MUHAMMED BİN ÎSÂ ET-TEMÎMÎ

Fıkıh âlimlerinin büyüklerinden. İsmi, Muhammed bin Îsâ bin Hüseyn et-Temîmî el-Bestî olup, künyesi Ebû Adullah’dır. 428 (m. 1036) senesinde Fas’da doğdu. 505 (m. 1111) senesi Cemâzil-evvel ayının son Cumartesi günü sabahı vefât etti. 503’de ve 504’de vefât ettiği de rivâyet olunmuştur. Cenâze namazına çok kalabalık bir cemâat katıldı. İnsanlar, bereketlenmek için tabutuna ellerini sürerlerdi.

Muhammed bin Îsâ hazretleri, aslen Tâhert kasabasından olup, dedesi Fas’a intikâl etmişti. Bu zât da orada doğdu. Genç yaşında babası ile beraber, doğum yeri olan Fas’dan Sebte’ye gitti, ilim öğrenmek için çeşitli memleketleri gezdi. Sebte’de Ebû Muhammed el-Mesîlî’den, Meriyye’de Ebû Abdullah bin el-Mürâbıt’tan, Ebû Merüvân İbni Sirâc’dan ve başka âlimlerden ilim öğrendi. İlim tahsili için sâdece Endülüs’e üç defa gitti. Birinci seferi gençliğinde İşbîliyye’ye olup, orada Ebû Bekr İbn-ül-Kasîre (veya İbn-üs-Sayde)’den edebî ilimleri öğrendi. İkinci seferi, 480 (m. 1087) senesinde Meriyye’ye olup, orada ed-Delâî’den icâzet aldı. Üçüncü seferi ise, 488 senesinde Kurtuba’ya olup, Ceyyânî, İbn-üt-Tallâ’, Ebü’l-Hasen Ali bin Half ve başka âlimlerden ilim öğrendi. Meşhûr âlim Kâdı Iyâd hazretleri, ondan icâzet almıştır.

Kâdı Iyâd’a icâzet vermeden önce ona, İmâm-ı Mâlik’in Muvatta’ını, İmâm-ı Buhârî’nin Sahîh’inin muhtasarını, İmâm-ı Müslim’in Sahîh’inin muhtasarını, Ebû Davud’un “Musannef’ini, Ebû Abdülkâsım’ın “Kitâb-ül-Islâh-il-Galat”ını, Ebû Süleymân’ın “Kitâb-ü garîb-ül-hadîs”ini, Ebû Abdullah’ın “Kitâb-ü ulûm-ül-hadîs”ini ve başka kitapları okuttu.

Ebû Abdullah Muhammed bin Îsâ hazretleri, bilhassa fıkıh ilminde çok bilgi sahibi olup, konuşması ve yazması da çok güzel ve gönüllere te’sîr edici idi. Zamanındaki âlimlerin en akıllısı, en fakîhi (fıkıh âlimi), en efdali, dînin emirlerine en fazla bağlı olanı idi. Bütün faziletleri kendisinde toplamıştı. Âlim olanlar ve diğer insanlar arasında da hatırı sayılır, çok yüksek bir zât idi. Son derece cömert idi. Bununla beraber, tanınmayı istemez, şöhretten uzak durur, meşhûr olmaktan çok sakınırdı.

Sebte’de kadı oldu. Bu vazîfeye altı sene devam ettikten sonra, mes’ûliyetinin ağırlığından korkup, bu vazîfeden mu’af tutulmasını istedi. Bu arzusu kabûl edilip, bu vazîfeden affedildi. Daha sonra Fas kadılığına ta’yin edildi ise de, istemeyip ayrıldı. Bu vazîfeyi yapması için zorladılar ise de, kabûl etmedi. Daha sonra oradan kalkıp, Sebte’ye geldi. Böylece kendisine bir kötülük yapılmasından kurtulmuş oldu. Kâdılık vazîfesinden bu kadar sakınmasıyla beraber; hüküm vermekte, verilen hükümleri en güzel şekilde tatbik etmekte, zamanındaki kadıların en emîni, en dikkatlisi idi.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Kitâb-üs-sile cild-2, sh.572

2) Gunye sh. 27