Evliyânın büyüklerinden. Künyesi Ebü’l-Hasen olup ismi, Ali bin Yahyâ bin Sabit el-Hüseyn’dir. Evliyânın büyüklerinden Gavs-ül-Aktâb Seyyid Ahmed-i Rıfâî hazretlerinin babasıdır. 459 (m. 1067) senesinde Basra’da doğdu. 519 (m. 1125) senesinde Bağdad’da vefât etti.
Seyyid Ebü’l-Hasen hazretleri henüz bir yaşında iken, muhterem babaları Seyyid Yahyâ vefât etti. Babasının vefâtından sonra, Basra’nın eşrafından olan akrabası Sayrafîzâdelerin terbiyesine girdi. Seyyid Yahyâ vefât etmeden önce, Ehl-i beytin hırkasını, beşikte olan oğlu Seyyid Ali’nin üzerine örtüp duâ etti. Terbiyesini de, amcazâdesi Seyyid Hasen’e havale buyurdu. Seyyid Hasen hazretleri, Seyyid Yahyâ’nın vefâtından sonra, Seyyid Ebü’l-Hasen’in terbiyesi ile meşgûl oldu. Seyyid Ebü’l-Hasen’i çok güzel bir şekilde terbiye etti. Ayrıca amcası, Seyyid Yahyâ’nın kendisine verdiği veraset hırkasını ona giydirdi. Seyyid Ali’nin, bu hırka ve sahip olduğu ilim ve edeb ile günbe gün derecesi arttı. Zâhirî ve bâtınî ilmi, vâlidesinin pederi Şeyh Hasen bin Mûsâ bin Sa’îd en-Neccârî’den öğrendi. Betâîh da oturan dayızâdesi Seyyid Mensûr el-Betâihî el-Ensârî’yi sık sık ziyâretle ilmini arttırdı.
497 senesinde, Şeyh Mensûr’un emri ve münâsib görmesiyle, Fâtımet-ül-Ensâriyye ile evlendi. Daha sonra Betâîh’dan Karyetük Hasen beldesine gitti. Orada büyük bir dergâh yaptırdı ve ilim öğretmekle meşgûl oldu.
519 (m. 1125)’da Vâsıtıyye denilen bölgede, Ehl-i sünnet düşmanları büyük bir fitne ve fesâd meydana getirdi. Vâsıt’taki halk, bundan çok rahatsız oldu. Durumu gidip, âlim ve fâdıl bir zât olan Seyyid Ali Ebü’l-Hasen el-Hüseynî hazretlerine arz ettiler.
Seyyid Ali hazretleri, derhal o belde halkının yardımına koştu, İlim ve edeb öğretti. Resûlullahın sünneti seniyyesini ihyâ ederek, kısa zamanda Ehl-i sünnet düşmanları olan kimselere hakîkati anlattı. Münâkaşayı kendilerine iş edinmiş Ehl-i sünnet düşmanları, kuvvetli delîller karşısında cevap veremeyip perişan oldular. Fakat azgın ve taşkın bir grup olan münâfıkların boş durmayacağını ve ba’zı varlık ve mevki sahiplerini kandırıp arkalarına alarak fitnelerine devam edeceklerini, firâsetiyle anlayan Seyyid Ali hazretleri, Bağdad’a gidip Emîr Mâlik bin el-Mesîb ile görüştü. Hânesinde misâfir oldu. Daha sonra Halîfe Müsterşid Billah Abbasî ile görüşüp, Ehl-i sünnet düşmanlarının, müslümanların temiz i’tikâdlarını bozduğunu, azgınlık ve taşkınlık yaptıklarını, zararlarını, teferruatlı bir şekilde ona anlattı.
Halife Müsterşid, Seyyid Ali hazretlerine gereken hürmet ve saygıyı göstermekle birlikte, bir mes’eleden dolayı hemen o fesâd grubunun üzerine gidemiyeceğini bildirdi. Mazeret gösterdi. Bu sebeble Seyyid Ali Ebü’l-Hasen hazretleri, gayet üzüntülü olarak geri döndü. Bir hafta sonra hastalandı ve vefât etti. Cenâze namazı kılınıp, mübârek na’şı, Bağdad’da “Re’s-ül-karye” mahallesindeki kabrine defn olundu. Üzerine bir kubbe yapıldı. Daha sonra da, yanına bir hânegâh ilâve edildi.
Türbe-i şerîfesi ziyâret mahalli oldu. Bu sebeble, Sultan İkinci Abdülhamîd Hân, bu türbeyi ve yanındaki hânegâhı gayet güzel bir şekilde ta’mir ettirdi. Müderris ta’yin edip, buradaki talebe ve hizmetçilerin her türlü yiyecek, içecek, giyecek ve ihtiyâçlarının karşılanması için ferman çıkardı, ilme ve âlime hizmeti sebebiyle, Allahü teâlânın sevdiği kullarının hayır duâsını kazanmış oldu.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mir’ât-ül-haremeyn cild-3, sh. 136