Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerinden. İsmi, Abdülgaffâr bin Abdülkerîm bin Abdülgaffâr el-Kazvînî’dir. Necmeddîn lakabı ile tanınırdı. Doğum târihi belli değildir. Fıkıh ve hesâb ilimlerinde büyük bir âlimdir. Kıymetli eserleri vardır. 665 (m. 1266) senesinin Muharrem ayında vefât etti.
Şafiî âlimlerinin meşhûrlarından olan Abdülgaffâr Kazvînî, sâlih bir zât olup, güzel hâller ve yüksek kerâmetler sahibi idi. İsfehân’da yetişen büyük âlimlerden Afîfet-ül-Fârikânî kendisine icâzet verdi.
Eserleri çok kıymetlidir. Başlıcaları şunlardır: 1. El-Hâviy-üs-sagîr, 2. Şerh-ül-lübâb, 3. Kitâbün fil-hisâb. Bunlardan başka, çok kıymetli eserleri de vardır. Yukarıdaki ilk iki eseri, Şafiî mezhebi fıkıh bilgilerini ihtivâ etmektedir. Üçüncü kitap da, hesâb ilmine dâir yazdığı kitabı olup, çok kıymetlidir.
Kutbüddîn Muhammed bin Esfehîd el-Erdebîlî anlatır: “Âlimlerin büyüklerinden ve evliyânın üstünlerinden olan Şihâbüddîn-i Sühreverdî’nin hac yaptığı sene, Abdülgaffâr Kazvînî de hacca gitmişti. Fakat birbirlerini tanımıyorlardı. Sühreverdî, etrâfında toplanan cemâate, “Burada mübârek bir zâtın kokusunu duyuyorum” dedi ve uzun uzun onun üstünlüğünü anlattı. Cemâat, onun hâlini keşfeden Şihâbüddîn-i Sühreverdî’nin emriyle Kazvînî’nin ziyâretine gittiler. Kazvînî o sırada “Hâvî” kitabını yazıyordu. Ziyâretine gelenler, gece olduğu ve yanında ışık veren birşey bulunmadığı hâlde, odasında her tarafı aydınlatan bir nûrun olduğunu fark ettiler. Hepsi hayretler içinde kalmıştı. Ona, “Hocamız sizi da’vet ediyor” dediler. O, bu da’veti kabûl edip Sühreverdî hazretlerinin yanına gidince, Sühreverdî ona; “Ne yapıyorsun?” diye sordu. Abdülgaffâr Kazvînî de; “İşte bu Hâvî kitabımı tasnif ediyorum” dedi. Sühreverdî hazretleri, “Çabuk ol, acele et! Bu kitabı hemen tamamla!” dedikten sonra, birbirlerinden ayrıldılar. Sühreverdî’ye niçin böyle söylediği sorulduğunda; “Muhakkak ki, onun eceli yaklaşmıştı. Ölmeden evvel bu kitabını bitirmesini istedim” dedi. Dediği gibi olup, kitabı tamamladıktan, kısa bir süre sonra vefât etti.”
Yine Kutbüddîn anlatır: “Abdülgaffâr, Kazvîn halkı arasında meşhûr bir zât idi. Kazvînî, geceleri kitap yazdığında, onun parmaklarının ışık saçtığını ve böylece her tarafın aydınlanıp kitap yazdığını herkes biliyordu.” Geceleri ondan hâsıl olan bu nûrun ışık vermesi, onun yüksek bir kerâmeti olup, kitap yazdığında ve başka vakitlerde de olurdu.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-5, sh. 267
2) Tabakât-üş-Şâfiiyye (Sübkî) cild-8, sh. 277
3) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh. 587
4) Keşf-üz-zünûn sh. 627, 1543