmed bin Abdullah anlatır: “Ben de Tâcüddîn Ebü’l-Yümn Kindî’den kırâat okuyanlar arasındaydım. Birgün biz Kur’ân-ı kerîm kırâat ederken; Eyyûbî sultânı Melik-ül-Muazzam Îsâ içeri girip oturdu. Biz okumayı kesip sustuk, Ebü’l-Yümn Kindî, Melik-ül-Muazzam Îsâ’ya dönerek; “Senin için, senin okuman için sustular ve kırâatlerinden feragat ettiler” dedi. Îsâ Eyyûbî; “Hayır! Vallahi olmaz. Kırâat, melikliğe, sultanlığa bakmaz, sırası gelen okur. Onlar okumalarını tamamlasınlar” dedi. Hocamız Kindî, bize devam etmemizi emretti. Biz de kırâatimizi tamamladık. Talebeleri arasında eşit ve adâletli davranırdı. Sultanla köylüyü, fakirle zengini ayırd etmezdi. Bu yüzden kırılabilecek kimselerin kalbini de göstermiş olduğu inceliklerle râzı ederdi. Gelenlere, ihtiyârlığından dolayı kalkıp karşılayamadığını söyler, affını istirhâm ederdi. Daha sonra gelen âlimler tarafından sadûk (hadîsde doğru) ve güvenilir olduğu kabûl edilen Tâcüddîn Ebü’l-Yümn Kindî, pekçok talebe yetiştirdi. Talebeleri, zamanlarının en büyük âlimleri idi. Melik-ül-Muazzâm Îsâ, Şeyh-ül-Müverrih Sıbt İbn-il-Cevzî Yûsuf bin Kızoğlu, Ba’lebek vâlisi Melik-ül-Emced, Ferruhşâh bin Şehinşâh Eyyûbî, Ebû Hafs bin Kavvâs, Ebû Hafs Akîmî Alâmüddîn Sehâvî ve daha birçokları onun talebeleri arasındaydı.
Birçok kıymetli eserin müellifi olan Ebü’l-Yümn Kindî’nin bilinen en mühim eseri, harf sırasıyla hocalarının hayatlarını ihtivâ eden “Mu’cem” idir. “İthâf-üz-zâir ve etrâf-il-mukîm vel-müsâfir”, “Şerh-ül-Hutâb ü İbn-i Nübâte”, “Haşiye alâ şerh-i dîvân-il-mütenebbî li-Abdülkâdir Halebî”, “Nitf-ül-lehiyye min İbn-i Dahiyye”, “Dîvân-ı şi’r” adlı kitaplar onun eserlerinden ba’zılarıdır.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Zeyl-i Ravdateyn sh. 95
2) El-Bidâye ven-nihâye cild-13, sh. 71
3) Vefeyât-ül-a’yân cild-2, sh. 339
4) Bugyet-ül-vuât cild-1, sh. 570
5) Tezkiret-ül-huffâz cild-4, sh. 1402
6) Şezerât-üz-zeheb cild-5, sh. 54
7) Mu’cem-ül-müellifîn cild-4, sh. 189