BEHÂÜDDÎN CÜMMEYZÎ (Ali bin Hibetullah bin Selâme)

Hadîs, fıkıh ve kırâat âlimlerinden. İsmi, Ali bin Hibetullah bin Selâme bin Müslim bin Ahmed bin Ali Lehmî olup, künyesi Ebü’l-Hasen, lakabı Behâüddîn’dir. 559 (m. 1164) senesinde Mısır’da doğup, 649 (m. 1252) târihinde Zilhicce ayının ondördünde Mısır’da vefât etti.

On yaşından önce Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Babası onun okuması için muhtelif yerler dolaştırdı.

Dimeşk’da (Şam’da) 608 (m. 1211) senesinde, Ebû Kâsım İbni Asâkir’den Sahîh-i Buhârî’nin az bir kısmı hâriç hepsini okudu. Babası ile beraber, Bağdad’a gitti. Burada Ebû Hasen Ali bin Asâkir Betâihî’nin huzûrunda, kırâatlara dâir yazdığı kitabından kırâat-i aşereyi okudu. Yine, büyük âlim Kâdı’l-kudât (Başkadı) Şerefüddîn bin Ebû Asrûn’un yanında kırâat-i aşereyi tekrar okudu.

Bağdad’da; Şühde-i Kâtibe’den, Abdülhâk Yûsüfî’den, Ebû Şâkir Yahyâ Seklâtûnî’den ve başka âlimlerden (r. aleyhim) hadîs-i şerîf dinledi. İskenderiyye’de; Ebû Tâhir Silefî’den, Ebû Tâhir bin Avf ve Ebû Tâlib Ahmed bin Müslim Tennûhî’den ilim aldı. Mısır’da; İbn-i Berrî’den, Şâtibî’den kırâat ilmini okudu. Şâtibî’nin huzûrunda kırâat ilmine göre birkaç hatim ve ba’zı rivâyetleri okudu.

Büyük âlim Zehebî der ki: “Silefî’den İbn-i Asâkir, Behâüddîn Cümmeyzî ve hadîs âlimlerinden Abdülkâdir bin Abdullah’dan başka kimse hadîs dinlememiştir.”

Behâüddîn Cümmeyzî’den, Dımeşklilerden, Mekke-i mükerreme ve Mısırlılardan çok kimse, rivâyette bulunmuştur. Münzirî, Berzâlî, İbn-i Neccâr, Dimyâtî, İbn-i Dakîk-il-İyd, Ebû Hüseyn Yünînî, Kâdı Takıyyüddîn Süleymân ve daha birçok kimseler kendisinden hadîs-i şerîf rivâyet etmişlerdir.

Behâüddîn Cümmeyzî, fıkıh ilmini, Şam’da; İbn-i Ebî Asrûn’dan, Mısır’da; Ebû İshâk Irâkî ve büyük âlim Şihâbüddîn Tûsî’den öğrendi. Meşhûr “Mühezzeb” isimli eseri, İbn-i Ebî Asrün’un yanında okuyarak bitirdi. İbn-i Ebî Asrûn bu kitabı, Fârikî’nin yanında, Fârikî de Mühezzebin müellifînden okumuştu.

Behâüddîn Cümmeyzî (r.a.), Kâhire’de Câmi-ül-Ezher’in hatîbi idi. Mısır bölgesinin en büyük âlimi idi. Bir müddet dersler ve fetvâlar verdi. Küçük-büyük herkesin takdîrini kazanmıştı. Kadr-ü kıymeti ve herkes yanında derecesi yüksekti. Behâüddîn Cümmeyzî’ye (r.a.) Şeyh-ül-İslâmlık derecesi verildi. Hadîs ilminde çok yükseldi.

Okurken talebeler arasında, hocasının iltifâtına mazhar oldu. Kendisi bu husûsta şöyle der: “Hocam İbn-i Ebî Asrûn, bana yeşil bir cübbe giydirdi. Talebe arkadaşlarım arasında bana özel bir yer verdi. Kıymetimi yüksek tuttu. Benim için şöyle yazdı: “Talebem olan fakîh, büyük âlim Behâüddîn Ebû Hasen Ali bin Ebû Fedâil’in ilminin yüksekliği, benim yanımda sabit olunca, onu talebe arkadaşları arasında, cübbe ile taltif etmeyi uygun gördüm. Allahü teâlâ onu muvaffak etsin.”

Behâüddîn Cümmeyzî, İbn-i Ebî Asrûn’a Ebû Yâsir Muhammed bin Ali el-Mukrî el-Hamî’nin kırâat-i aşereyi ihtivâ eden Îcâz kitabını okudu.

Zehebî (r.a.) der ki: “Behâüddîn Cümmeyzî, o zaman İbn-i Ebî Asrûn’un dünyâda kalan son talebesi idi. Kırâat ilmiyle uğraşanlara çok şaşılır, nasıl olur da ondan kırâat ilmini okumak için onun yanına koşmazlar? Ondan ders almak için birbirleri ile yarış etmezler? Çünkü o, zamanında isnâd bakımından herkesten üstün idi.”

İbn-i Kalyûbî de onun vefâtını şöyle anlatır: “Behâüddîn Cümmeyzî’nin defninde bulundum. Öylesine, çok az rastlanan kalabalık bir cemâat vardı. Orada, kırâati ve sesi güzel İbn-i Ebî Berekât diye meşhûr birisi vardı. Behâüddîn Cümmeyzî’nin defni bitip, kabrin üzerindeki topraklar düzeltildikten sonra, (Zuhrûf-61) âyet-i kerîmesini muhtelif kırâatlara göre okudu. Altmışbirinci âyet-i kerîmesinin meâli şöyledir: “Gerçekten o (isa’nın nüzûlü) Kıyâmet için (yaklaştığını bildiren), bir beyândır, alâmettir. Onun için o kıyâmetin geleceğinde sakın şüphe etmeyin de, benim şerîatime tâbi olun. İşte bu biricik doğru yoldur.” Sanki bu âyet-i kerîmeler, Behâüddîn Cümmeyzî hakkında nâzil olmuştu. Çünkü herkes âlimlerin ölmesini, kıyâmet alâmetlerine benzetiyordu. Kur’ân-ı kerîm okuyan şahıs, Behâüddîn’in talebesi idi. Kur’ân-ı kerîmi okuduktan sonra, hocam, efendim, şu kabrin sahibi diye başlıyarak rivâyet edenleri tek tek okuyarak râvîlerini Resûlullaha kadar saydığı şu hadîs-i şerîfi okudu: Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Allahü teâlâ ilmi, kullarının kalblerinden silmek sûretiyle çekip almaz, âlimlerin rûhlarını kabzetmek sûretiyle alır.” Bunun üzerine herkes göz yaşlarını tutamayıp, ağlamaya başladılar.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Tabakât-üş-Şâfiiyye (Sübkî) cild-8, sh. 301

2) El-Bidâye ven-nihâye cild-13, sh. 181

3) Hüsn-ül-muhâdara cild-1, sh. 413

4) Zeyl-i Ravdateyn sh. 187

5) Şezerât-üz-zeheb cild-5, sh. 246