Fıkıh ve hadîs âlimlerinin büyüklerinden. İsmi, Muhammed bin Abdullah bin Kâsım eş-Şehrezûrî el-Mûsulî olup, künyesi Ebü’l-Fadl (veya Ebü’l-Fedâil, dir. Lakabı Kemâleddîn, ünvanı Kâdı’l-kudât’tır. 461 (m. 1068) senesinde Musul’da doğdu. 572 (m. 1176) senesi Muharrem ayının altıncı Perşembe günü, Şam’da vefât etti. Şafiî mezhebi âlimlerinin en büyüklerindendir. Küçük yaşta ilim tahsiline başladı, İlim öğrenmek için çeşitli yerlere gitti. Fıkıh ilmini Bağdad’da Es’ad el-Mihenî’den öğrendi. Ebü’l-Berekât Muhammed bin Muhammed el-Mûsulî’den hadîs-i şerîf dinleyip rivâyet etti. Ayrıca Ebû Tâlib ez-Zeynebî, anne tarafından dedesi olan İbn-i Ahmed bin Tavk ve başka birçok âlimler ile görüşüp, sohbetlerinde bulundu. Kendilerinden ilim öğrendi. Kendisinden de, Ebü’l-Mevâhib bin Sasrâ, onun kardeşi Ebü’l-Kâsım bin Sasrâ, Muvaffak İbni Kudâme ve diğer başka zâtlar ilim öğrenip rivâyette bulundular.
Ebü’l-Fadl bin Muhammed (r.a.), fıkıh, hadîs ve diğer naklî ilimlerden başka, edebiyat ve diğer ilimlerde de yüksek bilgi sahibiydi. Şâir olup, kıymetli şiirleri vardır. Kerâmetler ve faziletler sahibi, emîn, güvenilir, zarîf, güleryüzlü bir zât idi. Yiğitliği, cesâreti, sıdkı, doğruluğu ile tanınırdı. Sohbeti, sözleri çok kıymetli ve te’sîrli olup, meclislerin devamlı aranan âlimlerindendi.
Musul’da, Ebü’l-Fadl Kâdı Kemâleddîn (r.a.), kendisi için bir medrese bina ettirdi. Orada Şafiî mezhebi fıkıh bilgilerini öğretirdi. Kendisine verilen bu medreseyi ve birçok malını vakfetti. Bir müddet Musul kadılığında bulundu. Bir elçi vâsıtasıyle, devamlı sûrette Bağdad’daki halîfe ile haberleşirlerdi. Sonra Dımeşk’e (Şam’a) geldi. Vâli Nûreddîn ile görüştü. Nûreddîn, kendisine çok ikramlarda bulundu ve onu Dımeşk kadılığına ta’yin etti. Aynı zamanda evkaf işlerine bakma vazîfesini de verdi. Bunların yanında vâli bütün mallarının idâresinin nezâretini de ona verdi. Oğlu Ebû Hâmid, Haleb kadısı, diğer oğlu veya kardeşinin oğlu Ebü’l-Kâsım, Hama kadısı, diğer kardeşinin oğlu da Hıms (veya Hums) kadısı idi.
Selâhaddîn-i Eyyûbî (r.a.), otuziki yaşında Suriye’de en yüksek devlet me’muru ve ordu kumandanı olarak Selçuklu atabeki Nûreddîn Mahmûd Zengî tarafından tebriknâme ile taltif edildikten sonra Şam’a, Kâdı Kemâleddîn eş-Şehrezûrî’nin yanına geldi. Kendisiyle konuşup görüşmek, sohbetinde bulunmak, duâsını almak ve yapacağı ba’zı işlerde kendisi ile istişârede bulunmak istiyordu. Kâdı Kemâleddîn eş-Şehrezûrî, Selâhaddîn-i Eyyûbî’yi karşıladı. Beraber oturdular. Selâhaddîn-i Eyyûbî, yapmak iste diklerini teferruatla anlattı. Kâdı, kendisine çok alâka gösterdi ve buyurdu ki: “Gönlün hoş, gözün aydınlık olsun. İş senin işindir. Fetihler seni bekliyor.” Bu alâka ve sözler Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin çok hoşuna gidip, kendisine 1000 dînâr, hattâ daha fazla hediye etti. O da bu parayı ihtiyâcı olanlar için sarfetti. Bu hâdise, Kâdı Kemâleddîn eş-Şehrezûrî’nin kıymetinin yüksekliğine ve kerâmet sahibi olduğuna delîl olan işâretlerdendir.”
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Tabakât-üş-Şâfiiyye cild-6, sh. 117
2) El-Bidâye ven-nihâye cild-12, sh. 96
3) Şezırât-üz-zeheb cild-4, sh. 243
4) Vefeyât-ül-a’yân cild-4, sh. 241
5) El-A’lâm cild-6, sh. 231
6) Mir’ât-üz-zamân cild-8, sh. 340
7) El-Vâfi bil vefeyât cild-3, sh. 331