Hadîs ve fıkıh âlimlerinden. Künyesi Ebü’l-Hasen, lakabı Fahrüddîn’dir. 595 (m. 1199)’de doğdu. 690 (m. 1291)’da vefât etti. Şam’da; İbn-i Taberzed, Ebü’l-Mehâsin bin Kâmil, Ebü’l-Yemen el-Kindî, İbn-i Harestânî, İbnüddenf, Hıdır bin Kâmil, İbn-i Mülâib, Ebü’l-Fadl, Ebü’l-Meâlî bin el-Mencâ ve kardeşi Abdülvehhâb, Şeyh Muvaffaküddîn ve kardeşi Ebû Amr ve diğer âlimlerden hadîs-i şerîf işitmiştir. Kudüs’te; Ebû Ali el-Evkî’den, Mısır’da; Ebü’l-Berekât bin Habbâb’dan ve Ebû Abdullah bin er-Reddâd’dan, İskenderiyye’de; Ca’fer el-Hemedânî’den, Zafer bin Sahm’dan ve İbn-i Ravah’dan, Haleb’de; İbn-i Halîl el-Hâfız’dan, Humus’da; babası Şemsüddîn Buhârî’den Bağdad’da; Abdüsselâm ed-Dahirî, Amr bin Kerem’den hadîs-i şerîf işitmiş, ayrıca okunan meşhûr kitabları dinlemiştir.
Fıkıh ilmini, babasından ve Şeyh Muvaffaküddîn’den öğrendi. Ondan “El-Muknî” adlı eseri okudu. Hanbelî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. Bu kitabı okutmak için icâzet aldı. Amcası Hâfız Ziyâüddîn ona, hadîs-i şerîf rivâyet etmesi için icâzet verdi. Onlardan bir kısmı şu zâtlardır: Ebü’l-Mekârim el-Lebbân, Ebû Ca’fer es-Saydalânî, el-Kerrânî. Afifet-ül-Fârkâniyye, Ebû Sa’d-üs-Saffâr. Es’ad el-Iclî. Abdülvâhid es-Saydalânî, Ebû Tâhir el-Huşûî, Ebü’l-Ferec bin Cevzî, Mübârek bin Ma’tûş, Hibetullah İbni Sıbt ve diğerleri. Amr bin Hâcib, Mu’cem adlı eserinde onun hakkında şöyle demiştir: “Fıkıh ilmini babasından ve Şeyh Muvaffaküddîn’den öğrendi. Faziletli, kıymetli, güzel yüzlü ve güzel ahlâklı idi. Dînin emirlerine tam uyan, yardımı seven ve takdîre şayan bir hâli vardı. Onun hâlini, amcası Şeyh Ziyâüddîn’den sordum. Methedip, güzel ahlâka ve tam bir mürüvvete sâhib olduğunu söyledi.”
Faradî de Mu’cem’inde onun hakkında şunları kaydetmiştir “İlimde üstâd, âlim, fakîh, zâhid, âbid, kendisine çok isnâdda bulunulan, vakûr ve hadîs-i şerîf kırâatında sabırlı bir âlim idi. Evinde talebelere karşı şefkatli idi. Genellikle evinde durur ve çok ibâdet ederdi. Ecdadının yolunu ta’kib eden bir zât idi. Altmış sene hadîs rivâyetiyle meşgûl oldu. Birçok kimseden rivâyette bulunma husûsunda tek âlimdir.”
Şeyh Tâcüddîn el-Ferâvî de onun için; “Rivâyette riyaset onunla sona erdi. Çeşitli beldelerden muhaddisler ona gelmiştir” demiştir.
Hâfız Berzâlî de şöyle demiştir: “Çok hadîs-i şerîf ve müşkil lafızlar ezberlemişti. Nâdir hadîslerden çoğunu bilirdi.”
İmâm-ı Zehebî de onun hakkında şöyle demiştir: “Fakîh, faziletli, edîb, zâhid, sâlih ve hayırlı bir zât idi. Adâletli ve güvenilir, vera’ ve takvâ sahibi idi. Talebelerine karşı gayet hoş muâmele ederdi.”
Yine İmâm-ı Zehebî şöyle demiştir: “El-Mezâ’dan onun hakkında sordum. “Büyük âlim, emsali az bulunur, âlimler yetiştirmiş olan bir aileye mensûptur. Bu zamanda, rivâyet husûsunda onun gibi ilerlemiş biri daha bilinmiyor” dedi.”
Gençliğinde ticâret ile meşgûl olup, seferlere çıkıyordu. Daha sonra ilme yönelip malını amcası Hâfız. Ziyâüddîn’in medresesine vakfetti. İlimde çok yükselip, meşhûr oldu. Dımeşk, Mısır, Bağdad, Musul ve diğer beldelerde hadîs-i şerîf rivâyet etti. Ebü’l-Kâsım Ali bin Belbân, onun hadîs-i şerîf rivâyet ettiği zâtların isimlerini tesbit etmiştir. Ondan istifâde etmek, hadîs-i şerîf dinlemek için pekçok kimse derslerine gelmiştir, ilk önceleri, altıyüzelli talebe toplanmış ve sonra bu miktar çok artmıştır. Kendisinden hadîs-i şerîf işitenlerden bir kısmı şu zâtlardır: Amr bin Hâcib Zekîyüddîn Münzirî, Reşîd Atâr, ed-Dimyâtî, İbn-i Dakîk-il-Iyd, el-Hârisî, Kâdı Takıyyüddîn Süleymân bin Hamze, Şeyh Şemsüddîn bin Kemâl ve diğerleri. İmâm-ı Zehebî onun için şöyle demiştir: “Seksen güvenilir râvî ile rivâyeti Resûlullaha (s.a.v.) ulaşan son âlimlerdendir.” Vefâtında, büyük âlimler, meşhûr zâtlar ve halk, büyük bir kalabalık hâlinde toplandı. Cenâze namazı Muzafferî Câmii’nde kılındı. Fesh-i Fayson denilen yerde, babasının kabrinin yanına defn edildi. Güzel şiirleri olup bir şiirinin tercümesi şöyledir:
“Ölüm habercileri sana koşarak geliyor. Kalbin bundan gâfil ve yanılma içindedir. Gayret et. İyi amel işle. Ölüm sana yaklaştı. Oyunu, eğlenceyi bırak. Sonu olan, âciz bir insan olduğunu unutma. Allahü teâlânın azâbından emîn olma. Nice kimseler, amel defteri simsiyah olarak Cehenneme sevkedildi. Bunlar süslü ve aydınlık Cennetlere sevkedilenler gibi değildirler. Rabbinden ümid kesme, fakat çalış, gâfil olma.”
“Ölüm sana geliyor ey İbn-i Buhârî! Ölümü sâlih ameller işlemiş olarak karşıla. Kesin olarak bil ki, âhıret günü geliyor. Büyük-küçük herkes, hesaba çekilecek. Sanki sen ölmüşsün. Ölümü gözünle görüyorsun. İnsanlar, cenâzeni almış mezarlığa taşıyorlar. Kabrin derinliğine yalnız ineceksin (konacaksın) ve üstüne toprak atılacak! Dikkat et. Yemîn ederim ki, geride bıraktığın mallar ve mülkler sana fayda vermez! Ancak, fakirlere sadaka vermiş isen, hayra harcamış isen, o zaman faydasını görürsün. İşte o zaman, geçmiş iyi amellerin sebebiyle umulur ki, Allahü teâlâ seni affeder ey İbn-i Buhârî!
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-7, sh. 19
2) El-A’lâm cild-4, sh. 257
3) Zeyl-i Tabakât-ı Hanâbile cild-2, sh. 325
4) Şezerât-üz-zeheb cild-5, sh. 414
5) Keşf-üz-zünûn cild-2, sh. 1696