CEMÂLEDDÎN HASÎRÎ (Mahmûd bin Ahmed)

Usûl, hadîs ve Hanefî mezhebi fıkıh âlimi. Künyesi, Ebü’l-Mehâmid olup ismi, Mahmûd bin Ahmed bin Abdüsseyyid bin Osman bin Nasr bin Abdülmelik’tir. Buhârâ’nın yakın köylerinden Hasîr’de, 546 (m. 1151) yılında doğdu. Doğduğu yere nisbetle Buhârî ve Hasîrî nisbet edildi. Hasır tüccârı olan babasına nisbetle Hasîrî denildiği de söylenmektedir. Dîn-i İslama hizmetlerinden dolayı Cemâleddîn lakabı verildi. 636 (m. 1238) yılında Şam’da vefât edip, Sûfiyye mezarlığına defnedildi.

Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerinin meşhûrlarından olan Hasen bin Mensûr Kâdı Hân’dan fıkıh ilmi öğrenen Cemâleddîn Hasirî, hocasının en ileri gelen talebelerinden oldu. Nişâbûr’da, Müeyyed Tûsî’den hadîs ilmi öğrenip, Sahîh-i Müslim’i dinledi. Haleb’de şerîf Ebû Hâşim’den ve daha birçok âlimden ilim öğrendi. Çok çalışıp hadîs ve fıkıh bilgilerinde âlim oldu.

Şam’a gitti. Nûriyye Medresesi’nde ders verdi. Hanefî mezhebine göre fetvâ verdi. İnsanlara nasihatlerde bulunup, doğru yolu gösterdi. Allahü teâlânın dinine hizmet etmek ve kullarını Cehennem ateşinden kurtarmak için çok çalıştı. Vaktini ilim öğrenmek ve öğretmekle, arta kalan zamanını da ibâdetle geçirirdi. Resûlullahın (s.a.v.) güzel ahlâkıyla ahlâklanmış olması, Selef-i sâlihîn gibi yaşaması, herkese karşı tatlı dilli, güler yüzlü olması; insanlara daha faydalı olmasına sebeb oldu. Birçok kimsenin doğru yolu bulup tövbe etmesine vesile oldu.

Pekçok talebe yetiştirdi. Sultan Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin yeğeni Melik-ül-Muazzâm Îsâ, fakîh İbn-i Âbid Temimî, Yûsuf Sıbt bin Cevzî ve daha birçok âlim onun talebeleri arasındaydı.

Kıymetli eserleriyle de tanınan Cemâleddîn Hasîrî’nin eserlerinden ba’zıları şunlardır: “El-Câmi’-ül-kebîr” şerhi “Kitâbü hayr-il-matlûb fil-ilm-il-mergûb”, “Kitâb-üt-tarîkat-il-Hasîriyye.”

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Fevâid-ül-Behiyye sh. 205

2) Şezerât-üz-zeheb cild-5, sh. 182

3) Tabakât-ül-usûliyyîn cild-2, sh. 61

4) Tabakât-ül-fukahâ (Taşköprüzâde) sh. 104

5) El-Bidâye ven-nihaye cild-13, sh. 152

6) Mu’cem-ül-müellifîn cild-12, sh. 147

7) El-A’lâm cild-7, sh. 161