ÜBEY NERSÎ (Muhammed bin Ali Kûfî)

Hadîs ve kırâat âlimi. Künyesi Ebü’l-Ganâim olup ismi, Muhammed bin Ali bin Meymûn’dur. 424 (m. 1033) yılında Kûfe’de Ners köyünde doğdu. Bu sebepten, Kufi ve Nersî nisbet edildi. Eshâb-ı Kirâmdan kırâati ile meşhûr olan Ubey bin Ka’b’a (r.a.) benzetilerek “Ubeyy-ün-Nersî” lakabı verildi. 510 (m. 1116) yılında Bağdad’da hastalandı. Kûfe’ye dönerken Hılle denilen yerde vefât etti. Kûfe’ye götürülerek orada defnedildi.

Ebü’l-Ganâim Ubeyy-ün-Nersî, İslâmi ilimlerin en eski merkezlerinden olan Kûfe’de yüksek din bilgilerine temel olan ilimleri öğrendikten sonra, devrin en mümtaz âlimlerinin derslerine devam etti. Kûfe’de; Muhammed bin Ali bin Abdurrahmân Alevî, Muhammed bin İshâk bin Fedâye, Ebû Tâhir Muhammed bin Attâr ve Muhammed bin Muhammed bin Hâzım’dan ilim öğrendi. Yirmi yaşında iken ilmini arttırmak için seyahate çıktı. Mekke’de; Kerîmet-ül-Mervezî’den, Bağdad’da; Ebû İshâk Bermekî, Ebû Abdullah bin Hubeyb Kâdisî, Ahmed bin Muhammed Zagferfînî, Ahmed bin Muhammed bin Kafercel, Ebû Mensûr bin Sevvâk, Ebü’l-Kâsım Tenûhî’den, Şam ve diğer şehirlerde daha birçok âlimden ilim öğrenip, hadîs-i şerîf işitti. Kırâat ve hadîs-i şerîf ilminde çok yükseldi Bıkmadan usanmadan çalıştı. Hocalarından duyduklarını yazdı. Yazdıklarını ezberledi. Yüzbin hadîs-i şerîfi râvîleri ile birlikte ezberden bilirdi. Kûfe’nin en büyük âlimi oldu. Kûfe’de, batîb naibi ta’yin edildi. Resûlullahın (s.a.v.) hadîs-i şerîflerini ve sünnetini en iyi bilen âlim olarak tanınırdı. Her sene Receb ayında Bağdad’a giderdi. Kurban bayramından sonra Kûfe’ye dönerdi iki şehirde de dersler verirdi.

Hadîs ilminde âlimler kendisine çok güvenirdi. Dünyâya kıymet vermez, haram ve şüpheli şeylerden çok sakınırdı. Mübahların bir çoğunu da terk ederdi. Gündüzleri oruç tutar, geceleri namaz kılardı. Küçük yaşta öğrendiği Kur’ân-ı kerîmin kırâati üzerinde çok çalıştı, İnsanlara, Kur’ân-ı kerîm kırâatini öğretmek için büyük gayret gösterirdi. Yalnız, Allahü teâlânın dinini yaymak ve rızâsını kazanmak için çalışırdı. İnsanlara emr-i ma’rûf yapar, Allahü teâlânın dinini Ehl-i sünnet âlimlerinden veya kitablarından öğrenmeyenin sapıtmaktan kurtulamayacağını anlatırdı.

Pekçok talebe yetiştirdi. Gezmiş olduğu yerlerde ilim ve feyz saçtı, ölü kalbleri diriltti. Kararmış kalbleri aydınlattı. Bu mübârek zâttan ilim öğrenenler arasında; fıkıh âlimi Makdisî, Humeydî, İbn-ül-Hâdıbe, Silefî, İbn-i Nâsır, Meâli bin Ebî Bekr Kiyanî, Müslim bin Sabit Nehhâs, Muhammed bin Haydere bin Ömer, Zeydî, Ebü’l-Ferec bin Küleyb ve daha birçok âlim vardı. Pekçok kimseye kırâat öğretip, Kur’ân-ı kerîmin doğru olarak okunmasına gayret etti.

Birçok kıymetli eser tasnif eden Ubeyy-ün-Nersî’nin kendi zamanına kadar gelen, hadîs âlimlerini ve ilim sahiplerini anlatan, onların güvenilenlerini ve emniyet edilmeyenlerini izah eden “Mu’cem-üş-Şüyûh” adlı eseri bilinmektedir. Birçok kitabı da, kendi hattıyla çoğaltarak hem ailesinin maişetini temin etti. Hem de, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarının yayılmasına hizmet etti.

Übeyy-ün-Nersî’nin bildirdiği hadîs-i şerîflerden biri şöyledir: “Ebü’l-Ahvas, babasından rivâyet etti. “Yâ Resûlallah! (s.a.v.) Birinin yanına uğradım. Beni misâfir edip ikramda bulunmadı. Sonra o kimse bana uğradığında, ben de ona bana yaptığı gibi mi davranayım? Yoksa, misâfir edip ağırlayayım mı?” diye sordu. Resûlullah (s.a.v.), “Bilakis onu misâfir edip ağırla?” buyurdu.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Tezkiret-ül-huffâz cild-4, sh. 1260

2) Tabakât-ül-huffâz sh. 458

3) Şezerât-üz-zeheb cild-4, sh. 29

4) Mu’cem-ül-müellifîn cild-11, sh. 66